Zaferden değil seferden sorumluyuz Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Küresel Sumud Filosu, işgal altındaki Gazze kıyılarına doğru ilerlerken Türkiye’den hem filoya hem de Filistin’e destek eylemleri gündemde yer almaya devam ediyor. 2025 yılı Türkiye Kültür Yolu Festivalleri’nin geçtiğimiz gün açılan İstanbul ayağında sanatseverlerle buluşan üç sergi, çağdaş Filistin sanatının güçlü anlatılarını bir araya getiriyor: Maisara Baroud’un “Hâlâ Yaşıyorum”, Nabil Anani’nin “Filistin Benim Vatanım” ve Siliman Mansour’un “Ben Yıkılmayacağım”. Polat Piyalepaşa Çarşı’da açılan ve küratörlüğünü gazetemizin yazarı Samed Karagöz’ün üstlendiği sergiler, Filistin’de yaşanan soykırıma karşı sanatın tanıklığını, hafızasını ve direniş dilini görünür kılmayı hedefliyor. Karagöz ile açılan sergileri, Türkiye’de Filistin sanatına gösterilen ilgiyi ve gelecek projeleri konuştuk.
Samed Karagöz
Çağdaş Filistin sanatından bir seçkiden oluşan “Hâlâ Yaşıyorum”, “Filistin Benim Vatanım” ve “Ben Yıkılmayacağım” sergilerini kurgularken soykırımın sanatla anlatımı fikrini nasıl somutlaştırdığınız?
Gazze’de 7 Ekim 2023’ten beri büyük bir soykırım yaşanıyor. Ama İsrail’in uyguladığı bu sistematik soykırım bu tarihte başlamadı. Kimlerince 1948’te İsrail devletinin kurulmasıyla kimlerince 1917’de İngiliz mandasıyla. Ben 1917’yi milat olarak almak gerektiğini düşünenlerdenim. Geçen sene gene Kültür Yolu Festivalleri kapsamında düzenlediğim Naci el-Ali’nin Hanzalaları da bu yıl düzenlediğim sergiler de her gün sosyal medyada, televizyon ekranlarında, gazetelerde gördüğümüz Filistin’in farklı bir şeklini göstermeyi amaçlıyor. Soykırımın kendisi zaten çok somut bir durum. Her gün çocuklar bombalarla, kurşunlarla, hatta açlıktan dolayı ölüyor. Dünyanın geri kalanındaki bizler ise elimizden geldiğince mücadele etmeye çalışıyoruz. Benim düzenlediğim sergilerde aslında bu mücadelenin bir parçası. Yeri gelmişken şunu da belirtmem gerekiyor bizim mücadelemizde biz zaferden sorumlu değiliz ama seferden sorumluyuz. Benim elimden Filistin’i anlatmak için sergiler düzenlemek geliyor, bunu yapıyorum. Başka birisi farklı bir yöntemle, kendi kabiliyetleriyle Filistin’in yanında oluyordur. Hep beraber 2025 yılında dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu soykırımı engellemek için elimizden geleni yapmaya devam etmeliyiz.
Sanatla ilgilenenler daha çok Batı’ya bakıyor
Bu sergiyi Türkiye’de farklı şehirlerde ziyarete açtınız. Gösterilen ilgi sizin için ne ifade ediyor?
Ben uzun yıllardan beri Ortadoğu sanatına ilgiliyim, buna dair çalışmalar yapmaya gayret ediyorum. Biz Türkiye sanat ortamındakiler genel olarak yakın coğrafyamızla, özellikle İslam ülkeleriyle uluslararası ilişkiler ve tarih üzerinden ilgiliyiz. Sanatla ilgilenlerimiz ise daha çok Batı’ya bakıyor. Eğer bu coğrafyadan bir sanatçı Batı’da kabul görmüşse ancak o zaman ülkemizde yer bulma şansına sahip. Sergileri düzenlediğim şehirlerde yoğun bir ilgiyle karşılaştım. Burada yeri gelmişken Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’dan başlayarak Kültür Yolu Festivalleri’ni düzenleyen herkese bana bu imkanı verdikleri ve Filistin’e dair bu sergilere ev sahipliği yaptıkları için teşekkür etmek istiyorum. Bu tarz sergilerin başka bir şekilde Anadolu’nun farklı coğrafyalarında kendisine yer bulabilmesi çok zor. Sergilerin yer aldığı şehirlerde insanlarımız Filistin’e olan hassasiyetlerinden ötürü büyük teveccüh gösterdiler. Her şehirde yoğun bir kalabalıkla karşılaştık. Bu da beni gösterdiğimiz çabanın karşılıksız kalmadığından ötürü son derece memnun ediyor.

Sanatçılar arasında kaybı olmayan yok
Filistinli sanatçılarla çalışırken, onların gündem ile sanatı verme, tanıklık etme ve hafıza projeleri oluşturma süreçlerinde nelerle karşılaştınız?
Bu projelerde çalıştığım, konuştuğum neredeyse bütün Filistinli sanatçıların yakın aile fertlerinden şehit vermeyen yok denecek kadar az. Sergilerde sadece Müslüman değil, Hristiyan Filistinli sanatçıların da eserleri yer alıyor. Bu sanatçıların eserlerine baktığımızda Filistinli sanatçıların eserlerinde mutlaka kimliklerine dair izleri görebiliyoruz. Onlar için üst kimlik Filistinli olmak. Hâlâ yakın aile fertleri Gazze’de olan sanatçı dostlarım var. “Hâlâ Yaşıyorum” başlıklı seriyi yapan Maisara Baroud birkaç ay önce Gazze’de çıkabildi. Maisara her gün Instagram hesabından “Hâlâ Yaşıyorum” başlıklı bir çizimi paylaşıyordu. Her gün onun profiline bakmak benim için bir stres kaynağıydı çünkü bir gün onun yeni bir çizimini görmeme ihtimalim vardı.
Bir yazınızda “Dünyanın her yerinde Filistin’e dair yoğun bir şekilde sergiler düzenleniyor, film gösterimleri yapılıyor, söyleşiler düzenleniyor. Türkiye ise bu konuda dünyanın en gerisinde diyebilirim. İsrail’de bile sanatla alakalı Filistin lehine yapılan etkinlik sayısı Türkiye’den fazladır” cümlelerine yer veriyorsunuz. Sizce Filistin meselesi sergi, bienal, müze gibi alanlarda tanıklık, hafıza ve soykırım anlatıları yeterince temsil ediliyor mu?
O yazıyı yazdıktan sonra bazı gelişmeler oldu. Örneğin İstanbul Bienali’nde çok kuvvetli Filistin işleriyle karşılaştık ya da Gazze Bienali’nin İstanbul edisyonu sanatseverlerle buluştu. Bunlar sevindirici gelişmeler lakin yeterli mi? Cevabım hâlâ aynı. Türkiye’de Filistin sanatına dair yapılması gereken çok şey var. Örneğin Filistin sanatıyla alakalı bir tane bile Türkçe kitap yok. Filistinli sanatçıları öğrenmek isteyen bir genç YouTube’a baktığında veya televizyondan bir şey izlemek istediğinde tatmin edici bir yapımla karşılaşamıyor. Filistin edebiyatı ülkemizde çok bilinmiyor, Filistin sineması eskiden beri biraz bilinirdi, bu bilinirliği devam ediyor ama yeterli değil, Filistinli müzisyenler bilinmiyor. Bunlar olmadan da Filistin’e dair yapılan tüm işler eksik kalıyor.
Filistin posterlerine saygı duruşu
Peki mutfakta neler var? Başka hangi projelerle ilgileniyorsunuz?
Ben çalışma biçimi olarak aynı anda bir kaç projeyle ilgilenmeyi seviyorum. Şu sıralar gündemimde yoğun olarak ressam Yusuf Aygeç’le yaptığımız Filistin posterleri projesi var. 20 eserden oluşan bu seride Filistin’de yaşananları sanatla bir kez daha hatırlatırken Filistin’in sadece bu yakın zamanda yaşananlardan ibaret olmadığını gözler önüne sermeyi çabalıyoruz. Filistin poster geleneğine bir saygı duruşu da içeriyor bu seri. Ülkemizde pek bilinmiyor ama 70lerde oluşan Filistin direniş posterlerinin grafik dili aslında bütün kıta Avrupasının görsel dilini etkilemiştir. Seride yer alan eserlerdeki alıntıların neredeyse tamamı Filistin’in en büyük şairlerinden Mahmud Derviş’e ait. Kasım ortası artık görücüye çıkmaya hazır olmasını planladığımız bu seriyi hem yurtiçinde hem de yurtdışında mümkün olduğunca çok şehirde sergileyerek Filistin’in sesi olmak istiyoruz.


