SonTurkHaber.com
close
up
Menu
Yemekle şifa arayışı: Geleneksel Anadolu tıbbında mutfak Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri

Yemekle şifa arayışı: Geleneksel Anadolu tıbbında mutfak Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri

Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.

Sarımsaklı yoğurt, sumaklı su, pekmez, andız otu… Eskilerin “eczane”si mutfaktı. Laboratuvarlar yoktu ama bilgi vardı. Reçeteye gerek duyulmazdı çünkü reçete zaten ocaktaydı. Günümüzde adına “fonksiyonel gıda” denilen, “superfood” diye ithal edilen ne varsa, aslında Anadolu mutfağında yıllardır vardı. Tarhana, yoğurt, sirke, çörek otu… Hepsi hem sofranın hem şifanın başköşesindeydi.

Ramazan Bingöl

Anadolu insanı yemeği yalnızca beslenme değil, bir denge unsuru olarak görürdü. Vücutla tabiatın uyumunu sağlamak, mevsimle değişen hastalıklara karşı bağışıklığı hazırlamak için hangi yiyeceğin ne zaman, ne şekilde tüketileceği bilinirdi. Kış yaklaşınca tarhana hazırlanır, sirke kurulurdu. Soğan ve sarımsak, yalnızca lezzet değil, hastalığa karşı kalkan olarak görülürdü. Buğday, nohut, mercimek gibi tahıllar hem doyurucu hem de şifa kaynağıydı. Yemekler, bilerek pişirilir, hissederek yenirdi. Bugünkü bilim “gıda ile tedavi”den yeni yeni bahsediyor; Anadolu’da bu yüzyıllardır yaşanıyordu.

Superfood muydu? Bizde zaten vardı

Modern mutfağın “yenilik” diye sunduğu birçok şeyin Anadolu’da zaten adı vardı. Goji berry yerine kuşburnu, kombucha yerine ev sirkesi, chia tohumu yerine çörek otu… Hepsi hem mevsiminde, hem tazeydi. Üstelik ithal değildi; dedemizin toprağından çıkardı. Tarhana, yalnızca çorba değil; probiyotik desteğiydi. Yoğurt, sade bir eşlikçi değil; bağırsak düzenleyici, bağışıklık güçlendiriciydi.

Yemek, tencereye girenle değil; pişirene güvenle hazırlanırdı. Bugün ithal olanı değerli sayıyoruz, çünkü kendi değerlerimizi unutmaya başladık.

GDO katkı maddesi ve yağın değişen yüzü

Geleneksel mutfağın zayıflaması, gıdanın kimliğini de bozdu. Eskiden tencereler ya tereyağıyla ya da zeytinyağıyla kaynardı. Zeytinyağı hafifletir, kalbi korur; tereyağı direnç verir, doyurucudur. Sonra mutfağa margarin girdi. Uzun raf ömrü uğruna sağlıktan vazgeçildi. Paketli ürünler çeşitlendi, katkı maddeleri arttı. Ama her kolaylık sağlıklı değildir. Bugün hâlâ tereyağı da var, zeytinyağı da var. Mesele, doğru tercihi yapabilmekte.

Geleneksel bilgi bilimle yarışmaz onu tamamlar

Modern tıp hâlâ birçok şeyi deneyerek öğreniyor. Ama Anadolu bilgisi deneye değil gözleme dayanır. Her kuşakta biriken bilgi, sonraki nesillere aktarılır. Anneannelerimiz hangi otu ne zaman toplar, hangi yemeği ne zaman pişirir, neyin neye iyi geldiğini mevsimine göre bilirlerdi. Bu sadece bilgi değil; kültürel hafızadır. Bugün bilimsel makalelerde geçen “bitki temelli tedavi” anlayışı, o kadınların elinde yıllardır yaşıyordu. Bir farkla: Onlar “bitki özü” demezdi, “nane kat, iyi gelir” derdi.

Hafızasız mutfak şifasız hayattır

Yemek tariflerle değil, hafızayla aktarılırdı. Anneannelerimiz hangi otu ne zaman kullanacağını bilir, hangi çorbanın hangi rahatsızlığa iyi geldiğini söylerdi. İyileşmek için önce tencere açılırdı. Bugün bilgiye ulaşmak kolay ama neye güveneceğimizi bilmiyoruz. Oysa geleneksel mutfak bilgisi sezgiyle, gözlemle, yılların birikimiyle şekillenmişti. Bu mutfak, doğayla çatışmaz; onunla konuşurdu.

Tencereyi yeniden ocağa koyalım

Tarhana çorbası, sadece kışa hazırlık değil; bağışıklığın temel taşıydı. Yoğurt, boğazı serinletir, mideyi düzenlerdi. Zeytinyağı yemekleri hafifletir, tereyağı güç kazandırırdı. Bugün yeniden bunlara dönmenin tam zamanı. Çünkü mutfağımızda kaybettiklerimiz sadece lezzet değil. Kaybettiğimiz; hafıza, sadelik ve sağlık. Ve belki de şifanın anahtarı hâlâ o eski tencerelerde duruyordur.

Anadolu’dan şifa notu: Klima çarpmasına karşı toyga çorbası

Yazın klimalı ortamda uzun süre kalmak, vücutta iç üşüme, baş-boyun tutulması ve halsizlik yapar. Bunun için Anadolu’da iç ısıyı dengeleyen, yoğurtla bağışıklığı destekleyen özel bir çorba yapılırdı: Toyga Çorbası.

Malzemeler:

1 çay bardağı aşurelik buğday

1 su bardağı süzme yoğurt

1 yemek kaşığı un

1 yumurta sarısı

1 tatlı kaşığı kuru nane

1 tatlı kaşığı tereyağı

Tuz

Hazırlık:

Buğday haşlanır. Yoğurt, un ve yumurta sarısı çırpılır. Yavaş yavaş sıcak buğday suyuyla ılıklaştırılarak çorbaya eklenir. Kıvam aldıktan sonra üzerine naneli tereyağı gezdirilir. Toyga çorbası, hem mideyi bastırır hem vücudu toparlar. Soğuk çarpmasına karşı doğal, hafif, doyurucu bir kalkandır.

Durumu takip etmeye devam edin, SonTurkHaber.com her zaman en yeni haberleri sunuyor.
seeGörüntülenme:110
embedKaynak:https://www.yenisafak.com
archiveBu haber kaynaktan arşivlenmiştir 27 Temmuz 2025 04:11 kaynağından arşivlendi
0 Yorum
Giriş yapın, yorum yapmak için...
Yayına ilk cevap veren siz olun...
topEn çok okunanlar
Şu anda en çok tartışılan olaylar
newsSon haberler
Günün en taze ve güncel olayları