Vahapzade şairliği örnek teşkil ediyor Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
Sovyet baskılarına rağmen Türk dünyasının sesi olmayı başaran Azerbaycan milli şairi Bahtiyar Vahapzade’nin 100. doğum yılı, ülkesinde düzenlenen geniş katılımlı bir anma programıyla kutlandı. Bu anlamlı programa Türkiye’den ise yazar ve edebiyatçı Süheyla Karaca Hanönü katıldı. Şeki Pedagoji Üniversitesi’nde düzenlenen uluslararası kongrede konuşma yapan Hanönü, cami avlularından müze evlere uzanan yolculuğu, televizyon programları ve edebi dostluklarla örülü bu ziyareti Yeni Şafak Pazar’la paylaştı.
Bahtiyar Vahapzade kimdir, Türk dünyası için neyi ifade ediyor?
Benim için zor zamanda konuşan, ateşten gömleği giyen sanatçı gerçek sanatçıdır. Bahtiyar Vahapzade, Sovyet rejiminin baskılamalarına söyledikleriyle yazdıklarıyla direnmiş, milletinin sesi olmuş bir vatan şairidir. İstiklal Madalyası da almıştır. Sadece kendi halkının değil tüm Türk halklarının vicdanıdır, sesidir Vahapzade. Mehmet Akif Ersoy’u, Mehmet Emin Yurdakul’u da pek severmiş. Benzer yönleri de vardır. Bir edebiyat öğretmeni olarak Kırgız edebiyatından nasıl ki Cengiz Aytmatov’u anlatıyorsam Azerbaycan edebiyatından da Bahtiyar Vahapzade’yi anlatmışımdır. Bunlar hepimizin ortak mirasıdır. Vahapzade “Ana Dilim” şiirinde “ Ana dilim, ana dilim/Birinci varım menim” der. O, Sovyet rejimi altında Türkçe’nin baskılanmasına karşı yazıp söyledikleriyle bir direniş sergilemiş. Türk milletinin farklı coğrafyalarda parçalanmasına rağmen ortak diliyle yeniden birleşebileceğini savunmuştur. Göktürk mefkûresi; yani Türk milletinin tarihsel birliği, bağımsızlığı ve kutlu geçmişine dönüş arzusu güçlüdür onda. Bayrak, bağımsızlık, dil, vicdan, anne sevgisi ve dini değerler onun diline, gölüne yuva yapmıştır. Beni en çok etkileyen anılarından biri de şöyledir: 1977 yılında bir program için Türkiye’ye gelen şair, otel odasında sabah ezanı sesiyle uyanır. Yatağında doğrulur ve o anı şöyle anlatır: “Ben bu sesi en son çocukluğumda duymuştum. Allahu ekber nidası, aldı meni çocukluğuma götürdü ve ben bir daha da uyuyamayıp oturup Allahu Ekber şiirini yazdım.” Velhasıl Bahtiyar Vahapzade bu sınırlı sayfada anlatılamayacak kadar derinlikli, çok yönlü bir şahsiyet. Akademi hayatında yaşadığı zorluklar, uzaklaştırılmalar, siyasi hayatı ve tabi ki şairliği örnek teşkil edecektir.
Bahtiyar Vahapzade’nin 100. Yıl Anma Programı için Bakü'deydiniz. Bakü'yü nasıl buldunuz?
Azerbaycan’da 7’den 70’e herkesin ağzında “İki devlet bir millet” sözünün yuva yaptığı bilinir. Bunun sözde değil özde olduğunu yürekten hissettiğimiz kıymetli anlar yaşadık Bakü ve Şeki programlarımızda. Benim orada bulunmam nasip kelimesinin özeti diyebilirim.
Geç de olsa Azerbaycan Parlamento üyesi milletvekili Cavanşir Feyziyov’un daveti ile 22 Haziran’da şairin doğduğu şehir olan Şeki’deki Bahtiyar Vahapzede’nin 100. Yıl Anma Programı için davet edildik kıymetli yazar Selvigül Şahin ile. Selvigül Hanım da engin bilgisiyle ülkemizi en güzel şekilde temsil etti. Soykırımlar devam ederken, İran-İsrail Savaşı’nın gölgesinde bir yanımız huzursuz olsa bile kardeş ülkeye gidecek olmanın heyecanı içindeydik. Hazar Denizi’nin ışıltısını, yatay mimarinin çokluğunu görerek indik Bakü’ye. Hayale Zerrabgızı kardeşimle sarılmamız iki devlet bir milletin sarılmasının timsaliydi. Asıl vesile kongre olmasına rağmen gitmişken birçok programa iştirak ettik. Tv programları, röportajlar, Vagif Aslan için düzenlenen 75. yıl etkinliği, büyükelçimiz Prof. Dr. Birol Akgün ile görüşme, bizim için düzenlenen karşılama programları...
Her yerde Türk bayrağını görebilirsiniz
Şeki Pedogoji Üniversitesi’nin düzenlediği ve yaklaşık 400 akademisyenin katıldığı uluslararası kongrede nasıl bir atmosferle karşılaştınız?
Hani anlatılamaz yaşanır, diye bir söz vardır. Rektörlerin, dekanların, profesörlerin ardından en son onur konuğu olarak sunucunun Azerbaycan-Türkiye şiiri eşliğinde o kürsüye davet edilmek anlatamayacağım güzellikte bir duyguydu. Konuşmama Bahtiyar Vahapzade’nin Tenha Mezar şiirini okuyarak giriş yaptım. Şeki’ye giderken o topraklarda şehit düşen Türk askerlerimiz için yapılan Tenha Mezar Şehitliği’nde durup dualarımızı etmiştik. Girişte Bahtiyar Vahapzade’nin Tenha Mezar şiiri vardı. Beni çok etkilemişti. Azerbaycan’da şehitlere, şehitliklere çok önem verilir. Şeki’nin içinde tek bir Türk askeri için yapılan şehitliği de ziyaret edip dualarımızı yaptık. Yol boyunca büyük tabelalarda Karabağ şehitleri sıralanmıştı. Duygulanmamak elde değil. Her yerde Azerbaycan ile Türkiye bayraklarının bir arada dalgalanması ayrıca duygulandırıyor insanı. Konuşmamın etkisinden mi yoksa Türkiye’den gelen konuk olduğum için mi bilmemem ama dinleyicilerin alkışları, program sonrası yanıma gelip söyledikleri güzel sözler, şehit annelerinin boynuma sarılıp fotoğraf çektirmeleri benim için çok anlamlıydı. Şeki Saray Otel’de Bahtiyar Vahapzade’nin manevi oğlu, müze evin direktörü ve program yapımcısı Elşan Zekeriyabeyli ile bir saatlik televizyon programımız oldu. Bizleri Bahtiyar Vahapzade’nin müze olan evinde en güzel şekilde ağırladılar. Vahapzade’nin kızı bizler için pasta yaptırıp yollamıştı. Bahçeye girer girmez büyülendim. Vahapzade’nin izinden giden Vagif Aslan’ın şu sözü geldi aklıma: “Şeki’de şair olmamak günahtır.” O bahçede Şekili her iki şaire hak verdim. Şeki’nin kendisi şiir gibiydi zaten doğasıyla, mimari yapısıyla, Han Sarayı ile kervansarayları ile… Güller güllerle oynuyordu bahçede. Şadırvandan akan suyun verdiği huzur, ıhlamur ağaçları altında semaver çayının doyumsuzluğu, okunan şiirler büyülü bir atmosferdi bizler için. Her yerde, her ortamda en güzel şekilde ağırlandık diyebilirim.

Her alanda gönülden bir bağımız var
Azerbaycan ve Türk edebiyatı arasında nasıl bir köprü var? Bu ziyaretinizde bu konu hakkında nasıl gözlemlerde bulundunuz?
İki ülke arasında sadece edebiyatta değil her alanda derin bir muhabbet köprüsü olduğunu söyleyebilirim. Biz Şeki’deyken Azerbaycan Devlet Başkanı da Kahramanmaraş’ta depremzedelerimiz için yaptırdıkları evlerin açılış törenindeydi. Sadece edebiyatta değil her alanda Türkiye’ye gönülden bağlı bir Azerbaycan halkı var. Akademisyenleri o kadar donanımlı ki ülkemiz hakkında. Bölgelerimizi, şehirlerimizi tek tek sayacak kadar ilgililer. Bizim tanış olduklarımız içinde Türkiye’deki üniversitelerde görev alanlar da vardı. Şeki’ye bizi araçlarıyla götüren Prof. Dr. Yegane İslamova ve Felsefe doktoru eşi Dilgem Bey’in nezaketleri, yol boyunca anlattıkları bizleri hayran bıraktı. Altı saatlik yolun nasıl geçtiğini anlayamadığımız doyumsuz sohbetti. Bilgi dağarcıkları, hitabetleri, doğaçlama yetenekleri, sanata düşkünlükleri muazzam. İmkânı olanlar mutlaka kardeş ülke Azerbaycan’a ziyarette bulunsun. Üstelik kimlikle bile gidilebiliyor. Orada hediyeleşmek sünnettir, sözü yaşatılıyor. Orada Güleryüz müminin sadakasıdır sözü yaşatılıyor. Orada misafirperverlik üst düzeyde. Bana bunları anlatma imkanı verdiğiniz için Yeni Şafak ailesine de teşekkür ederim.


