“Uyuşturucu kullanmak cool bir şey” İsmail Kılıçarslan
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
İzlediğim bir söyleşide bir uyuşturucu bağımlısı, esiri olduğu maddenin kendisine ne yaptığını ifade edebilmek için şöyle demişti: “Bana atom bombası atsalar bu kadar zarar görmezdim abi.”
Şurası kesin: Bireylerin biyopsikososyal yapısını en hızlı ve en derinden etkileyen bağımlılık biçimi uyuşturucu bağımlılığı. Ve daha önceki yazılarımda ifade ettiğim şekilde yeniden hatırlatmak gerekirse devletler uyuşturucu ile mücadeleyi “nispi başarı”ya endekslemiş durumda. Uyuşturucu ile mücadeleyi merkezileştirmek oldukça zahmetli ve pahalı bir iş çünkü.
Bütün dünya için olduğu kadar Türkiye için de büyük tehlike şu: Ergenlik ve genç erişkinlik döneminde maddeye başlama oranlarının artması, yalnızca bireysel değil toplumsal düzeyde de bir “acil alarm çağrısı” anlamına geliyor.
Soruyu şöyle soralım. Ergenler ve genç yetişkinler uyuşturucuya nasıl ve neden başlar?
Bireye bakan tarafı düşük benlik saygısı, yetersizlik hissi, dürtüsellik, merak, psikiyatrik rahatsızlıklar… Bunlar yatkınlığı artırıcı faktörler olabilir.
Ailede ihmal, istismar, ebeveynlerden birinde madde kullanımı, aile içi şiddet ve işlevsiz ebeveynlik tutumları varsa bunlar da yatkınlığı artırabiliyor.
Akran ve çevre etkisi de kritik. Uyuşturucu denemediği için sosyal baskıya, aşağılamaya maruz kalan gençler var. Uyuşturucuya erişimin ekmeğe erişimden daha kolay olduğu semtler var.
Şimdi gelelim daha kritik olan meseleye. Yapılan bilimsel çalışmaların ortaya koyduğu korkunç bir gerçek var. Medyada maddenin normalleştirilmesi, romantize edilmesi, hatta özendirilmesi toplumda uyuşturucu kullanımına dair tolerans eşiğini çok fazla yükseltiyor. Bazı maddeler için “ne var ki bunda?” sorusu yaygınlaşıyor. Esrar ve kokain iyice böyle maddeler mesela. Ünlülerin kullanımı da cabası. “Kötü bir şey olsa o niye kullansın ki…” denilerek aşınıyor eşik. Halbuki basit örnek vermek gerekirse bırakın uyuşturucu bağımlılığını, alkolizm yüzünden parmağı kesilen “çok başarılı oyuncumuz” var ama hala ve nedense “çok başarılı” olarak servis ediliyor topluma.
Burada sizi bir endüstriden haberdar etmek isterim: “Bağımlılık endüstrisi.”
Sigara, alkol, e-sigara ve uyuşturucu pazarlarını kapsayan geniş bir endüstri olan bağımlılık endüstrisi, tıpkı diğer endüstriler gibi müşterisini maksimize, karını optimize etmenin peşinde. Ve her endüstri gibi bireylerin tüketim alışkanlarını yönlendirebilmek için reklam ve pazarlama tekniklerine başvuruyor. Yalnız bir farkla. Bağımlılık endüstrisi tüm reklam ve pazarlama stratejisini manipülasyon üzerinden kuruyor.
İstisnasız bütün dizilerde, filmlerde ya da kliplerde uyuşturucu kullanımı “cool”, “çekici” ve “tehlikesiz” olarak resmediliyor. Örneğin meth denilen son derece tehlikeli uyuşturucu, bunca popülerliğini bir diziye borçlu. Diğer yandan iki rapçiden üçünün şarkı sözleri uyuşturucu güzellemeleri ile dolu.
Sosyal medya ise tam bir gayya kuyusu. Uyuşturucu kullanımının normalleştirilmesini en çok sosyal medyada görüyoruz. İnfluencerlardan “challenge” işlerine, mizahtan kullanım tarifi videolarına kadar uyuşturucu ile ilgili ne ararsan var sosyal medya çukurunda.
Şurasını ayrıca konuşmak üzere bir mim koyalım. Türkiye gibi her kamu düzeni kurma çabasının faşizm zannedildiği ülkelerde bu yaygınlaştırma ile mücadele etmek neredeyse imkansız hale geliyor. Müptezel, şeref yoksunu rapçinin elinden mikrofonu alamıyorsun bu ülkede. “Yanlış anlaşılmış demokrasi ve özgürlük anlatısı” hepimizin sonunu getiriyor yavaş yavaş. Böyle giderse bu çürüme duracak de gibi değil.
Bugünkü yazımın finalini Yeşilay’ın bir raporunun final paragrafıyla yapayım. Sonraki yazıda da “Neler yapmalıyız?” meselesini konuşmaya çalışırız Allah izin verirse.
“Uyuşturucuya teşvik; yalnızca bireysel tercihler ya da sosyal çevreyle açıklanabilecek bir durum değildir. Dijitalleşmenin hızlandığı günümüzde, bağımlılık endüstrisi medya araçlarını aktif bir biçimde kullanarak, özellikle genç bireylerin algılarını şekillendirmekte ve kullanım davranışlarını teşvik etmektedir. Bu nedenle, eleştirel medya okuryazarlığı, dijital denetim, hukuki düzenlemeler ve erken koruyucu müdahaleler büyük önem taşımaktadır.”


