Türkçenin imlâsı hep gündemimizde Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Gündelik hayatın her alanında bir iletişim ve anlaşma vasıtası olan dil, ancak belirli kurallar ve kaideler doğrultusunda kullanıldığında asli fonksiyonunu yerine getirebilir. Konuşma dilinden biraz farklı, daha bütüncül bir kimliğe sahip olan yazı dili için ise bu kurallar hayati öneme taşır. Başta imlâ kuralları olmak üzere yazı dilinde uyulması gereken kurallar; sağlıklı iletişim kurmanın yanında, düşünce üretimi için de elzemdir. Çünkü yazı dili, bizim hakikâtle olan bağımızı, iletişimimizi sağlar. Bununla beraber, tarih boyunca ve günümüzde, imlâ noktasında yazı dili üzerinde bir birlik sağlanamadığı, bu yönde tartışmaların devam ettiği de bir gerçektir. Özellikle günümüzde internet ve sosyal mecraların hayatımıza gelmesiyle beraber yazı dilimizde yaşanan değişim ve aşınma imlâ çerçevesinden bakıldığında arzu edilmeyen bir noktaya doğru gitmekte. Bu mecraların gerektirdiği hızlı iletişim ihtiyacı, beraberinde dilin kullanımını kısaltmalar ve belirli işaretlere indirilmekte, maalesef bir bakıma dilsizliğin yolunu açmakta. Geçtiğimiz günlerde imlâ konusunda yaşanan sorunları tarihi çerçevede ortaya koymayı, günümüzde de bu konuda ortaya çıkan sorunlara dikkat çekmeyi ve hepsinden önemlisi, çözüm önerileri sunmayı amaçlayan “Geçmişten Günümüze Türkçenin İmlası” başlıklı uluslararası sempozyum da tam olarak bu konular masaya yatırıldı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Uluslararası Balkan Üniversitesi (Makedonya) ve Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği (TDED) iş birliğiyle ve İstanbul Üniversitesi ev sahipliğinde İstanbul’da düzenlenen sempozyumda ortak Türk alfabesi meselesinden alıntı kelimelerin yazımına, birleşik kelimelerdeki karmaşadan noktalama işaretlerinin standartlaşmasına, medya dilinden yapay zekâ çağında Türkçenin geleceğine kadar pek çok konu tartışıldı.
Toplumumuz dil ve imlâ konusunu önemsiyor
Üç gün süren sempozyumda 41 Türkiye’den 10 Türkiye dışından olmak üzere 51 üniversiteden 94 bilim insanı katıldı. 18 oturumda bildiriler sunuldu. “Medya ve Dijital Ortamlarda (+lA-) Ekiyle Türetilen Yeni Kelimeler”, “Türk Dünyasında Ortak Alfabe Problemi ve Çözüm Yolları”, “ChatGPT’ye Sorduk: Türkçe Noktalama İşaretlerine Eleştirel Bir Bakış”, “Harf İnkılabı Sonrası (1928-1940) Türkiye’de İmla Tartışmaları ve Devrin Edebiyatçılarının Türkçenin İmlasına Dair Düşünceleri”, “Türkçe Sözlük’te Kelimelerin İmlası Niçin Değişti?” ve “Bir Dijital Medya Kavramı Olarak Emoji” sempozyumun dikkat çeken başlıklarından yalnızca bir kaçıydı. Sempozyumun ilk gününde konuşan Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Genel Başkanı Ekrem Erdem, “İmlâ kuralları ve imlâ kılavuzu her zaman hepimizin gündeminde olmuştur” diyerek dil ve imlâ meselesinin önemine dikkat çekti. Meclis’te bulunduğu dönemde Türkçenin imlâsıyla ilgili ciddi çalışmalar yürüttüklerini hatırlaran Erdem, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği öncesindeki çalışmaları şöyle anlatıyor: “Meclis’te bulunduğum dönemde aslında yoğun bir şekilde ‘Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz, Türkçenin bu hali ne olacak?’ şeklinde bir seri yazılar vardı. Biz de bir siyasetçi olarak toplumun bu duyarına duyarsız kalamazdık. 2007 yılında araştırma bölgesi hazırladım ve Meclis’e sundum. Meclis’e sunarken de çok ciddi bir kaygım vardı. Çünkü bizim öğrencilik itibarıyla özellikle 80 öncesi Türkiye’de tartışılan ideolojik kuralların başında dil geliyordu. Türkiye’nin başına yeni bir tartışma konusu açar mıyım diye tereddüt ettim. Ama genel kurula öneri geldiğinde anladım, belli ki o dönemler çok geride kalmıştı. O gün Meclis’te Cumhuriyet Halk Partisi ve AK Parti olmaz üzere iki parti ve birkaç tane de bağımsız milletvekili vardı. Hepsinin oyuyla böyle bir komisyonun kurulmasına karar verildi. Beni de nacizane bu komisyonun başına getirdiler. Ciddi çalışmalar yaptık. Çağırılması gereken herkesi çağırdık. Raporumuzu hazırladık ama sunma imkânı bulamadık. 2007’de seçim, bir ay erkene alınmıştı. Yeni dönemde de ben Meclis’te yoktum. Ancak bu işi siyasetin, toplumun ne kadar önemsemediğini göstermek için bunları ifade ediyorum: Meclis’in yeni dönemdeki ilk işlerinden bir tanesi tekrar bu komisyonun kurulması oldu. İşte bizim Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’ni kurmamızın da sebebi budur.”
Türkçe yozlaştırılmadan dile yeni kelimeler girebilir
Meclis’te yürüttükleri çalışmalar sonucunda ortaya koydukları raporların takibi yapılmazsa arşivin tozlu raflarında kaybolacağından endişelendiklerini belirten Erdem, kurulan ürkiye Dil ve Edebiyat Derneği ile bu kararların takibinin yapılmasının hedeflendiğini anlatıyor. “Anayasanın Dili”, “Şehrin Dili” gibi pek çok başarılı çalışma yürüttüklerinden bahseden Erdem, “Derneğimizle çok güzel işler yaptık bunlardan biri ‘Anayasanın Dili Sempozyumu’ydu. O günlerde Cemil Çiçek Meclis başkanıydı ve sivil toplum örgütlerinden yeni anayasa çalışmalarına yönelik katkılar istiyordu. Biz de Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği olarak bir katkımız olsun, anayasanın dilini tartışalım istedik. Sempozyum sonunda anayasa dilimizin Türkçe olmadığı ortaya çıktı. Daha sonra tabelalardan yola çıkarak ‘Şehrin Dili Kongresi’ yaptık” ifadelerinde bulunuyor. “Bir imlâ kılavuzunda ne kadar çok kural varsa o kadar ‘yasakçılık’ vardır. Şuandaki imlâ kılavuzumuz gereksiz yasaklarla dolu” diyen Erdem, birleşik kelimelerin yazımından, uzatma ve inceltme işaretlerinin kullanımına, yabancı dilden gelen kelimelerin kullanımına kadar Türkçede imlâ kurallarında bir fikir birliği olmadığının altını çiziyor. “Farklı derneklerin, kurumların farklı imlâ kılavuzları varsa o zaman oturup düşünmek lazım. Dil tartışmalarının en yoğun olduğu yıllar 80 öncesi. Örneğin, 1965’te ‘Türkçede ince okunan ses olmadığı gibi uzun okunan ses de yoktur. Uzun okunan seslerin bulunduğu bütün sözcükler dilimize özellikle Arapça ve Farsçadan geçmiştir’ diye bir kural getirildi. Birden bize ait kelimelerin önemli bir kısmı yabancı ilan edildi. Düşünün ki ‘imlâ’ kelimesinin kendisi yabancı oldu” ifadesinde bulunan Erdem, “Bugün en büyük söz varlığına sahip olan İngilizcenin %80’i köken itibariyle yabancı kelimelerden oluşuyor. Hemen hemen büyük dillerin hepsi böyledir, dışarıdan kelimeler alır. Bizim temel ilkemiz, ‘Türkçe söylendiği gibi yazılır ve yazıldığı gibi okunur’ bu temel ilke yozlaştırılmadığı müddetçe yeni kelimelerin dile girmesi dili bozmaz” diyor.


