Yolun sonuna mı geldik? Göller yarılıyor, toprak çatlıyor!
Haber Global sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Yaz başından bu yana devam eden kuraklık, Türkiye’nin su kaynaklarını tüketme noktasına getirdi. Ülkenin dördüncü büyük gölü ve en önemli içme suyu rezervi olan Eğirdir Gölü, kuraklık ve yoğun tarımsal sulamanın etkisiyle ikiye ayrılırken, 240 doğal gölden 186’sı tamamen kurudu. Anadolu’nun en kritik tatlı su kaynakları arasında yer alan Sapanca, Beyşehir, Avlan ve Van Gölü’nün yanı sıra Seyfe ve Meke göllerinden yansıyan görüntüler ise kuraklığın hızla afete dönüştüğünü gözler önüne seriyor. Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü de kuraklığın pençesinde. Gölde yaşanan çekilme, kıyılarda su altı yapılarının ve mikrobiyalitlerin açığa çıkmasına yol açtı. Van çevresindeki Aygır, Nazik, Arin ve Nemrut Krater göllerinde de bariz çekilmeler gözleniyor. İstatiksel verilere göre son bir yıllık dönemde ülke genelindeki yağışlar normale göre yüzde 27, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 28 azaldı.

Kuraklığın en ağır hissedildiği bölgelerin başında Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu, Akdeniz ve Marmara Bölgeleri geliyor. Marmara Bölgesi'nde Sakarya ve Kocaeli’nin içme suyu ihtiyacını karşılayan Sapanca Gölü alarm verirken, göl seviyesi eylülün son haftası itibarıyla 26 metreye kadar geriledi. Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir'de vahim bir tabloyla karşı karşıya. Bir zamanlar balıkçılığın merkezi olan ve Konya Havzası’nın tarımını destekleyen göl, bugün kuraklığın pençesinde kıvranıyor.
GEÇ KALIYORUZUzmanların değerlendirmeleri ise kuraklık tablosunu daha da netleştiriyor. DSİ eski yöneticisi ve Su Politikaları Uzmanı Dursun Yıldız, göl kayıplarının artık mevsimsel dalgalanma değil, kalıcı bir iklim değişikliğinin göstergesi olduğuna dikkat çekerken, "Türkiye’de göllerin yüzde 60'ı son 30 yılda küçüldü. Gölleri besleyen kaynakların korunması, yeraltı suyu kullanımının sınırlandırılması ve kuraklığa dayanıklı tarım politikalarının uygulanması gerekir. Hem Meteoroloji Genel Müdürlüğü hem de iklim kuruluşlarının yayımladıkları son veriler, yaşanan afete karşı vakit kaybetmeksizin önlem alınması gerekliliğini ortaya koyuyor" diyor.
Eski Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa Öztürk ise atık suların tarım ve sanayide yeniden kullanımına dikkat çekiyor: "Türkiye’de 4,6 milyar metreküp evsel atık su ileri kademe arıtılsa, tarımsal sulamada sürdürülebilir bir kaynak yaratılabilir. Türkiye’nin su tüketiminin yaklaşık yüzde 74'ü tarımsal sulamaya gidiyor. Ancak bu sulamanın büyük kısmı hala vahşi sulama yöntemleriyle yapılıyor. Bu durum hem yeraltı su rezervlerini hızla tüketiyor hem de göllerin beslenmesini engelliyor."
SU FAKİRİ OLACAĞIZTürkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici de iyi denilebilecek göl kalmadığını vurgularken, şunları söyledi: "Ülkemizdeki irili ufaklı 240’a yakın gölün neredeyse 186’sı kurumuş durumda. Su fakiri ülke konumuna yuvarlanıyoruz. Kuraklığın bir nedeni insan kaynaklı hoyratlıklar. Su yoksa hayat da yok demektir. Sulama ve tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirip acil eylem planları uygulamalıyız."

Öte yandan yaşanan kuraklık nedeniyle Türkiye'nin yer altı suları da alarm veriyor. Resmi verilere göre, teknik ve ekonomik şartlar altında yıllık çekilebilecek yeraltı suyu miktarı yaklaşık 14 milyar metreküp olarak belirlenmiş durumda. Bu rakam, Türkiye’nin toplam kullanılabilir su potansiyeli olan yaklaşık 112 milyar metreküp/yılın içinde yer alan yeraltı suyu payını temsil ediyor. Yeraltı suları, ülkenin toplam su kaynaklarının önemli bir kısmını oluştursa da kaynaklar günden güne tükeniyor. Uzmanlar ise hiç vakit kaybetmeden sürdürülebilir politikalar üretilmesine dikkat çekiyor.
Kaynak: Web Özel


