SonTurkHaber.com
close
up
Menu

Gaziantep te kaza: 3 kişi öldü, 5 kişi yaralandı

Özgür Özel den haddi aşan sözler: Başsavcı Gürlek i hedef gösterdi

Bodrum FK Beşiktaş maçı bugün saat kaçta, hangi kanalda? Bodrum FK Beşiktaş muhtemel 11 ler!

İtalya Cumhurbaşkanı Mattarella, Gazze deki halkın açlık çekmesine tepki gösterdi Dış Haberler

Tom Cruise, görev aşkına 40 saat havada kaldı

Ekran bağımlılığı çocuklarda konuşma gecikmesine neden oluyor

İstanbul da Gazze ye destek yürüyüşü düzenlendi

Süt üretiminde Avrupa 3. olan Türkiye, üreticilere geçen yıl 5,5 milyar destek sağladı

İşsizlik dalgası borsaya ulaştı Sözcü Gazetesi

Hande Kazanova: Kova burçları eşlerinize dikkat!

İstanbul Dünya İslam Ekonomisi Zirvesi nde sürdürülebilir büyüme ve dijital finans tartışıldı

Uçup bir dala kondu, sahnenin ışıltısı oldu

100 den fazla gazeteci ve akademisyen Filistin için canlı yayından seslendi: Susmayacağız!

İşçilerin grev kararı sonrası Başkan Tugay, çöp topladı Sözcü Gazetesi

Thomas Reis: İnanılmaz bir sezon geçirdik! Yılport Samsunspor Haberleri

Erdoğan dan önemli mesaj: Dostlarımıza güven, düşmanlarımıza da korku salmaktadır!

İzmir sokakları çöpten kokmaya başladı

Türkiye den fındık ihracatında yüzde 8,5 lik artış: Dokuz ayda 2 milyar doları aşkın gelir sağlandı Türkiye Ekonomisi Haberleri

Guns N’ Roses, Mattia Ahmet Minguzzi’yi andı… “Huzur içinde yat”

UZAK ŞEHİR 28. BÖLÜM FULL HD İZLE (2 Haziran 2025 Pazartesi) Uzak Şehir son bölüme damga vuran sahne... Cihan, Alya yı öptü! İşte Uzak Şehir sezon...

Teoman Duralı’nın ufkuyla beşer’den insan’a Düşünce Günlüğü Haberleri

Teoman Duralı’nın ufkuyla beşer’den insan’a Düşünce Günlüğü Haberleri

SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.

Teoman Duralı’ya göre toplumu yozlaştıran baş etken hayâsızlaşmadır. Hayâ etimolojik açıdan hayatla ilgilidir. İnsan hayâ ile beşer olmaktan çıkar, hayat sahibi bir varlık olur. Hayat ise hayânın pınarıdır. Hayâ da edebin dolayısıyla da ahlakın omurgasıdır.

Hatice Ebrar Akbulut / Yazar

Teoman Duralı’nın teşhis ettiği ve adını koyduğu “Çağdaş İngiliz-Yahudi Küresel Medeniyeti”ne tam bir adlandırma, niteleme bulamadığımız için sürekli farklı isimlendirmeler kullanıyoruz. Avrupa, batı, çağdaş diyoruz, muasır ve yüksek medeniyetler diyoruz fakat tam olarak küresel zihniyeti ifade eden bir adlandırmayı henüz dilimize yerleştirebilmiş değiliz. Batı yön, Avrupa coğrafya, çağdaş ise tarihe ilişkindir. Hiçbiri tam manasıyla egemen küresel zihniyeti ifade eden nitelemeler değildir.

Teşhis, neyle karşı karşıya olunduğunu kavramak için hayatî derecede önemlidir. Doğru düşünce ve doğru eylem ancak teşhisten sonra gelir. Dünyaya egemen olan, tiranca bir hükümranlık sürdürerek hegemonik bir ağ ören medeniyetin adı konulmadıkça onun ne olduğu da tarif edilemez, anlatılamaz, o medeniyetin neye hizmet ettiği bütüncül bir perspektiften ele alınamaz.

BEZM-İ ELEST TANIKLIĞINI UNUTANLAR

Merhum Duralı, insanlaşamamış beşerden bahseder ve ona “gayrimeşru beşer” adını verir. Gayrimeşru beşerin iç dünyası karışıktır. Vicdan, insanın yaratıcısıyla olan irtibatını sağlayan güçlü bir kaynaktır. Fakat gayrimeşru beşerin, yaratıcıyla irtibatı koptuğundan vicdanı da karışmış, bulanmıştır. Duralı bu hazin durumu şu sözlerle anlatır: “Vahiyle bildirilenleri kendine açıklamaktan ve Hak ile bâtıl arasındaki ayırım çizgisini çekmekten kaçınan şaşmaz iç sesi, vicdan işitemez hâle gelir. Bu şaşmaz iç sesin, Allah’tan geldiğine ilişkin irfan yerini aslında olup bitenin, bir iç hasbihâlden başka bir şey olmadığı sanısına bırakmıştır. Buna da basiretin bağlanması diyoruz.” Bu cümleler, beşerin kendi hayatını “insan olan”dan farklı idame ettiğini gösterir. Beşerin her şeyi bedenlilik ve maddiyattır. İnsanlaşanın her şeyiyse edep ve ahlâktır. Duralı, insanlaşmanın dine dayanan bir maneviyatla mümkün olduğunu belirtir. Kâmil insan, gayrimeşru beşer gibi değer hiyerarşisi alt üst olmuş, düşünce sistematiği ve hissiyatı çökmüş, karışmış biri değil; kendi hür iradesiyle sohbet meclisi olarak bilinen elest bezminde ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim’ sorusuna ‘evet’ diye verdiğini hatırlayan ve dünya hayatında ahde vefâ kaygısıyla yaşayandır.

Ne ki insan, yaratıcısına verdiği sözü unuttuğundan mütevellit kendisi gibi etten ve kemikten olanlardan sonsuz vefâ bekler. En sevilen, en hürmetkâr insanın dahi başkasında yarım bıraktığı bir hatır ya da eksik vefası vardır. Her insan bir başkasına vefâsız olabilir, ona maddi ya da manevi borcunu ödeyemeyebilir. İnsana aşırı ünsiyet eden, her şeyi insandan bekler. Yaratıcıya vefâ unutulunca geriye insana yüklenen aşırı anlam kalır. İnsanı, insan zindanından kurtaracak olan, her şeyin yaratıcıdan geldiğine kesinkes teslim olmaktır. Tecrübeler gösterir ki nice iyi insanın nice noksanlıkları, günahları, başkasına olan vefâsızlıkları, nankörlüğü ya da kıymet bilmezlikleri vardır. Söz konusu insansa ondan her şey umulabilir. İnsana yakışmayan hata yapması, günah işlemesi değil, hatasında da günahında da ısrar etmesi, bir şeylerin düzeleceğine olan inancı yitirmesi, ümit kesmesidir.

AHDE VEFA ALLAH KORKUSUNDAN GELİR

Teoman Duralı’ya göre ahdevefâ Allah korkusudur ve bu korkuyla birlikte O’ndan ümidin kesilmeyişidir. Günahkâr bir insanı, en sevdikleri dahi dışlarken içindeki yakarışa bakarak onu huzura kabul eden ve bağışlayan yalnızca Yaradan’dır. İnsanın her ânını, her hâlini, yaptığı zerrece bir şeyi, dile dökmese de kalbinden ve aklından geçeni bilen ona şahdamarından daha yakın olandır. Fakat panoptize edilen toplumlarda herkes birbirini gözetleyip birbirinin kusurunu aradığından Yaratıcı’yı unutan ve insanları Tanrı belleyen bir yaşam stili gelişmiştir. Panoptik toplumlarda ‘Beni yaratan, ben yokken var eden benim için ne düşünür’ kaygısının yerine filancalar benim için ne düşünür korkusu vardır. Bu korku insanı yüceltmez, aksine küçültür. Yaradan’ı hatırlamak, tek başına panoptik sisteme ve gözetim toplumuna karşı bir meydan okumadır. Soylu yalnızlık, tek ve tenha olmak bu sebeple güzeldir. Kalabalıkların onayını almak için türlü hâllere girmekten, bin bir hile ve yalanla alkış toplamaktan, başkalarının günahını bir tehdit ve şantaj unsuru olarak kullanmaktansa kimsenin bakmadığı ama Yaradan’ın kendisinden ümit kesmediği bir insan olmak her şeyden iyidir.

İNGİLİZ–YAHUDİ MEDENİYETİNİN İNSANLIĞA DAYATTIKLARI

Şüphesiz insanlık kendisini derleyen, toparlayan, bir araya getiren bir şeye muhtaçtır. O muhtaciyet de din değil dildir. En son din, evrensel olarak bütün dünyaya zaten inmiştir. Dünyanın yeni bir dine ihtiyacı yoktur. İngiliz-Yahudi medeniyeti, kendi toplumuna gönderilen kitabı tahrif ederek yeni dinler icat etmiştir. Ürettiği felsefelere de çoğu zaman din gibi yaklaşmış, bu felsefeleri doktrinleştirmek suretiyle insanlığa dayatmıştır. İslâm dinlerden bir din değil, kendinden önceki dinleri de kuşatır ve kapsar. İnsanlar ve toplumlar, kendini sağaltan, bir araya getiren, toplayan dilden yoksundur. Bir milletin kendi içinde de kendisi dışında da onu yükseğe yani medenî olmaya taşıyan bir dile ihtiyacı vardır. Avrupa Birliği’nden söz edebilirken Türk cumhuriyetleri ya da İslâm birliğinden söz edilememesinin sebebi, dilin kaynaştırdığı medeniyetten uzak düşülmesidir.

İnsanın diliyle düşünen, konuşan, tefekküre dalan, bir kelimenin anlam derinliklerinde kaybolan, dil seferine çıkan yönü, dijital karşısında dumura uğramış yani körelmiş, zayıflamıştır. İnsan artık kalbinin aklıyla yorumlayan ve bakan değil, parmaklarıyla dilediği gibi konuşma hakkını kendinde gören bilinçsiz bir varlık durumuna indirgenmiştir. Bu indirgemeciliğin bir ileri seviyesi, insanın konuşma ve yazı dilini bütünüyle terk etmesidir. Hâlihazırda ekran üzerinden yapılan tüm yazışmalar, yanlış anlaşılmaya müsaittir. Yazı dili, çeşitli iletişim araçları vesilesiyle hayatımızın tam merkezinde olmasına rağmen anlaşmazlıklarımız artmış ve birbirimizle bağımız kesilme noktasına gelecek kadar zayıflamıştır. İlâhî düzene kafa tutan ve kevniyatı bozarak kendi düzenini ikame etmeye çalışan Yahudi-İngiliz medeniyeti, önü alınamaz bir şekilde ilerlerse gelecek dünyanın insanları konuşacak, uzlaşacak, anlaşacak bir dilden tamamen yoksun kalacaktır. Çünkü bu medeniyet, kendisi gibi olmayanı, hayat tarzı ve standardı kendisine uymayanı ve kendisi gibi konuşmayanı yobaz, çağdışı, çizgidışı, gerici, gelişmemiş, sığ olarak addeder.

İngiliz-Yahudi medeniyeti tarafından işgal ve soykırıma uğrayan, kendi topraklarından sürgün edilen entelektüel ve aydınlar, sömürge himayesinde yaşadığından bir süre sonra kendi dilini terk eder. Kendini sömürenlerin diliyle yazıp konuşmaya ve fakat daha da kötüsü bir süre sonra sömürgecilerin dünyasıyla hissetmeye ve düşünmeye başlar. Sömürgeci mantık apartheid’ın ta kendisidir, bu mantık sömürdüklerine haşere olarak bakar. Frantz Fanon, sömürgeci zihniyetin sömürülenlere karşı zoolojik terimler kullandığını, onları birer sürüngen olarak gördüğünü belirtir. Sömürülenler yani yerliler, oranın sahibi olmalarına rağmen sömürgeciler kendilerini oranın efendisi olarak tanıtır. Sömürülenler haddini bilmeli, sınırları aşmamalı, efendiler ne diyorsa onu yapmalıdır. Sömürgeciler, sömürdükleri insanları gelişmemiş ve yerinde sayan, uyuşuk insanlar olarak görür. Kendilerini ise ekonomi ve ticaretin dinamik unsuru görerek üsttenci bir tavır içine girerler. Bütün dünyayı apartheid sistemine hapseden İngiliz-Yahudi medeniyetinin tek gayesi insanlığı köksüzleştirmek, dijital uyuşukluğa mahkum etmek, ele geçirdiği verimli topraklarda sömürülenleri her bakımdan kullanmak, onları kendi ekonomisini geliştirmek, daha da zenginleşmek için köle gibi çalıştırmaktır. Sömürü düzeninde emek ve rızık kavramına, alın terine, kendi emeğinin eliyle gelen hayırlı kazanca ve berekete yer yoktur.

KÂR ÜZERİNE KURULU DİNİN TAKİPÇİLERİ

Dijitalin gelir kapısı olarak yayıldığı toplumlarda herkes kendi menfaatine tapar. Arkadaşlıklar kazı-kazana dönüşür. Bağların yerini network alır. Girişimcilik, her şeyden önemliymişçesine gençlerin ruhunu ve aklını zehirler. Uğraş ve meşgalesini, girişimci kimliğe büründüremeyen gençler gelişmemiş, köşeyi dönememiş, önünde uzun yıllar olmasına rağmen sanki kaybetmeye daha baştan mahkum ve acınası bir durumdaymış muamelesi görür. Her insanın mizacı, iklimi, ruhu, düşünce sistematiği girişimci olmaya yatkın değildir. Girişimcilik, tüketim toplumunun dayatmasıdır. Bir genç düşünce yolculuğa çıkamıyor, bu anlamda yeterli desteği bulamıyorsa o toplumun hakiki mânâda gelişmesinden de söz edilemez. İlmî faaliyetler kurumlar eliyle doğrudan desteklenmiyor, üniversitelerde ilim adamları değil dijital dünyanın fenomenleri ve girişimcileri ağırlanıyorsa insanlık bakımından ilerlemekten söz edilemez. İngiliz kültürünün yaydığı girişimcilik, emek ile asla aynı değildir.

Yeniçağ dindışı Batı Avrupa medeniyetinin din anlayışını takip eden İngiliz-Yahudi medeniyetinde din mefhumu, kâr üzerine kurulmuş, iktisadî ve ekonomik özelliklidir. Ekonomik dilin üstünlüğünü dayattığı yeni bir dünya sistemidir. Ekonomik üstünlük kimdeyse dünyaya yön veren yeni Tanrı da odur. Soydaşlık, ırkdaşlık, dindaşlık gibi hiçbir değer ortak bir çatıda buluşmak için artık elverişli değildir. İktisadî açıdan kim güçlüyse onun hegemonyası, direktifleri, kültürü, talep ve istekleri geçerlidir. Ekonomik güç, üstün ırk kavramını da şekillendirir. Yeteneklerinizin olması, sanat, edebiyat ve hatta siyaset gibi sair alanlarda insanlık için üretmeniz, çabalamanız gibi yüksek değerlerin yerini ekonomik gücün insanı sınıflandıran kötücüllüğü alır. Artık tek başına yetenekli, erdemli, sanatçı ruhlu olmanız yetmez. Bunları ekonomik bir güç gösterisine ne kadar dönüştürebildiğiniz gerçek bir “başarı hikâyesi” olarak görülür.

YOZLAŞMA HAYÂSIZLAŞMAYLA BAŞLAR

Gençlerin yozlaşmasından şikayet eden bir toplumda mutlaka yozlaşmış yetişkinler vardır. Müzikle yayılan ahlaksızlıktan söz ediliyorsa o toplumda mutlaka son derece düşük sözlerle şarkılar yapan popülist şarkıcılar vardır. Sanatın yokluğundan ve edebiyatın işlevini yitirdiği bir toplumdan söz ediliyorsa mutlaka iyi yazıya, iyi söze, iyi hatiplere söz hakkı vermeyen, daima popülist kişileri ön plana çıkaran bozuk bir sistem vardır. Teoman Duralı “Olağanüstü kişilikler, dehâlar tek başlarına bir şey ifade etmezler. Uygun toplum şartlarında ancak açıp çiçeklenebilirler. Kültür ortamıyla hiçbir veçhesiyle bağlantı kuramayan olağanüstü kişilik, aykırı kaçmaktan, köyün yahut mahallenin delisi olmaktan ileri geçemez” derken tam olarak kendi dokusuna uygun olanı reddedip ona mahallenin delisi muamelesi yapan ve kendi toplumunun ruhuna son derece aykırı olanları da kasten destekleyip onu toplumun en önemli figürü hâline getiren bozuk sistemi eleştirir.

Yahudi-İngiliz medeniyetinde hayat hayâdan arındırılmış, maddeleştirilmiş, ümit, bilinç, mücadele, incelik, musiki, niyet, istikamet, seyrüsefer, temaşa gibi hayatı kuşatan tüm eylemler insandan alınmıştır. Her toplumda yozlaşı vardır. Fakat yozlaşı, insanın ruh bütünlüğüne kast edecek kadar alıp başını gitmişse o toplum hayatsızlaşır. Teoman Duralı’nın hayat ve hayâ arasındaki bağa dikkat çekerek konuya yaklaşımı çok manidardır. Buna göre toplumu yozlaştıran baş etken hayâsızlaşmadır. Hayâ etimolojik açıdan hayatla ilgilidir. İnsan hayâ ile beşer olmaktan çıkar, hayat sahibi bir varlık olur. “Hayat ise hayânın pınarıdır. Hayâ da edebin dolayısıyla da ahlakın omurgasıdır.”

AŞIRI KONFOR İNSANLIKTAN ÇIKARIR

Öyleyse İngiliz-Yahudi medeniyetinin enstrümanları, dili, dayattığı hayat tarzı, insanı önce beşere oradan da hayvana indirgeyici tutumu neden insanlara cazip gelir? Beşerin hayvanî kesimini doğrudan hedef seçmesi sebebiyledir. Duralı’nın meseleyi en vazıh hâliyle açıkladığı gibi:

Bedene rahatsızlık ve acı verebilecek, tekmil hoş olmayan etkenlerin yok edilmesi, bazen çılgınlık derekelerine varabilen eğlenme, gezip tozma ve hiçbir maddi ihtiyaçla uzaktan yakından ilgisi ilişiği bulunmayan giyim-kuşam ile doymak bilmez yeme içme türü, sınırsız tüketim tutkularının karşılanması, üreme ile bağlanma, sâdıklık musibetinden vâreste seleserpe sevişme, buna çiftleşme demek daha doğru olur, güdüsüne alabildiğine imkân tanınması…

İşte bu gibi sebeplerle insanı insanlıktan uzaklaştıran, gerçek hayatın yerine sanalı ikame eden, bütün değerlerin kalbine sermayeyi koyan sistem, insanı köleleştirir ve “özsüz”leştirir. Aşırı haz, adrenalin ve tüketim tutkusundan başı dönen insanın ise ne hâle geldiğine dair düşünecek vakti kalmaz. Zaten yapay zekânın dahi insanı insanlıktan çıkarmak için ne yapılması gerektiği sorusuna verdiği cevap “aşırı konfor” değil mi?

Durumu takip etmeye devam edin, SonTurkHaber.com her zaman en yeni haberleri sunuyor.
seeGörüntülenme:77
embedKaynak:https://www.yenisafak.com
archiveBu haber kaynaktan arşivlenmiştir 29 Mayıs 2025 04:04 kaynağından arşivlendi
0 Yorum
Giriş yapın, yorum yapmak için...
Yayına ilk cevap veren siz olun...
topEn çok okunanlar
Şu anda en çok tartışılan olaylar

Gaziantep te kaza: 3 kişi öldü, 5 kişi yaralandı

02 Haziran 2025 02:20see202

Özgür Özel den haddi aşan sözler: Başsavcı Gürlek i hedef gösterdi

01 Haziran 2025 23:24see191

Bodrum FK Beşiktaş maçı bugün saat kaçta, hangi kanalda? Bodrum FK Beşiktaş muhtemel 11 ler!

01 Haziran 2025 10:25see179

İtalya Cumhurbaşkanı Mattarella, Gazze deki halkın açlık çekmesine tepki gösterdi Dış Haberler

01 Haziran 2025 21:54see164

Tom Cruise, görev aşkına 40 saat havada kaldı

01 Haziran 2025 09:13see157

Ekran bağımlılığı çocuklarda konuşma gecikmesine neden oluyor

01 Haziran 2025 09:29see146

İstanbul da Gazze ye destek yürüyüşü düzenlendi

01 Haziran 2025 19:36see143

Süt üretiminde Avrupa 3. olan Türkiye, üreticilere geçen yıl 5,5 milyar destek sağladı

01 Haziran 2025 12:09see137

İşsizlik dalgası borsaya ulaştı Sözcü Gazetesi

01 Haziran 2025 06:02see132

Hande Kazanova: Kova burçları eşlerinize dikkat!

02 Haziran 2025 00:36see129

İstanbul Dünya İslam Ekonomisi Zirvesi nde sürdürülebilir büyüme ve dijital finans tartışıldı

01 Haziran 2025 14:35see124

Uçup bir dala kondu, sahnenin ışıltısı oldu

01 Haziran 2025 07:37see124

100 den fazla gazeteci ve akademisyen Filistin için canlı yayından seslendi: Susmayacağız!

01 Haziran 2025 13:47see122

İşçilerin grev kararı sonrası Başkan Tugay, çöp topladı Sözcü Gazetesi

02 Haziran 2025 00:52see121

Thomas Reis: İnanılmaz bir sezon geçirdik! Yılport Samsunspor Haberleri

01 Haziran 2025 22:23see119

Erdoğan dan önemli mesaj: Dostlarımıza güven, düşmanlarımıza da korku salmaktadır!

01 Haziran 2025 10:25see114

İzmir sokakları çöpten kokmaya başladı

02 Haziran 2025 14:01see113

Türkiye den fındık ihracatında yüzde 8,5 lik artış: Dokuz ayda 2 milyar doları aşkın gelir sağlandı Türkiye Ekonomisi Haberleri

02 Haziran 2025 18:24see112

Guns N’ Roses, Mattia Ahmet Minguzzi’yi andı… “Huzur içinde yat”

01 Haziran 2025 21:08see112

UZAK ŞEHİR 28. BÖLÜM FULL HD İZLE (2 Haziran 2025 Pazartesi) Uzak Şehir son bölüme damga vuran sahne... Cihan, Alya yı öptü! İşte Uzak Şehir sezon...

03 Haziran 2025 02:12see111
newsSon haberler
Günün en taze ve güncel olayları