Bu metinle dünyanın neresinde merkez bankacılığı yapılır? Yusuf Dinç
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Merkez Bankası'nın çok belirgin bir karakteristiği var. Faiz artırımı söz konusu olduğunda gram tereddüt göstermezken indirim fırsatlarını istisnasız ıskalıyor. Böyle yaparak kendini sıkıştırıyor. Alanını daraltıyor, yönetme kapasitesini zayi ediyor. Powellvari bir merkez bankacılığı deneyimi sergiliyor.
İndirim fırsatlarını yerinde ve miktarında kullanabilse esnekliği kıvam bulabilecek ama katılığı sermaye sanıyor.
Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde’ın Avrupa’nın geleceğine odaklı yaklaşımını görüp de imrenmemek bu şartlarda ne kabil? Draghi de öyleydi… Aktüeldense düşünsel tarafta merkez bankacılığını ele almıştı.
Merkez Bankası Garanti Bankası Genel Müdürü
Akten’in
tahmin ettiği miktarda faizi indirdi. Ancak öyle bir metinle çıktı ki indirim gönülsüzlüğünü her satırında vurguladı.
Jeopolitik mi dersiniz, bakanın alanı olan maliye politikasına atıflar mı dersiniz, evvelce “irrasyonel” olarak etiketlenen makro ihtiyatı politikalara sarılmak mı dersiniz, üstüne bir de ekonomiyi tam istop etme anlamı taşıyan %5 orta vadeli enflasyon hedefinin altını çizmek mi dersiniz…
Bu metni biri alsa dünyanın her yerinde merkez bankacısı diploması olarak ibraz edebilir. Ama yeni bir düzene ilerleyen ve konumunu arayan dünyanın herhangi bir yerinde bu metinle merkez bankacılığı yapılabileceğini sanmak yanıltıcı olur.
He, üçüncü dünya ekonomilerinde bu metnin karşılığı olduğuna inananlar yahut inandırılanlar çıkabilir o ayrı.
Türkiye’nin yüklendiği küresel ve bölgesel ve ulusal vizyon ile örtüşmeyen bir metin bu.
Türk iş insanının vizyonuyla da birleşmeyen bir metin.
Merkez Bankası
faizi indirdik ama krediye erişemeyeceksiniz
demek için metinde ihtiyaç fazlası bir gayret sarf etmiş. Bu da israf…
Yıllardır Türkiye’nin yapısal dönüşüm ihtiyacına sürekli ve kesintisiz bir vurgu var. Fakat bu vurgu yapısal dönüşüm ihtiyacının en şiddetli olduğu alanı bile isteye görmezden gelip diğer alanları hedefliyor.
Türkiye’nin yapısal dönüşüme finanstan başlaması gerekiyor. Merkez bankası, regülatörler, kurallar, kaideler yukarıdan aşağı bir dönüşüme tabi tutulmalı.
Türkiye’yi KOBİ ülkesi olmaya mahkûm eden yapısal sorunların en belirgin olduğu alan finans. Küresel rekabete dahil olmakta zorlanmamızı KOBİ’lerle iş tutmamız açıklıyor, KOBİ’lerle iş tutmaya bizi mecbur eden faktörlerden en önemlisiyse finansın yapısal problemleri gibi görünüyor.
Ülkede işletmeler KOBİ olarak doğuyor, KOBİ olarak yaşıyor, KOBİ olarak ölüyor.
Finans KOBİ’lere büyük olma vizyonu kurdurmuyor, kuranı da aşağı çekiyor.
Büyüklüğünü bilinen küreselci yöntemlerle tescil edenleri ise biat ekseninde KOBİ’ler aleyhine kuşatıyor.
Türkiye’nin milyonlarca işletmesinin %99’undan fazlası KOBİ iken kredilerden bu şirketlerin aldığı pay %30’u zor buluyor. Diğer taraftan tarımın gayrisafi yurtiçi hasılaya yaptığı katkının çok gerisindeki bir kredi potansiyeli çiftçiye sunuluyor.
Hasılı efendiler, düşünme ve tartışma özgürlüğünü biraz da finans alanında kullanmaya ihtiyacı var Türkiye’nin.
Finansı zihin dünyamızda tabu gibi taşımanın ve yaşamanın maliyeti her geçen gün artıyor.
Birkaç 10 yılda ne merkez bankacılığının ne bankacılığın belki tozu bile kalmayacak.
Tabuları yıkamazsak o günlere hangi olgunlaşmış düşüncelerle varacağız?


