Türkiye, Bakü Moskova krizine nasıl bakıyor? Nedret Ersanel
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
‘Alakasız’ yerden başlayalım…
Başkan Trump, ‘büyük ve güzel yasayı’, yani kapsamlı vergi indirimleri ve harcama kesintileri içeren tasarısını imzaladı…
Bilindiği gibi en sert tepki Elon Musk’tan geldi. Kıyasıya eleştiri veya şirketlerinin göreceği zarara vahlanmanın ötesine geçerek, Washington’a yürüyen iki ana yola yenisini ekleyeceğini ilan etti. Önce X’te iki başlı bir yılan görselini “beğendi”, böylece Demokrat ve Cumhuriyetçiler’in aynı yılanın başları olduğunu, aslında ‘tek parti’ bulunduğunu işaretledi, ardından da ‘
Amerika Partisi
’ni kuracağını ilan etti…
Meydan okuma hem ABD’de hem dünyada çok tartışılıyor. Tabii ‘standart sığlıkta’ başarılı olabilir mi, iki partili düzeni yıkabilir mi, para sorunları çözebilir mi, vs…
Musk ve arkasındakilerin aklı, “otel lobilerinde aday pazarlığı” kadar çapsız olabilir mi?
Gerçek daha büyük ve bir o kadar basit; “
bu yasa tasarısı, geçmişin endüstrilerine yardım ederken, geleceğin endüstrilerine zarar veriyor
”!
Geçmişin endüstrileri-ölü değiller, tersine zombiler-devasa bir ekonomik, politik, küresel şebekedir ve yeni endüstriler de daha büyük olma yolunda ilerliyor. Onların sınırları yerküre ile sınırlı da değil…
Herhalde “çap ve hacim” anlaşılmıştır. Her
iki endüstrinin küresel dağılım alanına
baktığınızda da yeni parti üzerinden Amerikan iç siyasetindeki
yerlerini tasnif ettiğinizde
de mesele kristalleşir…
***
‘Alakasız'ı ‘yakın'a bağlayalım…
Son NATO liderler zirvesi üzerine söylenmedik kalmadı…
Tek söylenmeyen NATO’nun ne karar aldığıdır.
İlk bakışta, Ukrayna’yı merkeze alan Rusya karşıtı çizgiyi tespit çekici gelebilir. Ama o çizgi bu sıkleti çekmez…
Mesele paraydı. Onu da yanlış anladık. Üyeler, NATO bütçesine katkılarını, GSYİH’larının yüzde 5’ine çıkardı. Az-buz değildir. Kimi kestirmeler 16 trilyon dolardan bahsediyor. Nasıl harcanacağı esas konumuzdur.
Avrupa ülkeleri her ne kadar “milli ve yerli savunmaya” yatırım yapalım deseler de Avrupa güvenlik mimarisinin “kökleri” Amerikandır.
ABD’yle eş değer sofistike silah ve yazılımların üretilmesi, pratiğe geçmesi uzun zaman, daha da büyük para ister. Nihai hedef gözüken Avrupa ekonomisini canlandırma arzuları da ölçü kaçırılırsa yine Amerika’ya takılır…
Sonuç olarak NATO toplantısında,
Avrupa güvenlik mimarisinin gidip Amerikan şirketleriyle nasıl tokalaşacağının anlaşması yapıldı!
Zirveden ayrılırken Trump’ın gülümsemesine bakın anlarsınız. ABD’nin küresel silah satışının yüzde 35’i NATO’yadır. NATO eşittir ABD, o da eşittir silah ticareti. NATO müttefikleri NATO tedarikçilerine çalışır. Yani tedarikçiler kimse onlar kazandı. (‘Europe’s Dilemma: Build a military industry or keep relying on the U.S.’, 06/07, NYT.)
***
‘Yakın’a getirdik, şimdi birleştirelim…
Politik izdüşümü de uyumludur çünkü Trump, yarın öbür gün daha ağır yaptırımlar getirse bile Rusya’yı/Putin’i düşman, savaşılması gereken rakip olarak görmüyor…
Trump, Azerbaycan’ın Rusya’yla geri dönülemez yola girmesini, daha ileri giderek, Hazar’ı, Ermenistan, Gürcistan, İran (doğal olarak İsrail’i) ve elbette Türkiye’yi içine alacak, NATO ve ABD’yi de çıkmaza sürükleyecek, kendi başkanlık dönemini siyaseten bitirecek bir savaş ister mi?
Ankara’nın da böyle bir senaryoyu isteyip istemeyeceğinin cevabı ortada olmasına rağmen, Rusya-Azerbaycan krizinin alevlenme ihtimaline nasıl baktığını bilmek gerekiyor…
İran’ın İsrail savaşından Trump’ın istediği gibi sıyrılma biçimi, Ermenistan-Türkiye-Azerbaycan yakınlaşmasının belli çizgiye gelmiş olması, Pakistan-Türkiye-Azerbaycan üçgeni, hatta Türkiye’nin silah bırakma aşamasındaki terörle mücadele merhalesi, Suriye, Irak’la organize ilişkiler,
Ankara’nın planları içindeyse ve dahi bunlar Trump’ın bölgeye bakışıyla uyumluysa
, bir Bakü-Moskova vaveylası yaşam alanı bulamaz…
***
Öte yandan iki ülke arasında üst üste yaşanan olaylar, birilerinin bölgeyi karıştırmak istediğini gösteriyor. O’nun teşhisi de yapıldı ve önceki yazılarımızda adlı adınca paylaşıldı…
Bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerine bakmak daha anlamlıdır…
“Türkiye hem Azerbaycan hem Rusya ile derin diplomatik ve stratejik ilişkilere sahip bir ülke. Gerginliği yakından takip ediyor ve her iki ülkeye itidal çağrısında bulunuyoruz.
Yaşanan lokal hadiselerin ve sonuçlarının kendi mecrasının dışına çıkartılmadan
çözüme kavuşturulması mümkündür. Biz,
iki dostumuzun
da bu sorunun üstesinden gelecek anlayış seviyesinde olduğunu biliyoruz. İlham bey burada çok dikkatli, tedbirli bir adım atıyor.
Bu işi kovalamak, kızıştırmaktan yana değil.
Bunu telafi edeceklerini ben İlham beyin bana yaptığı açıklamalardan anladım.”
Anlıyoruz ki, Bakü de durumun farkında Rusya da farkında. Kremlin farkında değilse bile -ki şaşırtıcı olur- Cumhurbaşkanı’nın sözleri Aliyev’den Putin’e açık mesajdır. Keza, “lokal hadiseler ve kendi mecrasının dışına çıkma” vurguları da dış tuzakları taraflara hatırlatıyor!
Ankara’nın bakışı tam bu.
Yine de Rusya ve Azerbaycan’ın bir sene içinde ilişkilerinde yaşanan değişimi hakkınca kavramadan “konu kapandı/kapanıyor” diyemeyiz. Rusya’nın bölgedeki değişimlerden huzursuz olduğu belli. Ermenistan’daki darbe girişimi ve burada tuttuğu pozisyon, Azerbaycan’ın kimi politikalarından algıladığı tehdit, İran’ın Ortadoğu’da geriletilmesi, bölgedeki gücünün zafiyete uğratılacağı hissi uyandırıyor belli ki…
Azerbaycan-Rusya hattı aynı zamanda Ukrayna demektir. Ermenistan Fransa, Gürcistan AB, İran İsrail, Hazar havzası İngiltere, tamamı Türkiye anlamına gelir. Hepsi de birbiriyle kesişir, bağlıdır, Karadeniz, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs dahildir…


