Alaska Zirvesi; Yeni bir Yalta mı? Süleyman Seyfi Öğün
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
Alaska Zirvesi tamamlandı. Bu tarz zirvelerde konuşulanlar ve sağlanan anlaşmalar kamuoyuna olduğu gibi aktarılmaz. Nitekim bir kaç saat devâm eden toplantılardan sonra iki liderin verdiği beyânatlar son derecede sınırlı tutuldu. Mezkûr toplantıların şeffaf olmaması vasat medyayı boşluğa düşürür. Bu boşlukta en çok yapılan şeylerden birisi bâzı görüntülerden zirvenin muhtevâsına dâir çıkarımlarda bulunmaktır. Meselâ zirveye katılan liderler ve ekiplerinin
mimik, jest, vücût hareketleri ve törenlerden
bir şeyler çıkarılmaya çalışılır. Naklen yayınları biraz tâkip etttim. Aman Allahım, ne inciler saçıldı. Karşılama törenini stüdyoda, kameraların gösterdiği kadar tâkip eden bâzı gazeteciler arasında bunun çok düşük profilli ve Putin’i aşağılamaya mâtuf olduğunu iddia edenler oldu. Hâlbuki tören daha sonra anlaşıldı ki protokole gâyet uygundu. ABD’nin en gelişmiş savaş uçaklarının yaptığı gösteriyi Trump’ın Putin’e gözdağı vermesi olarak yorumlayan cin fikirliler de çıktı. Lavrov’un CCCP yazılı bir kazakla giriş yapmasını ise Rusya’nın gücünün ABD’ye hatırlatılması olarak değerlendirenler de oldu. Hâsılı çok güldüm, çok eğlendim.. Ne ara bu kadar çok vücût dili mütehassısı, sembolik şifre çözücüler yetiştirmişiz, şaşırdım kaldım.
Hâlbuki görüntüler son derecede kapalıydı. Putin veyâ Trump, toplantıya girmeden evvel basına poz verdiler.
Hiç konuşmadan, vücût duruşlarını değiştirmeden ; mimik ve jestlerinde hemen hemen hiçbir değişiklik yapmadan
uzunca bir zaman yan yana oturdular. Güdümlü ve taşkın gazetecilerin kışkırtıcı lâf atmalarına tepki vermediler. Bir ara Putin bir şeyler söylediyse de anlaşılmadı. Derken basın dışarıya çıkarıldı ve kapılar kapatıldı. Bir kaç saat sonra liderler poker suratlarını takınarak tekrar huzura çıktı ve çok kısa ve yüzeysel açıklamalar yapıp noktayı koydular.
Evvela bir şeyi görmek lâzım geldiğini düşünüyorum. Bu zirve, Biden devrinde neredeyse kopma noktasına gelmiş olan
ABD-Rusya ilişkilerinin tâmir edilmesi ve normalleşmesini
elbette içermekle berâber bundan ibâret değildir. Bu proaktif bir zirvedir ve bir dizi yeni toplantının başlama noktasını meydana getirmektedir. Putin ile Trump “Haydi bir görüşelim, gayrısı nasip” kabilinden biraraya gelmediler. Muhtemelen aylardır devâm eden, bir kısmı basına yansıyan, bir kısmı ise yansımamış bir dizi alt görüşmeden sonra olgunlaşmış bir yapılmasına iki taraf nezdinde de karâr verilmiş bir zirveydi bu. Bu karârın alınması,
iki tarafın bir çok temel meselede zâten anlaşmış olduğuna
işâret ediyor. Zirve sıfırdan başlamamıştır. Üzerinde mutabakat sağlanmış olan meseleler kapatılmıştır. Belki kısaca üzerinden geçilmiş ve karşılıklı olarak teyid edilmiştir. Bu da toplasanız 10- 15 dakikalık enerjik bir zamânlamayla bitirilmiştir. O zaman liderler ve heyetleri anlaşamadıkları konuları mı konuştular? Evet, ama
pazarlığa açık olanlarını..
Diğerlerinin artık sırlandığını düşünüyorum. Müzâkere tekniği açısından da beklenen budur zâten. Evet, iki lider ve etraflarındaki çekirdek ekipler,
anlaşmalarda pazarlık payı olarak belirlenen ve başkanların inisiyatifine bırakılan hususları
ele almışlardır. Burada bir ilerleme sağlandıysa ne âlâ..Değilse bunlar da dosyalanır ve masadan kaldırılır.
Ağırlık üzerinde anlaşılan hususlarda derinleşmeye
verilir. Üç aşağı beş yukarı Alaska’da da sürecin böyle yürümüş olduğunu tahmin ediyorum.
Elbette teferruatlarına hâkim olamayız.Ama, anlaşılıyor ki,
iki tarafın üzerinde anlaştıkları meseleler anlaşamadıklarına baskın gelmiştir.
Bu manzara, sâdece iki süper gücün arasındaki yeni performanslarla sınırlı kalmayacaktır. Bu,
ikili değil çoklu, mahallî değil küresel
bir tesire sâhiptir. Alaska’dan çıkan neticelerden etkilenmeyecek herhangi bir devlet olduğunu zannetmiyorum. Bununla berâber
Alaska Zirvesi’ni Yalta gibi görmemek
gerekiyor. Yalta’da
II.
Umûmî Harb gâlipleri tekmil, tam kadro yerlerini almıştı. Stalin, Churchill ve Roosevelt ,yâni Üç Büyükler tam kadro oradaydı. Tam bir paylaşım toplantısıydı bu. Yalta'dan sonra SSCB ile diğer ikisinin yolları ayrıldı ve Soğuk Savaş başladı. Aslında Yalta, Soğuk Savaş’ın yapılandırılması için yapılmıştı. Hâsılı, bir sonraki savaşın niteliği ve kâidelerinin belirlenmesi içindi bu toplantı. Alaska için bunu söyleyemeyiz. Masada ne herhangi bir Avrupa devleti, ne Çin ne de meselâ Hindistan var. Ben Alaska’yı II.Umûmî Harp evvelinde yaşanan paktlaşmalara benzetiyorum. Bu paktlar son derecede güvenilmez , kaygan zeminli paktlar olarak târihe geçmiştir. Hatırlayalım, Hitler’in yükselişinden İngiltere hiç de rahatsız değildi. Hattâ, pek anlatılmaz ama İngiltere’de yaygın ve derin bir Nazi hayranlığı hüküm sürüyordu. Kral VIII.Edward ve “büyük aşkı” Bayan Simpson düpedüz bu hayranların başında geliyorlardı. Chamberlaine ise Nazileri, Sovyetleri yıkmak için kullanılacak elverişli bir âlet olarak görüyor ve cesâretlendiriyordu. Diğer taraftan Stalin ile Hitler gûya anlaşmış ve SSCB ile Nazi Almanyası arasında saldırmazlık anlaşması imzâlanmıştı. Pekiyi sonra ne oldu? Hitler hem İngiltere’ye hem de SSCB’ne saldırdı.
Alaska Zirvesi ve muhtemelen onu izleyecek olan bir dizi ABD-Rusya Zirvelerinden, Yalta sonrasında olduğu gibi bir dünyâ düzeni falan çıkmaz
. Evvelâ bu yakınlaşmanın devâmlılığının hiçbir garantisi yok. Evet, ABD-Rusya yakınlaşması devâm eder ve Hindistan’ı da içine alacak şekilde derinleşirse bundan rahatsız olan ve dışlanmış olan devletlerin ve onların arkasındaki güçlerin direnişi gelecektir. Çin, Kanada, Avustralya gibi dominyonlarıyla İngiltere, Almanya ve Fransa burada hemen akla geliyor. Her ne kadar bâzılar; husûsen Avrupa’dakiler çaptan hayli düşmüş olsalar da hafife alınmamaları gerekiyor. Bunların Alaska Zirvesi’ne sessiz kalacaklarını ve geçiştireceklerini zannetmiyorum. Güçleri kuvvetleri yeter mi bilemiyorum, ama bilhassa İngiltere’nin veyâ Çin’in hangi kartları açacağını çok merak ediyorum. Bu küresel arenada hissedilmeyebilir. Ama daha çok “içeride” çevirilecek işler aklıma geliyor. Putin için böyle bir risk hemen hemen yok. Ama Trump için aynı şeyleri söylemek zor. Başkanın bir takım bahanelerle Ulusal Muhafızları sokağa indirme karârı üzerinde durmak lâzım.
Türkiye’de karar alıcıların bu ihtimâlleri dikkate almasında sayısız fayda var…


