Ekopolitiğin Ukrayna güvenlik garantisine dair anlattıkları Yusuf Dinç
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Türkiye’de piyasalardan en son para kazananlar
İsveç’in
NATO
üyeliği sürpriz biçimde
Meclis’e
sevk edildiğinde kazandılar. Batı sermayesi yanlı ekopolitiğin bir sonucu olarak… O iklim bitince kazanç da bitti.
Bunu hatırlatıyorum çünkü birazdan tartışacaklarımı ortodoksinin başarısı olarak yorumlama gafletine kimse düşmesin istiyorum.
İsveç meselesinden sonra geriye
“kur korumalı carry”
kaldı para kazanan. Öyle ya artık resmi olarak sonlandırılan kur korumalı mevduat yerine bir süredir kur korumalı carry kondu. Normalde kuru carry’nin kendisinin koruması gerekir…
Bunu da hatırlatıyorum çünkü ortodoksi böyledir; büyük değerleri ucuza kapatır. He, şunu da yapar; “İsveç NATO’ya-Türkiye AB’ye” gibi saçma denklemler tartıştırıp asıl elde edilebilir olanları gözden kaçırtır. Ucuzluk bahsinden kastım ise üç kuruş carry, gri liste ve birkaç faydasız not artırımıdır.
Geçen geçti. Bugüne gelelim. Dikkat buyurun şimdi yeniden bir kıpraştı piyasa. Gündemde de
Ukrayna Güvenlik Garantis
i var.
Alaska Zirvesinde
Trump ve Putin’in anlaşmadığını düşünmek saflık olur. Şimdilik sadece ikisinin bildiği bir genel çerçeve çıkarmışlardır. Trump’ın Zelenski ve Avrupalılarla toplantı ve görüşmeleri iknadan ve detaylar konusunda birkaç ufak değişiklikten fazlası değildir.
Güvenlik Garantisi de bu kapsamda karara bağlanmış olmalıdır.
Ukrayna’dan Rusya’ya ve Rusya’dan da Ukrayna’ya saldırı yapılmayacağını kayıt altına almak zaten lazımdır.
Peki, Türk askeri bu garantinin bir parçası mı sorusuna ekopolitik ne cevap verir?
Ekopolitiğe göre Türkiye bu garantinin bir parçası değil, ta kendisidir. İzah edeceğim ama önce meselenin saha boyutunun bir kavranması lazım.
Çokları güvenlik garantisi anlamında Ukrayna’nın Türk askerine güvendiğini varsayıyor. Ukrayna Türk askerini Avrupalılardan ve daha da önemlisi Rusya’dan daha şiddetli isteyemez.
Rusların Batılı askerleri ve Nazi kabul ettiği Ukrayna askerini yeni sınırlarında istemeyeceği kesin. Putin’in varlığından konforunun bozulmayacağı tek asker Türk askeridir.
Herkes Türkiye’nin Ukrayna-Rusya Savaşında ne denli mükemmel pozisyon aldığının altını çiziyor. Aslında övünülecek bir durum yok burada. Çünkü Türkiye’nin Moskova ile menfaatlerini çatıştıracağı en son yer Ukrayna’dır. Bu yüzden başka bir pozisyon almak istese de alamazdı. Ancak bir zararlı Türkiye’yi zorla taraf olacağı bir çıkmaza sürükleyebilirdi. Övünülecek bir durumda varsa Suriye’de var.
Şimdi sahayı özetledikten sonra meseleyi bütünleyip devam edeyim.
Batı sermayesi yanlı ekonomi politikaları demek olan ortodokside Türkiye’nin en değerli ihraç varlığı güvenliktir. Hem Batı sermayesi yanlı ekopolitik kurup hem askeri varlığını esirgeyemez Türkiye. Tıpkı İsveç’i NATO’ya almaya mecbur olduğu gibi kendini mecbur bırakır. Diğer taraftan bu sefer Kremlin, Batı cephesini Türkiye’ye mecbur ediyor. Bu yüzden Rusya ile beraber ekopolitik Türk askerini Ukrayna Güvenlik Garantisinde görev gücünün ana omurgası yapıyor.
Türkiye bu güvenlik garantisi modelinin olası fraksiyonlarının her birini tek tek ele alıp tamamını elemeden hayır demez. Mutlaka da modellerden birisi Türkiye’ye uyar.
Şimdi, 2023 Genel Seçimlerinden bu yana tercih ettiği ekopolitiğin dezavantajlarıyla Putin’in limitlerinin Ukrayna’da kesişmesi Türkiye’nin çok iyi kullanabileceği ve kullanması da gereken bir alan açıyor. Bu
uğursuz
ekopolitik Türkiye’yi hep ucuza kapatmıştır. Ama bu sefer farklı. Denkleme turnikeli bir giriş var. Madem öyle Türkiye gene ucuza gitmesin. Turnikenin arkasında nelerin olduğunu ve alınması gerektiğini buradan hatırlatayım diye yazıyorum bu yazıyı.
Turnikenin arkasında neler yok ki?
Bir kere şu uyduruk
CAATSA yaptırımlarının kaldırılması
var.
CAATSA yani “Countering America’s Adversaries Through Sanctions Act” (Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası) ülkelerin savunma ve dış politika tercihlerini etkilemek için kullanılan bir
jeoekonomik
araçtır.
CAATSA, Türkiye’nin
S400
alışverişine bir karşılık olarak önüne çıkarılmış gözükse de FETÖ darbe girişiminin püskürtülmesine tepki olarak kondu.
Hoş, ABD gene bir darbe denesin, bu millet gene püskürtür o zaman da gene yaptırım koyarlar. Koysunlar… Ama şimdi o konulanları tıpış tıpış kaldırtmadan Türkiye adım atmamalıdır. S400 tartışması böylece kapatılmalıdır.
Dikkat edin, sonradan kimse çıkıp ortodoksi sayesinde demesin diye hatırlatıyorum; bu ekopolitiğin değil, Rusya’nın mecburiyetlerinin ve Rusya’nın bıraktığı mecburiyetlerin açtığı bir alandır. Ortodoksi olsa CAATSA’nın tümü değil, sadece bir kısmı kalkar.
Bu başlıktaki bir diğer imkân öyle yukarı doğru bir basamak değil
, yatırım yapılabilir kredi derecelendirme notunun tertemiz
alınmasıdır. Hepimiz ve tüm dünya biliyor ki reytingler “Batıcı mısın, değil misin,” sorusundan başka metodolojik ölçüm içermiyor. Yatırım yapılabilir ülke notu gelmeden güvenlik garantisi anlamında Türkiye’nin adım atmasına lüzum etmez. Süre dar, takvim uymaz falan bahanelerine kulak asılmamalıdır. Türkiye’nin ne süresi dar, ne takvimi bulanık…
Şunu da söyleyeyim; normalde bu işler pazarlıkla olmuyordur, Türkiye adım atıyor, kavanozu tutan da bir parmak balı ağzımıza çalıyordur. Ama bu sefer öyle olmamalı, kavanozu çekip almalı küresel sermayenin elinden.
Bu işten elde edilecek en önemli sonuç ise
Halkbank davasıdır
. Gene herkes biliyor ki bu dava ABD’nin Türkiye’ye karşı kullandığı başka tür bir jeoekonomik silahtır. Hukuk devleti falan bu anlamda
Gazzelilerin
onlar indindeki insan hakları kadar geçerlidir. Halkbank davasının ortadan kaldırılacağı teyit edilmeden Ukrayna’ya adım atılamaz.
Adım atılamaz çünkü kaybedeceğimiz bir şey yok. Bir şey almamışız ki…
İşlerine gelirse
… Türk askerinin yerine Çin askerini mi koyacaklar?
Deneyip görsünler bakalım Ukrayna’nın nadir toprak elementlerini yağmalayabilecekler mi…
Burada Türkiye’nin kazanımı anlamında yazdıklarım emin olun hiçbir şey değil. Sadece haksızlıkların giderilmesi. Elbet gün gelir ekopolitik prangalar kırılır. İşte o zaman, Türkiye’nin bu tür denklemlere girmesi halinde çok daha fazlasını alması gerektiği de anlaşılır. Zihinler buna göre ayarlanır. O zaman haksızlığa da uğramaz. Hep sevabına olmaz.
Türkiye Batı yanlı ekopolitiğin ucuza kapatma tuzağından kurtulmalı; güvenliği artık öyle çekingen ve üstü kapalı değil, güçlü bir koz olarak kullanmalı. Başka ülke olsa yapardı. İşte Amerika…
Hasılı, ekopolitik Türkiye’yi paçasından yakalatmış gösterebilir ama Rusya’nın dinamikleri sayesinde künde fırsatı Türkiye’de…
Kündeye getirirse piyasada İsveç’in NATO üyeliğinden kazanılan para ne ki, borsa değil 12-13 bin, 20 bin de olur.


