Tıklamaktan dolayı öğrenemiyoruz Düşünce Günlüğü Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Prof. Dr. Erol Koçoğlu - İnönü Üniversitesi
Sanal platformlar ve dijital araçlar günümüzde artık en çok tercih edilen öğrenme ortamları ve materyalleri haline geldi. Bir şeyi öğrenmek istiyorsak, sadece bir ekranın başına geçmemiz yeterli oluyor. Öyle yıllarca okuyup araştırmanın bir zaman kaybı olarak algılandığı bakış açısından bahsediyoruz. Öğrenmek istediğimiz konuya ilişkin parmak ucuyla birkaç harf yazıyor, ekrana düşen ilk bağlantıya tıklıyoruz. Birkaç saniye kaydırıyor, sonra başka bir pencereye geçiyoruz. Ve öğrenmiş oluyoruz ya da öyle sanıyoruz. Öğrenme gerçekleşti, işte bu kadar basit!
Öğrenme dile gelse, “geçmişte insanlara çok acımasız davranmışım” diye isyan eder, “yıllarca hayatlarını devam ettirmek için benimle uğraşmışlar” şeklinde kendisinde var olan adalet duygusunu tartışmaya açmaz mıydı, ne dersiniz?
PEKİ NEDEN BÖYLE OLDU?
Çünkü “ihtiyaç temelli bilgiye erişim hızı” günümüzün en önemli ilkesi haline geldi. Maalesef İnsanların günlük faaliyet listelerinde herhangi bir konudaki öğrenmeye yönelik okuma, sorgulama ve araştırma gibi eylemlere yer vermeleri, günümüzde artık zaman kaybı olarak algılanıyor. Merak ettiğimiz her şeyin bir tık ötede olduğu günümüz dünyasında, bilgiye erişim kolaylığı bizi tembelleştirdi.
İlaveten dijital çağın ruhu artık hız. Yani hızlı olanın kazanıp ve dikkat çekmesi artık daha popüler. Sanal platformlarda erişilen bilginin paylaşım sayısı bilginin niteliğinden daha önemli hale geldi. Üstelik bir ders boyunca öğretmeni dinleyip öğrenmektense anlatılan konunun 5 dakikalık videosunu izleyerek başarılı olma algısı da daha çok ilgi görüyor. Çünkü “dün artık tarih oldu” biz artık dünkü gibi öğrenmeye çalışmıyoruz. Sadece göz gezdirip bilgiye temas etmemiz yetiyor (!) Kısacası, kimsenin bilginin ruhundaki derinliği yakalayacak zamana ve sabra tahammülü kalmadı…
ZİHNİMİZ TERLEMEZSE GELİŞEMEYİZ
Fakat unuttuğumuz veya hatırlamak istemediğimiz şey, gerçek öğrenmenin böyle bir şey olmadığıdır. Öğrenme zihnin terlemesidir, terlemeden de gelişim olmaz. Bilgiye ulaşmak için bir tık yetebilir ama öğrenmek için yolculuğa çıkmak gerekir. Yani bilginin öğrenilmesi, içselleştirip anlamlandırmakla olur. Öğrenmede değer, bilginin ne kadar yaygın olduğunda değil onu anlama maharetindedir. Öğrenmenin ömrü uzundur, kolay elde edilen bilgi unutulmaya mahkumdur. Kalıcı olan, emekle yoğrulandır. Emek verilen de öğrenmedir.
Şunu da söylemeden geçmeyelim: Artık tıklanma sayısı, günümüz dünyasında bilginin değeriymiş gibi insanlara empoze ediliyor. Unutmayalım ki bilginin değeri, tıklanmayla değil işlevselliği ile ölçülür. Okuma, sorgulama ve düşünmeden uzak, sadece beğenme amaçlı tıklanan bilgi aydınlatmaz; öğrenilen bilgi yol gösterir.
Bütün bunlardan dolayı toplum olarak hepimiz okumalıyız. Merak ettiklerimizi sormaktan çekinip korkmamalıyız. Zihinlerimizin birer dijital çöplüğe dönüşmesini engellemek için bilgiyi hızla tüketmek yerine, onu anlamlı olarak öğrenmeye çalışmalıyız. Çünkü öğrenmek; sadece neyi bildiğimiz değil, aynı zamanda nasıl düşündüğümüzdür.
Ve ne yazık ki, bunu tıklayarak kazanamayız…
Neye, niçin tıkladığınızın farkındalığına sahip olmanız temennisiyle…


