Bu iş TRIPP’le bitecek mi? Yahya Bostan
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
ABD basını, Washington’da gerçekleşen
Trump-Aliyev-Paşinyan zirvesi
için “Tarihi anlaşma olacağı” bilgisini veriyordu. “Nihai anlaşma değil ama güçlü irade beyanı içeren bir mutabakat muhtırası olacak” diye yazmıştım (Bakınız;
Ankara-Washington: Büyük Strateji Güncellendi, 8 Ağustos
). Öyle de oldu.
Zengezur Koridoru’na
ABD ilgisine yönelik endişelerimi de daha önce dile getirmiştim. Erivan-Bakü görüşmelerinin uzaması,
Zengezur’u küresel güç mücadelesi alanı haline getirebilirdi
. Azerbaycan uçağını düşüren ve Moskova’da tutuklama furyası başlatan Rusya, Aliyev’i Trump’ın yanına itti. Washington’da
Zengezur Koridoru’nun
adı
“Trump Uluslararası Barış ve Kalkınma Rotası” (TRIPP)
oldu. Bölgedeki üçüncü tarafları tahrik edecek bir isim ve gelişmedir. Olası krizleri tetikleyebilir.
Şimdi soru şu: ABD’nin bölgesel hamlesi TRIPP’le sınırlı mı kalacak? Yoksa yeni kartlar mı açılacak? Bazı işaretler geliyor. Anlatacağım. Ama önce “Washington’da kim kazandı, kim kaybetti” tartışmasıyla ilgili notlarımı aktarayım.
KİM KAZANDI, KİM KAYBETTİ
Bakü
, kendi toprağı olan Nahçıvan’a kesintisiz kara bağlantısı elde etmek, Koridor üzerinde de yetki sahibi olmak istiyordu. Erivan’dan anayasal değişiklik yapmasını bekliyordu. Kamuoyu pek farkında değildi ama
Bakü, bunun için askeri seçeneği masada tutuyordu
. Bakü, Koridor’un açılmasını garantiledi. Ama Koridor’da istediği o yetkiyi ABD’ye devretti. Yaptırımları kaldırttı. Erivan’dan anayasal değişiklikler konusunda garanti aldı. O halde Azerbaycan’ın hedeflerinin önemli bir kısmına ulaştığı söylenebilir. Bu yüzde 100 değildir. Ama oran yüksektir.
Paşinyan
, Batı’ya eklemlenmek istiyordu. Bunun için Türkiye ve Azerbaycan ile normalleşmesi gerekiyordu.
Zengezur Koridoru, Ermenistan topraklarından geçiyor
. Koridor onun için egemenlik meselesi. Ya Bakü’nün ya Moskova’nın ya da Washington’ın “Koridor paydaşlığını” kabul edecekti. Rotasını Washington’a kırdı. Bu içeride kendisini zor duruma düşürecektir. Ancak bu hamlenin getirisi Bakü ve Ankara’yla normalleşme, sınırların açılması ve ekonomik rahatlamadır.
Ankara
, Erivan-Bakü normalleşmesini destekliyor, Ermenistan’la ilişkileri yoluna koymak istiyordu. Koridor’un mutlaka açılması gerektiğini savunuyordu. Bu,
Türkiye’nin Türk dünyasına karasal bağlantısını sağlayacaktı
. Washington’daki imza ile Koridor açılacaktır. Bölgede normelleşme başlayacaktır. Bu durum, Ankara’nın kurguladığı planla örtüşmektedir. Yani, Türkiye de hedeflerine önemli ölçüde ulaşmıştır.
Burada üç önemli nokta var: Bir.
Ermenistan topraklarında ABD varlığı Erivan’ın meselesidir.
İki. Washington, bu anlaşmayla Koridor’un açık kalması ve güvenliğinin sorumluluğunu üzerine almıştır. Üç. Koridor’da ABD varlığı, Rusya-İran kaynaklı yeni bölgesel krizleri çağırabilir. Bu da yönetilmesi gereken bir süreçtir.
Koridor‘un açılmaması, açılırsa Rus kontrolünde olmasını isteyen
Moskova
ile Koridor’un açılmaması, açılacaksa İran topraklarından geçmesini isteyen
Tahran
, bu gelişmenin iki kaybedenidir. Güney Kafkasya, Rusya’nın arka bahçesi, İran’ın kuzey cephesidir. Trump, bölgede varlığını artırmak için önemli bir kazanım elde etmiştir.
Orta Doğu-Orta Asya ekseninde oluşan bu jeopolitik gelişmenin
bir ucu da Çin’e dokunmaktadır.
TÜRKİYE BU İŞE “EVET” Mİ DEDİ?
Dışişleri Bakanı Fidan
, Washington’daki zirve öncesinde Bakü’nün Ankara’yı bilgilendirdiğini açıkladı. Anladığım kadarıyla Ankara, bu görüşmeyi analiz etmiş ve “Dur” dememiştir. Ukrayna, Gazze ve İran’da çuvallayan Trump’ın “Barış getiren lider profili çizme arayışının” önüne geçmemiştir.
Türkiye ve ABD’nin, Gazze’deki soykırım hariç, pek çok başlıkta birbiriyle konuştuğunu düşünüyorum.
Suriye böyledir (Ama Suriye’deki son gelişme farklı bir tondadır. ABD ve Fransa, Paris’te Şam ve SDG’yi buluşturmaya çalışıyor. Bu Şam’ı rotadan çıkarma hamlesidir. Ankara müdahale etmiştir. Ve Şam, Paris’teki görüşmelerden çekilmiştir.) Balkanlar ve geçtiğimiz ay düzenlenen Balkan Barış Konferansı böyledir… (Bakınız;
Ankara’nın Kartları: Balkanlara Dikkat, 29 Temmuz
.) Artık Afrika da böyledir.
NETANYAHU PROBLEMİ ORTADAN KALKMALI
ABD’de geçtiğimiz yıllarda,
Türkiye’nin Afrika’daki ağırlığına atıf yapılan
çok sayıda analiz çıktı. Beyaz Saray’a yakın bazı uzmanlar “ABD, Afrika’da Türkiye ile çalışmalı” diye yazdı. Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da dikkatlerden kaçan önemli bir görüşme gerçekleşti.
Dışişleri Bakanı Fidan, ABD’nin Afrika Kıdemli Danışmanı Boulos
ve
Büyükelçi Barrack
ile bir araya geldi. (Türkiye’ye gelmeden önce Libya’ya uğrayan, Dibeybe ve Hafter ile görüşen) Boulos, İstanbul görüşmesiyle ilgili “Sudan, Libya, Somali ve Afrika’daki diğer konularla ilgili iş birliğimizi görüşmek üzere bir araya geldik” dedi.
Anladığım kadarıyla,
ABD, müdahil olamadığı bölgelerde Türkiye’nin etkinliğini görüyor
ve işbirliği yapmak istiyor. Açıkçası;
Türkiye’nin bölgede attığı temellerin üzerine kat çıkmak istiyor.
ABD ve AB’nin son dönemde Ankara’ya artan ilgisinin özünde bu yatıyor. Birbirini stratejik müttefik olarak kodlayan iki ülke için bu normaldir.
Öte yandan, TRIPP’ten öteye geçmenin önündeki en büyük engel
Netanyahu problematiğidir
. İsrail Başbakanı soykırımcıdır. Bölgenin huzur, barış ve güvenliği için atılacak tüm adımları boşa düşürmektedir. Trump,
Netanyahu sorunu
çözülmeden bölgeye huzur gelmeyeceğini görmelidir. Bu basit bir matematiktir. ABD’nin hedefinde TRIPP’ten sonra Afrika mı var? Mümkündür. Ama önce
Netanyahu sorunu çözülmelidir.


