Şüyu ve vuku… Ali Saydam
Yenisafak sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Hani meşhur sözdür; tüm iletişimciler uygulamanın içinde bir kere mutlaka kullanmışlardır: “Şüyuu vukuundan beter…” Kastedilen; bir şeyin dedikodusunun, onun gerçekleşmesinden daha kötü olduğudur…
Uluslararası düzeyde ise
algılar
ve
olgular
ile ilgili pek çok deyiş vardır. Örneğin; Thomas Teoremi (W. I. Thomas) ile özdeşleşmiş “Algılar gerçektir; çünkü insanlar ona inanır” sözü… Ya da “Algılar, her zaman olguların önüne geçer…” ifadesi…
Şu sıra
CHP
’nin durumunu en iyi anlatan yaklaşım bizce budur…
Sık sık altını çizmeye gayret ettiğimiz gibi:
İktidar
, her rejimde vardır;
muhalefet
ise sadece demokrasilerde bulunabilir… Bu nedenle muhalefetin
güçlü
,
inanılır
, ülkenin geleceğini yönetme kabiliyeti konusunda
ikna edici
olması, bu yönde
algı yaratması
son derece önemlidir…
Tüm bu sebepler ışığında; CHP’nin kendini soktuğu durum ve
iletişimini yönetme biçimi
çok hüzünlüdür…
Mart’tan bu yana CHP için bir
kriz
var mıdır; yok mudur?
Tabii ki vardır…
Peki bu kriz
iletişim boyutunda
nasıl yönetilmektedir? Hocalarımızın “Otur! Sıfır!” dediği şekilde…
Parti’nin Genel Başkanı vakarla, tarihinden güç alan genel tabloya hâkim bir kuş bakışıyla, Türkiye’nin tüm meselelerini çözebilecek birikim ve akılla, güçlü, inanılır, ikna edici, CHP politikalarına, kültür ve değerlerine dayalı bir
iletişim stratejisiyle
olayı yöneteceğine, merkeze
Ekrem İmamoğlu
’nu koyarak ‘
sınırsız, sorumsuz
’ bir inkâr yaklaşımıyla hareket etmektedir…
Dr. Şeref Oğuz
kardeşim, birlikte katıldığımız TV programında, Özgür Özel’e her şeyi anlatan müthiş bir örnek verdiğinden bahsetti. Demiş ki; “Siz 2028’e kadar ‘Yiğidim, aslanım burada yatıyor’ yaklaşımıyla mı iletişim yapacaksınız?!”
Özgür Bey, ne denmek istendiğini inşallah anlamıştır…
Öte yandan bir
iletişim kirliliği
de
Gürsel Tekin
’in CHP İstanbul İl Başkanlığı Çağrı Heyeti’ne Mahkeme tarafından atanmasıyla ilgili ortaya çıktı… Ülkemizde ne yazık ki ‘
adalet sistemi
’, kendini ifade etmekte, yaratılmak istenen tezvirata karşı ‘
ısı kalkanı
’ geliştirmekte, itibarı koruyacak ‘
şemsiye stratejiler
’ oluşturmakta büyük zaaf içindedir… Bu konuda tereddüdü olanlar
KONDA
ve
AREDA
’nın araştırmalarına bir göz atabilir, Türkiye’de adalete güvenin ne durumda olduğuna bakabilirler…
Savcılarımız ve hakimlerimiz hiç hak etmedikleri bir
karalama kampanyasının
hedefindeler… Halkın ise devletin (mülkün) temelini teşkil eden adalet konusunda endişeli olmasını sağlamaya yönelik müthiş bir kampanya söz konusu…
Bakın
MHP
Genel Başkanı
Devlet Bahçeli
, gündeme ilişkin ne demiş:
“CHP Genel Başkanı’nın Sinop’ta yaptığı konuşma ve içeriği rezalet ve kepazeliğin daha ötesidir. Özgür Özel akıl tutulmasının dibindedir. Bu patolojik vaka aynısıyla şunları söylemiştir: ‘Ben de Büyük Taarruz’un emrini veren, Kurtuluş Savaşı’nı kazanan kişi olmak istiyorum. Savaş kazanan kumandan olmak istiyorum.’
…Kendi dışındakileri düşman gören siyaset anlayışı 1930’lu-1940’lı yılların Hitler kafasıdır ve korkunç bir skandaldır.
…Özgür Özel’in uykuları kaçsa da Türkiye millî savunma sanayinde dev adımları azimle atmayı sürdürecektir. Aziz Atatürk’ü anladığını zanneden, ancak baştan ayağa yanlış anlayan bu şahsın Millî Mücadele yıllarında vatanımıza musallat olan müstevli emellerinden hiçbir farkı olmadığı ibret verici düzeyde karşımızdadır.
Bu ilkel ve ilkesiz siyasi zihniyetin evvelemirde, yüzyılın en büyük rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk davası olarak anılan devasa vurgun ve yağmayla yüzleşmesi, bunun da demokratik ve hukuki hesabını vermesi adalet namusunun konusudur...”
Arife tarif gerekmez… Sayın Bahçeli’nin ağzına sağlık…
Bağımlılık gençlerimizi çürütmesin
Türkiye Yeşilay Cemiyeti
ve
Dünya Sağlık Örgütü
(DSÖ) Türkiye Ofisi, toplum sağlığının korunması ve etkili stratejiler geliştirilmesi amacıyla önemli bir iş birliğine imza atmışlar. Anlaşma, uluslararası sağlık ve önleme stratejilerinin yaygınlaştırılması ve uygulanması, önleyici politikaların desteklenmesi ve gençlerin bağımlılık risklerinden korunmasına yönelik iş birliklerinin geliştirilmesini hedefliyormuş.
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı
Doç. Dr. Mehmet Dinç
özellikle
bağımlılık
konusundaki verilere dikkat çekmiş: “Dünya genelinde 292 milyon insan madde bağımlılığından, 400 milyon kişi alkol kullanım bozukluğundan etkileniyor. Avrupa’da 15-16 yaş arası gençlerin yüzde 73’ü yaşamlarında en az bir kez alkol kullandığını ifade ediyor. Sosyal dokuya ve toplumsal huzura verdiği zararın yanı sıra bağımlılıkların Türkiye’ye finansal maliyeti de
78 milyar dolar
seviyesine ulaşmış durumda.”
Dinç ayrıca, bağımlılıkla mücadelede
çözümün
yerel değil,
küresel
olması gerektiğini de vurgulamış.
Yalnızca alkol ve uyuşturucu değil, kumar ve internet bağımlılığının da büyük bir mesele, potansiyel bir tehdit olduğu günümüzde iki güçlü kurumun iş birliği son derece sevindiricidir. Ancak bu iş birliğinin teknik düzeyde kalmaması, halka inmesi için
360 derece iletişim çalışmaları
da gerekir. Bu denli tecrübeli iki kurum, işin çözümünü, yani mücadelede etkili sonuçlar alınmasını sağlayacak iletişim boyutunu mutlaka planlıyorlardır.

