Türk Boğazlarında su altı ses kirliliği Düşünce Günlüğü Haberleri
Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Dr. Halit Kuşku / Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Dünyamızda son yıllarda hızlı bir nüfus artışı görülmesi ile kıyı alanlarında kentleşme yoğunlaşmıştır. Buna doğru orantılı olarak endüstriyel gelişmeler hızlanmış ve kıyı bölgelere endüstriyel baskı artmıştır. Bu baskının, çeşitli çevresel etkileri bulunmaktadır. Bunların içinde fazla gündeme gelmeyen fakat doğuracağı sonuçlar itibarıyla gelecekte adından sıklıkla söz ettireceği beklenen “Su altı ses kirliliği”dir.
Türk Boğazları, ülkemizdeki dört denizi birbirine bağlayan bir uluslararası su yoludur. Bu hat stratejik ve coğrafi öneme sahip olduğu kadar ekonomik, sosyal ve kültürel önemi de haizdir. Çünkü ülkemizde milyonlarca kişiyi doğrudan ve dolaylı olarak ilgilendiren denizler arası mevsimsel balık göçleri, boğazlar üzerinden gerçekleşmektedir. Bu göç ülkenin; ekonomik, kültürel ve sosyal hayatında önemli bir yere sahiptir. Ülkemizde büyük bir nüfus oranına çok yönlü etkisi bulunmaktadır.
ETKİLERİ NASIL OLUR?
Çanakkale Boğazı üzerine yaptığımız bilimsel çalışma ve İstanbul Boğazı üzerine yapılan çalışmalarda açıkça görülmektedir ki; su altı ses kirliliği artmaktadır. Bu artışın, gelecekte ülkemiz denizlerini, büyük bir nüfus popülasyonuna tesiri olan balık göç hareketlerini ve diğer su altı biyolojik yaşamını etkilemesi beklenmektedir.
Sanayi kuruluşları, deniz taşıtları, kentsel gürültü, endüstriyel çalışmalar, inşaat faaliyetleri gibi etkilerin akustik ses etkileri sualtı yaşamı üzerinde bir etkiye sahipken yeni teknolojik gelişmeler adına kapsamlı araştırmalar yapılması doğru olabilir. Çünkü yaptığımız bilimsel çalışmalarda, laboratuvar ortamında denek olarak kullanılabilir bazı balık türlerinin yukarıda sayılan düzensiz seslere özellikle ilk 30 gün tepki verdiğini ve bu seslerin stres faktörlerini tetiklediğini gördük. Bazı türler düzensiz seslere kısa zamanda uyum gösterse de bazı türlerin adaptasyon sürecinin daha uzun olabileceği bilimsel çalışmalarımızın konusu olmuş, bu çalışmalar dünyanın önde gelen bilimsel dergilerinde yayımlanmıştır.
Son zamanlarda gündemde sıklıkla yer alan ve deniz üstünde kurulması planlanan, Rüzgar Enerji Santralleri, Türk Boğazlar hattında bulunan balık göçü rotası üzerine konumlanmıştır. Bilimsel çalışmalarda; insanlar üzerinde rüzgâr türbinlerinin ürettiği darbeli ses ötesi dalganın ve düşük frekanslı gürültünün doğrudan uyku bozukluğuna ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği söylenirken, deniz üstü rüzgar enerji santralleri, acaba göç eden balık ve biyolojik yaşam üzerinde nasıl bir etki oluşturacaktır? Okyanuslar üzerinde inşa edilen “Rüzgar Enerjisi Santralinde (RES)”, türbinlerden kaynaklanan seslerin deniz ekosistemine etkileri incelendiğinde, türbinden 1 metre mesafede ölçülen ses düzeyi 128 dB olarak ölçülmüştür. Doğrudan ve dolaylı olarak milyonlarca kişinin ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamlarına tesir eden balık göçlerine bir etkisi söz konusu olabilir mi? Enerji alanında ekonomik kalkınma beklerken, diğer yönden balık göçlerini ve biyolojik yaşamı etkilemesi ile çok daha büyük ekonomik zararlar ve çevresel olumsuz etkiler ile karşı karşıya kalır mıyız?
BİLİMSEL ÇALIŞMALAR YETERSİZ
Günümüzde sualtı ses kirliliği üzerindeki araştırmaları artmış olsa da denizlerdeki doğal ses düzeyleri hakkında yeterli bilginin olmaması, çalışmaların doğal ekosistem ile karşılaştırılabilmesini sınırlamaktadır. Bu alanda kontrol mekanizmalarının olmaması da konunun incelenmesine ayrı bir zorluk getirmektedir. Canlı davranışları ve biyolojik tepkiler konusunda da bilgi yetersizliği bulunmaktadır. Sualtı ses kirliliğinin incelenmesi ve hangi etkiler ile ne şekilde etkileşim içerisine girdiği, canlıların bu türden antropojenik seslere karşı nasıl tepkiler verdiği, biyolojik reaksiyonların ne şekilde gerçekleştiği gibi sorulara yanıt bulabilmek için daha ileri seviyelerde bilimsel çalışmalara ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz.
Günümüz dünyasında genel ticaretin yüzde 90’ından fazlası deniz ticareti üzerinden yapılmaktadır. Dolayısıyla dünyada bu trafik hattında kalan deniz ekosistemi ve habitatlar bütünüyle etkilenmektedir. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından 2021 yılında hazırlanan ve dünya üzerindeki kritik su yollarında su altı kirliliğinin incelendiği raporda İstanbul Boğazı’ndan da bahsedildiği ancak Çanakkale Boğazı’nın ele alınmadığı için Türk Boğazlar hattının varlığı ancak yapılacak bilimsel çalışmalar ile ortaya çıkacaktır. Tarafımızca yapılan ve antropojenik ses kirliliğinin değerlendirildiği çalışmada; Çanakkale Boğazı’nda sualtı ses seviyesi, 41-78 dB aralığında olup, ortalama olarak 59,8 dB şeklinde belirlenmiştir. Bu ortalama sesin, Boğaz'ın doğal ve biyolojik yaşamının devamı için beklenen ses oranın üzerinde olduğu söylenebilir.
KALKINMA PLANLARINDA YER ALMALI
Sonuç olarak; milyonlarca kişinin ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamlarında etkili olan Türk Boğazlar hattı ve üzerindeki biyolojik yaşam ülkemizin en değerli zenginliklerindendir. Gemi trafiği, deniz taşıtları, kentsel gürültü; endüstri ve sanayiye dayalı gürültü; deniz üstü RES gürültüleri; inşaat faaliyetlerinin oluşturduğu akustik etkiler hakkında planlama yapılmalı ve Türk Boğazlar hattının stratejik ve biyolojik önemi korunmalıdır. Büyük bir nüfusa ve coğrafyaya tesir eden tüm etkiler bilimsel komisyonlarda değerlendirilmeli ve kalkınma planları içinde yer almalıdır. Bu alandaki plan ve öğretiler; ilkokuldan itibaren, gelecekleri bize emanet olan çocuklarımıza nakledilmelidir.


