Yapay zekâ çağında insan kalabilmek
SonTurkHaber.com, Haber Global kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
Her sabah elimiz telefonda uyanıyoruz.
Henüz gözümüzü tam açmadan ekran akıyor, bildirimler yarışıyor, algoritmalar neye gülmemiz, neye kızmamız gerektiğini çoktan belirlemiş oluyor.
Sanki hayat bizden önce uyanmış gibi.
Ve bir süredir fark ediyorum:
Gün içinde duyduğum bazı cümleler, gördüğüm görseller, hatta karşıma çıkan yazılar...
Gerçek mi? Yoksa bir yapay zekâ tarafından mı üretildi, artık ayırt edemiyorum.
Ben bir gazeteciyim.
Kelimenin gücüne inanırım.
Ama artık kelimelerin arkasında kimin olduğunu sorgulamak zorundayım.
* * *
Yapay zekâ bir süredir hayatımızda.
Kimi zaman kolaylık sağladı, kimi zaman hayran bıraktı.
Ama artık sadece bir araç değil; gözümüzün içine bakan bir haber sunucusu, bizimle konuşan bir müşteri temsilcisi, çocuğumuza masal anlatan bir ses oldu.
Üstelik giderek daha doğal.
Giderek daha insansı.
İşte tam da bu noktada şunu soruyorum:
Eğer makineler insana bu kadar yaklaşabiliyorsa, biz insanlar birbirimizden neden uzaklaşıyoruz?
* * *
Geçen gün oğlum bana “Bu şarkıyı robot mu söylüyor, gerçek insan mı?” diye sordu.
Gülümsedim.
Ama içimden şöyle düşündüm:
Atlas üç yaşında.
Ve şimdiden, gerçek olanla olmayan arasındaki sınırı anlamaya çalışıyor.
Bizim çocukluğumuzda televizyonda gördüğümüz kişi gerçekten vardı.
Şimdi izlediğimiz kişi, belki hiç var olmamış bir yapay karakter.
Bu değişimi yadırgamıyorum.
Ama anlamlandırmaya çalışıyorum.
* * *
Yapay zekâ, bugünün gerçeği.
Kaçamayız, yasaklayamayız, durduramayız.
Ama bir şeyi yapabiliriz: Nasıl kullanacağımıza karar verebiliriz.
Yapay zekâyı bir rakip gibi değil, bir ‘yardımcı’ gibi görmek mümkün.
Yaratıcılığı destekleyen, üretimi hızlandıran, tekrarı azaltan bir ortak gibi.
Ama onu ‘sınırlarla ve sorumlulukla’ yönlendirmezsek, kontrol eden değil, kontrol edilen olabiliriz.
* * *
Ben yapay zekâyı merak ediyorum.
Ama daha çok, insan olarak kalabilmenin yollarını…
Bu köşede size teknolojinin soğuk yüzünü değil; insanın sıcak sesini, sorgulayan aklını,
ve birlikte düşünebileceğimiz bir zemini sunmak istiyorum.
Çünkü ne kadar gelişirse gelişsin, “yapay zekânın hala bir kalbi yok” Ama bizim hâlâ kalbimiz var.
Ve belki, bu çağın en kıymetli “verisi” artık vicdan olacak.


