Taraf Değiştiren Kelimeler: Maarif! Maarif Modeli ne Nurettin Topçu nun nasıl bir etkisi olmuştur?
Halktv sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
“Medreselere karşı alternatif Batılı bir eğitim modelini ifade eden “maarif” kelimesi, Demokrat Parti ile başlayarak muhafazakârlar tarafından medrese sistemini çağrıştıran bir kavrama dönüştürüldü.”
“Maarif Modeli’ni sadece bir eğitim programı değil, aynı zamanda ideolojik bir yönlendirme aracı olarak görmek gerekir.”
Eğitimci yazar Sercan Çelik ile “Maarif” kelimesi ve Nurettin Topçu'nun eğitime etkileri üzerine konuştuk.

Maarif kelimesi son yıllarda ülkemizin en çok konuşulan kelimelerinden biri. Peki nedir maarif?
Maarif kelimesi, özellikle eğitimdeki Maarif Modeli ile ülkemizin gündemine girdi. Maarif, Arapça “maʿrifa” kökünden gelir, ma’rifet’in çoğul hali olarak dilimizde yer almıştır. Türk Dil Kurumu birinci anlamını “bilgi ve kültür”, ikinci anlamını ise “eğitim ve öğretim sistemi” olarak açıklamıştır. Tasavvufta olan “ilâhî sırlar üzerinde, varlıkların özü ve gerçeği hakkında tefekkür, keşif ve ilham yoluyla elde edilen bilgiler, irfan” olarak dilimize girmiş. Osmanlıda teknik okulların açılmasıyla dini anlamdan uzaklaşıp teknik bilginin öğretildiği bir eğitim sistemini nitelemeye başlamıştır. Ancak bugünkü çağrışımı ya da eğitim yerine maarif kelimesini kullananlar onun ilk hali olan tasavvuftaki karşılığına göre kullanırlar.
Peki maarif kelimesi nasıl taraf değiştirdi?
Maarif kelimesinin üç dönemde, farklı düşünce yapılarına sahip kesimlerce kullanıldığını söyleyebilirim. İlk olarak 17. yüzyılda Osmanlı’da bir gerileme dönemi başladı. Bunun temel nedeni olarak Batı’nın gelişmelerine ayak uyduramamak, yakalayamamak görüldü. Yenilenmesi gereken kurumların başında eğitim geliyordu. İlk dönemlerinde dini ve fenni bilgiyi bir arada vererek İslam âlimleri yetiştiren medreselerin zamanla yalnızca dini eğitim vermesi, Osmanlı’nın hem teknik hem de bilim insanı yetiştirme amacına yetmediği düşüncesini güçlendirdi. Bu dönemde medreselerde skolastik bir anlayışın hâkim olduğu kabul edildi.
Durum böyle olunca Batılı yetiştirme tarzına uygun eğitim verecek; devlete memur yetiştirecek ve teknik alandaki gelişmeyi sağlayacak okullar kuruldu. Mühendishane-i Bahri-i Hümayun ve Mühendishane-i Berri-i Hümayun ile başlayan süreçte asker, sağlık personeli ve kâtip yetiştiren okullar ardı ardına açıldı. III. Selim, II. Mahmud, Tanzimat, II. Abdülhamid ve II. Meşrutiyet dönemleri boyunca bu gelişim ilerledi. 1857 yılında ilk eğitim bakanlığı sayılan Maarif-i Umumiye Nezareti kuruldu. Yine bu dönemde hazırlanan Maarif-i Umumiye Nizamnâmesi ilk eğitim programı olarak değerlendirilmektedir. İlk (sıbyan), orta (rüştiye), lise (idadi) ve üniversite (Darülfünun) sistemi getirildi. Medreseler değer kaybederken Batılı tarz okullar ülke geneline yayıldı.
Bu dönemde medrese ve dini eğitim yanlıları, Batı tarzı okulları “dinden arındırılmış”, hatta “dinsiz yetiştiren” kurumlar olarak eleştirdi.
İkinci dönemde, maarif ile gelen Batılı okullarda yetişen askerler Cumhuriyeti kurdular. Onlar açısından maarif, din ile eğitimi ayıran modern sistemin adıydı. Bu dönemin en önemli özelliği tamamen modern bir eğitim yapılanmasına gidilmesiydi; medreseler kaldırıldı. Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla eğitim birleştirildi.
Ancak bu kez dilde Türkleşme hareketi başladı. Yeni ve modern Cumhuriyetin eğitim sistemini “maarif” kelimesinin karşılayamadığı düşünüldü. Ulus devletinin kimliğine yakışacak daha kapsayıcı ve içinde “milli” olan bir kelime arayışı başladı. Bu doğrultuda bakanlığın ismi birçok kez değiştirildi. 1935–1941 arasında “Kültür Bakanlığı”, 1941–1946 arasında yeniden “Maarif Vekâleti”, 1946’dan 1950’ye kadar “Millî Eğitim Bakanlığı” olarak kullanıldı. Bundan sonra Cumhuriyetin yetiştirmek istediği insan tipini karşılayan kelime “eğitim” oldu.
Üçüncü dönemde ise dilde sadeleşmeyle bakanlığın ismi Millî Eğitim Bakanlığı olunca, dini eğitimi savunan çevreler bu sefer “maarifçi” oldular. Bu damar beslendi ve Demokrat Parti ile iktidara taşındı. İlk işlerinden biri bakanlığın ismini tekrar “Maarif Vekilliği” yapmak oldu.
Eğitim her zaman mevcut ideolojinin yaygınlaştırılmasının aracı olmuştur. Demokrat Parti, Millî Eğitim Bakanlığı’nın adını değiştirerek eğitimi yeniden hem teknik hem de dini bilgiyi aynı anda veren bir yapıya dönüştürmek istedi. Okullardaki din derslerinin içeriği, kapsamı ve yaygınlığı değiştirildi. İmam hatipleri açıp medreseleri de Yüksek İslam Enstitüleri üzerinden yeniden kurarak Cumhuriyet modernleşmesinden Osmanlı modernleşmesine dönüşü başlattılar. Ülkeyi “Müslüman bir Amerika”ya çevirme hedefinin eğitimdeki yansıması maarif oldu.
1960 darbesi sonrasında 1960–1983 arasında “Millî Eğitim Bakanlığı”, 1983–1989 arasında “Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı” ve 1989’dan günümüze kadar “Millî Eğitim Bakanlığı” ismi kullanıldı.
AKP de Demokrat Parti’nin mirasına sahip çıkan bir parti olduğu için iktidara geldiğinden beri bir “maarif” özlemi taşıyordu. Eski Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, bunu gündeme getirdi ama o dönem karşılık bulmadı. Nihayetinde bugüne geldiğimizde AKP, Demokrat Parti’den devraldığı dini eğitimi yaygınlaştırma hedefini kararlılıkla sürdürüyor. Demokrat Parti döneminde 6 okul ile başlayan imam hatip okullarının toplam sayısı bugün 5 bini aşmış durumdadır (imam hatip ortaokulları yaklaşık 3 bin 400, imam hatip liseleri ise 1.700’ün üzerindedir). 4+4+4 sistemiyle tekrar açılan imam hatip ortaokullarının sayısı da 2010’lu yıllardan itibaren hızla arttı. Orta okul ve Lise öğretiminde adrese dayalı sistemin gelmesiyle adeta imam hatip okulları zorunlu hale getirildi.
Kısaca, medreselere karşı alternatif Batılı bir eğitim modelini ifade eden “maarif” kelimesi, Demokrat Parti ile başlayarak muhafazakârlar tarafından medrese sistemini çağrıştıran bir kavrama dönüştürüldü. Tarihsel süreç içinde kelime bu şekilde taraf değiştirdi.
Günümüzde maarif kelimesinin göstergesi nedir?
Maarif kelimesi ve onun temsil ettiği felsefi değişim, AKP’nin hep gündeminde oldu. 2016’daki darbe girişimi sonrasında bu eğilim hızlandı. Türkiye Maarif Vakfı 2016’da kuruldu; vakıf, yurtdışında Türkiye adına okul açma yetkisi olan tek kurumdur ve FETÖ’ye bağlı okulların devralınmasında rol üstlendi.
O dönemde Yusuf Tekin, Millî Eğitim’de müsteşar olarak bu sürecin en önemli yöneticilerindendi. Sonrasında izah edilmesi güç bir hızda akademide ve bakanlıkta yükselerek hem Profesör hem de Millî Eğitim Bakanı oldu. Bugün “Maarif Modeli”nin mimarı konumundadır. Türkiye Maarif Vakfı üzerinden yeni bir yapılanma kuruldu; Millî Eğitim’in tarikatlar adına dizayn edildiği ve bakanlıkta tarikatlaşma döneminin başladığı eleştirileri dile getirildi. Bugün Maarif Modeli, eğitim programcılarının görüşleriyle değil, Celalettin Ökten ve Nurettin Topçu’nun felsefesiyle hazırlandı iddiası öne çıkıyor.
Maarif Modeli’nin felsefi kaynağı nedir?
Maarif Modeli’nin kaynağı, temeli ve felsefesi büyük ölçüde Nurettin Topçu’ya dayanmaktadır. Bugünkü Millî Eğitim Bakanı da onun büyük bir hayranıdır; kendini “maarif davasının fedaisi” olarak görür. Nurettin Topçu’nun özellikle Maarif Davamız kitabını okursanız, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile büyük paralellikler görürsünüz.
Millî Eğitim Bakanlığı da bunu gizlemiyor, tersine övünçle anıyor. Nurettin Topçu’nun vefat yıl dönümünde paylaşılan mesajda, Topçu’nun maarife dair hayallerinin “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile hayat bulduğu” vurgulandı. Bakan da sık sık Topçu’ya atıf yapıyor. Programın üzerinde durduğu “milli şahsiyet”, “irade”, “ruh” ve “medeniyet mirasına sahip birey” gibi kavramlar, Topçu’nun eserlerinde özellikle öne çıkar.
Yine programda geçen ve çok tartışılan “medeniyet mirasına sahip çıkma” vurgusu şöyle ifade ediliyor: “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, medeniyetimizin üzerine inşa edildiği temel kavramlar olan aklıselim, kalbiselim ve zevkiselim nesiller yetiştirmek için madde–mana, akıl–duygu, nefis–vicdan, insan–toplum ve zaman–mekân dengesini gözetir.” Bu ifadeler sanki doğrudan Topçu tarafından kaleme alınmış gibidir. Atatürk’ün “Cumhuriyet; sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.” sözünün karşısına konulmuş gibidir.
Topçu’nun bu programın felsefesinde çok etkili olduğunu söylüyorsunuz. Peki Topçu eğitimi nasıl tanımlıyor?
Topçu’ya göre eğitim, “şahsiyet yaratmaktır”. Ona göre insan teknik bilgileri zaman içinde öğrenir; asıl öğretilmesi gereken ahlaktır. “Biz, tahsilden önce hayâyı pek iyi bilen, kendini bilen, cesur, fedakâr, vatansever, imanlı bir nesle ilk öğretimin kutsal kapısını açmak zorundayız.” der.
Bu nedenle karma eğitime, dilde sadeleşmeye ve din–İslam tarihinin programda az yer almasına sert eleştiriler yöneltmiştir; bunları yapanları vatan haini olarak görmüştür. Mevcut eğitimin insanı ruhsuzlaştırdığını, makineleştirdiğini savunur; buna karşılık dinin eğitimde yoğun şekilde hissedilmesini, insanda “ruh” bulunması gerektiğini öne çıkarır.
Topçu’ya göre din dersi ayrı bir ders olarak verilmemelidir; her ders din öğretisi temelinde verilmelidir. Maarif Modeli’nde de bunun yansımalarını görüyoruz: din dersinin yanı sıra dini değerlerin pek çok dersin öğretim programında yer aldığı vurgulanıyor. Topçu, pozitif doğa bilimlerinin ağırlıklı okutulduğu fen liselerine de mesafeli yaklaşmıştır. Buna rağmen imam hatiplerde ders vermiş ve programlarının hazırlanmasına katkıda bulunmuştur.
Ona göre maarif davası; ruh, irade, ahlak ve bütün bunları sağlayan dinin merkezde olmasıdır. Bugün Maarif Modeli’nde gördüğümüz “şahsiyet kazandırma, ruh verme, selim birey yetiştirme” anlayışı doğrudan Topçu’nun etkisidir.
Bu fikirler günümüz Maarif Modeli’ne nasıl yansıyor?
Maarif Modeli’nin amacında kişiye şahsiyet ve “ruh” kazandırmak vardır; “selim bireyler” yetiştirmeyi hedefler. Nurettin Topçu’nun kavramları ve model önerisi programda açıkça görülmektedir.
Topçu genel olarak Mehmet Âkif’in temsil ettiği İslamcı çizgiden gelir; hem felsefi hem milli bir zeminde durur. Bir yandan milliyetçi ve dindardır ama “dinci” değildir. İstiklal Savaşı’nı desteklemiş, yeni bir ülkenin kuruluşuna fikri ve fiili katkı vermiştir; fakat Kemalizmin dine ve “ecdada” karşı yeniliklerini reddetmiştir. Batıyı iyi bilen ama milli şahsiyeti koruyan bir düşünürdür.
Bugün “Kültür ve Medeniyetimize Yön Verenler ” dersinde okutulan Topçu’nun yeni programa etkisi çok açıktır. Örneğin yurttaşlık dersine dair şu görüşü vardır: “Yurttaşlık dersi bugün vergiler ve seçimler hakkında halk bilgisi vermektedir. Zamanımızda radyoların halk için yaptığı yayınlar bu gayeyi sağlayabilir. Eğer gençlerimizin ahlâk yapısında bir seferberlik lüzumu duyuyorsak, yurttaşlık derslerini ahlâk dersi hâline getirilmesi lüzumunu kabul etmeliyiz.” Bugün dersin ismi ve içeriği de Topçu’nun dediğine yaklaşmıştır.
Topçu’nun özlemi nedir, hangi dönemi idealize ediyor?
Topçu’nun “maarif” olarak açıkladığı ideal, medreselerin ilk dönemleri, hatta daha öncesidir. İslam düşünürlerine göre 8.–13. yüzyıllar arasında yaşanan İslam’ın Altın Çağı (İslam Rönesansı) vardır; bu dönemde bilim, felsefe, sanat ve din birlikte yükselmiştir (Topçu’ya göre). Batı’da skolastik dönem yaşanırken, İslam coğrafyasında aydınlanma hareketi etkili olmuştur.
Harzemî, Ömer Hayyam, El-Bîrûnî, Farabî, İbn Rüşd ve İbn Sînâ gibi âlimler bu dönemde yetişmiştir. Sonrasında Nizamülmülk’ün kurumsallaştırdığı medrese sistemi Osmanlı’ya da aktarılmış, imparatorluğu bir dünya gücü yapmıştır. Ne zamanki medreseler skolastikleşmiş, Osmanlı da gerilemeye başlamıştır. Topçu’ya göre güçlü bir Türk–İslam devleti için o ilk medrese sistemi geri gelmelidir.
Maarif Modeli’nde öne çıkan “ahlak” vurgusu ne anlama geliyor?
İktidarın da Nurettin Topçu’nun da öne çıkardığı ahlak anlayışı din merkezlidir. Onlara göre inançsız birinin ahlaklı olması mümkün görülmez. Yardımseverlik, yalan söylememek, hırsızlık yapmamak, başkalarının hakkına saygı gibi değerler inançsız biri tarafından taşınsa bile ahlaklı kabul edilmez. Toplumsal/sosyal bir ahlak anlayışına yer verilmez.
Bu yaklaşım ahlakı çok dar bir alana hapseder. Örneğin kız çocuklarının okutulmaması ya da daha düşük eğitim alması, dine dayalı bir ahlak anlayışına göre sorun sayılmayabilir; ancak insan hakları ve fırsat eşitliği açısından bu açıkça bir sorundur. İnsan haklarına saygılı biri bunu kabul edemez. Maarif Modeli’nin önerdiği değerler sisteminde düşünce değil, dini referanslar merkezdedir. Ahlak bütünüyle din temelinde açıklanır.
İktidar döneminde eğitim programları nasıl değişti?
Mevcut iktidar döneminde eğitim programı dört kez değiştirildi, bir kez de revize edildi. Buna rağmen iktidar istediği gençliği yaratamadı. Şimdi ise Maarif Modeli ile şahsiyetli, milli ve en önemlisi “dindar” bir gençlik yetiştirmeyi hedefliyor.
Bu model, eğitim programcılarının bilimsel yaklaşımlarına göre değil; daha çok Nurettin Topçu ve Celalettin Ökten’in felsefesine göre hazırlandı. Bu yüzden fen ve matematik gibi alanlar “gereksiz bilimsel yük” olarak daraltılırken; şahsiyet, ruh, iman ve ahlak gibi kavramlar merkeze alınmaktadır.
Bugünkü Maarif Modeli’nin özünde nasıl bir hedef görüyorsunuz?
Maarif Modeli’nin özünde Cumhuriyet’in seküler ve bilimsel eğitiminden çok, Osmanlı’nın ve muhafazakâr düşünürlerin özlemi olan “din merkezli şahsiyet eğitimi” vardır. İktidarın istediği gençlik modeli; inançlı, itaatkâr, milli, imanlı ama aynı zamanda girişimcidir. İktidarın, Cumhuriyet’e duyduğu tepkiyle bir nesil yetiştirip Cumhuriyet değerlerini aşındırmak istediği açıktır.
Bu nedenle Maarif Modeli’ni sadece bir eğitim programı değil, aynı zamanda ideolojik bir yönlendirme aracı olarak görmek gerekir.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...


