Birleşmiş Milletler’e bir Müslüman genel sekreter olur mu? Yusuf Dinç
Yenisafak sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Bir hayalim var. Bir vizyon. Şimdiye dek gerçekleşmemiş ama artık düşünülmesi, konuşulması ve çalışılması gereken bir hedef: bir Müslümanın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri olması.
Bu ülke bugüne değin kariyer alanlarının en zirvesine çıkardı onca kişiyi ama gidip kendi karşılıklarını dünyada arayacak bir vizyon gösteremediler.
Abdullah Gül
boşta mesela. Onca bakan, bürokrat, diplomat, temsilci, genel müdür, banka genel müdürü, sigorta yöneticisi, rektör, başhekim vesaire vesaireden hiçbiri bir adım sonraya geçemedi. Misyonları bitince bir altta kendilerine verilene razı oldular hep.
Yıllardır aynı yüzler, aynı çevreler, içerideki sınırlı menfaatlerin peşinde koşuyor. İçeride ne kadar güçlü olsalar da dışarıya açılmak konusunda futbolcular kadar dahi vizyon geliştiremediler. Gerçi bir dönem
Türk Hava Yolları
bu vizyonu temsil edebilecek bir genel müdür çıkardı ama Hindistan’daki ideolojik blokaj süreci sabote etti.
İş dünyasına da örnek oluşturamadılar haliyle. Herkes içeride sıkıştı. Şarkıcılar da aynı.
Biri istisna;
Ajda Pekkan
…
Bir röportajını dinlemiştim. Uluslararasına açılma fikrinin kariyerinin çok erken döneminde aklına düştüğünü anlatmıştı. Bunu yaparsa alanında bir dünya yıldızı olabileceğini öngördüğünden bahsetmişti. Bu uğurda da Fransa’ya gittiğini ifade etmişti. Ama o günlerde Fransa’ya değil, Amerika’ya gitmiş olsa her şeyin bambaşka olabileceğini sonradan anladığını söylemişti. Meseleyi çözmüştü fakat tam çözümleyip doğru adrese gitmek için ne akıl verecek ne destek olacak kimseyi bulamadığından yakınmıştı. Anlaşılan o ki kendi çağında memleketin vizyonunun çok ilerisindeydi.
Sanırım Ajda o gün başarsa bugün doktor yetişip de yurt dışında dönerciliğe razı gelen vizyonsuzlukların kurbanı olmazdı birçok genç. Ufukları daha geniş olurdu.
Peki şimdi Türkiye için yahut İslam dünyası için hangi vizyonlar konuşulabilir, hangi hayaller kurulabilir? Memleket artık her vizyonu destekleyecek kapasiteye ulaş(tırıl)mışken…
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri
Antonio Guterres’in
ikinci dönemi 2026’da sona eriyor.
Ben de önümüzdeki dönem için Müslümanlara bir vizyon çizme ihtiyacı hissediyorum.
Cemiyet-i Akvam
’dan bu yana (1920) tarihte gerçekleşmemiş bir ihtimale ne kadar yaklaştığımızı merak ediyorum.
Cemiyet-i Akvam döneminde İngiliz, Fransız ve İrlandalı Genel Sekreterler oldu. BM döneminde Norveç, İsveç, Burma, Avusturya, Peru, Mısır, Gana, Güney Koreli genel sekreterler gördük. Mısırlı bir Kıpti, Burmalı (Myanmar) ise bir Budistti. Guterres Portekizli.
Gerçi süreç içinde bu görev için Türkiye’den
Kemal Derviş’
in bir dönem adı geçmişti. Diğer Arap krallarıyla akraba olan Ürdünlü Hüseyin ailesinden bir prensin de ismi gündeme gelmişti.
Adı bu anlamda anılan en ciddi Müslüman adaysa Nobel barış ödülü sahibi Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Eski Başkanı
Mohamed ElBaradei
idi. Ne kadar yaklaşmıştı vazifeye bilemiyorum ama İsrail ve ABD’nin dolaylı muhalefeti nedeniyle önü kesilmiş olmalı.
Malum genel sekreterlik için resmi bir aday gösterme süreci işlemiyor BM’de. Lobicilikle BM Güvenlik Konseyi’nden (
BMGK
) bir isim Genel Kurul’a öneriliyor. Bu aşamada daimi üyelerin mutabakatı gerekiyor çünkü Konseyde oylanan her kararda olduğu gibi veto yetkisi olan daimi üyeler bu kartlarını kullanabiliyor.
BMGK’dan çıkan isim Genel Kurul’a oylamaya gidiyor. Ve oylama sonucu basit çoğunlukla Genel Sekreter seçilmiş oluyor.
Konuyu gündeme getirmemin tek nedeni Guterres’in görev süresinin sonuna yaklaşılması değil. Salt duygusal bir refleks de değil,
düşünsel ve yapısal
bir uyanış.
Dünyanın bir yerlere çekildiği yahut itildiği bugünlerde Müslümanların arasında kendi yollarını kendi çizme kapasitesi gelişiyor. Kendi kaderlerini kendi ellerine alma iradesi güçleniyor.
İslam ekonomisi ve finansı
bağlamındaki tartışmanın bir iktisadi düşünce okulu çıkaracak kadar palazlanmasının en değerli yanı bence bu iradeye düşünsel zemin oluşturmasıdır.
Müslümanlar artık kapitalist ya da komünist, anarko-kapitalist ya da komünal-kapitalist yahut dünyaya her ne dayatılıyorsa bunlar arasından bir seçim yapmaya yüzyıldır ilk defa mecbur görmüyor kendini.
Ve bu irade ilk defa Birleşmiş Milletler gibi platformlara taşınabilir durumda.
Allah için Guterres farklıydı, Müslümanların BM’yi sahiplenmesini sağladı. Filistin meselesinde dahi ilkeli tavrını korudu. 57 üyeli
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)
bir varlık ortaya koyamayacaksa devam etmesini de isterim.
Ancak dünyaya Müslümanların mesajını iletmenin tam zamanı. Ya da bizatihi Müslümanlara kendilerini hatırlatmanın tam zamanı.
Nobel Ekonomi ödülü sahibi
Muhammed Yunus
’un ismi sosyo-ekonomik katkıları bir yana son dönemde
Bangladeş’in
istikrarı için aldığı sorumluluk akabinde genel sekreterlik için gündemde… Neden olmasın? Çin, Hindistan’a karşı Yunus’u destekleyebilir. 57 İİT üyesi, global güney, az gelişmiş ve gelişen ekonomiler arkasında durabilir.
Müslümanların kaderlerini ellerine alma meselesinin yapısal tarafında ise
Kıbrıs Barış Harekâtı, Karabağ Zaferi, Pakistan-Hindistan
Savaşı gibi Müslümanların eğik başını yüzyıl sonra kaldıran hadiseler var.
Şimdi bir kırılma daha mümkün:
küresel diplomaside üst düzey temsiliyet.
BM Genel Sekreterliği sadece bir koltuk değil; bir medeniyetin iddiasını ortaya koyma fırsatıdır.
Bir şahsı değil, bir iradeyi dünya sahnesine taşımaktır.


