Ekrandan öte: Filmleri çözümlemenin sırları Yeni Şafak Kitap Eki Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Rabia Bulut
Sinema yeni bir sanat olmasına karşın, onu tanımlamak üzerine çeşitli görüşler ortaya atılmaktadır. Sinemayı kavramak, bir yandan da gerçekliği kavramak gibi düşünülebilir. Film analizleri ve eleştirileri de bu noktada devreye girer; filmin başka bir boyutunu ortaya koyar. Daha doğrusu bu noktada bir bakış açısı sunar. Ketebe Yayınları’ndan Kemal Çelik çevirisiyle çıkan, film eleştirmenleri Jacques Aumont & Michel Marie imzalı Bir Film Nasıl Okunur? da bu bakış açısının temellerini ayrıntılı bir şekilde ele alır.
FİLM ANALİZİNİN TARZI ÜZERİNE
“Bir film nasıl okunur?” sorusu, film teorisyenlerinin aklına sıkça gelir. Bu soruya cevap verme çabası, sinemayı tanımlamayı ve belli bir çerçeveye oturtmayı gerektirir. Kitabın yazarları Jacques Aumont ve Michel Marie ise giriş bölümünde amaçlarının bu olmadığını açıkça dile getirir. Film analizi dünyasının, sinemanın ortaya çıkmasıyla eş zamanlı olduğunu belirtirler. “... bu kitapta mucizevi bir şekilde herhangi birinin, herhangi bir filmi analiz etmesine imkân tanıyacak bir metot bulamazsınız.” diyerek, bir filmin analizini yapmanın kesin bir yöntemi olmadığını en baştan ifade ederler. Ancak bu, film analizinin belli aşamaları olduğu gerçeğini değiştirmez. “... bu kitapta esas olan, genel bir film analiz metodu ortaya koymaktan ziyade, bu film analizinin imkânını ve tarzını ortaya koymaktır. Bundan dolayı kitabın adı Film Analizi’dir.” ifadesiyle de amaçlarını özetlerler.
Sekiz bölümden oluşan kitabın başlıkları sırasıyla şöyledir: “Film Analizinin Tanımı”, “Analizin Teknikleri ve Araçları”, “Tartışmalı Bir Model: Metinsel Analiz”, “Filmin Anlatı Olarak Analizi”, “Ses ve İmaj Analizi”, “Psikanaliz ve Film Analizi”, “Film Analizi ve Sinema Tarihi: Bir Analizin Sağlanması” ve “Analizin Amaçları: Sonuç Niyetine.” Film analizinin ne olduğu ve ne olmadığı arasında bir ayrım yapılarak başlanır. Sonrasında film analizinin araçları sinema tarihinden örneklerle belirlenir. Analiz ve eleştiri arasında yapılan ayrım, kitabın önemli noktalarından biridir. “Eleştiri bilgilendirir ve bir takdir yetisi sunar; analist ise bilgileri üretmek zorundadır. Analist, en küçük detayına kadar araştırmanın konusunu açıklar, eserin anlam taşıyan unsurlarını ayrıştırır, yorumunda olabildiğince değişik yönlerden bu unsurları ele alır ve bunu yaparak ortaya bir yorum çıkarır.”
AKADEMİK BİR REHBER
Bir Film Nasıl Okunur?, sinema konusunda akademik anlamda çalışanlara hitap eden bir kaynaktır. Film analizinin aşamalarına dair bir mühendis titizliğinde sistem kurar. Bu sistemin kaynağını ise sinema tarihinden alır. Alfred Hitchcock’un yazdığı film analizi yazıları, André Bazin’in sinemanın imkânlarına dair arayışı, Cahiers du cinéma dergisinin ortaya koyduğu film yazıları, Jean Renoir ve Jean-Luc Godard gibi usta yönetmenlerin filmlerine dair örnek analizler bunlardan bazılarıdır.
Peki en basit haliyle bir film analizi nasıl olmalıdır? Bu soruya verilen ilk yanıt, analiz edilecek filmin en az üç kez izlenmesi gerektiğidir. “Bir anlamda film analizinin konusuyla sinema salonundaki seyircinin izlerken algıladığı arasında çok bir fark yoktur.” denilerek, film analizinin sinema salonunda filmi izlemekten farkı olmadığı ortaya konur. Farklılık, analiz sürecinde yapılan temellendirmelerle belirginleşir.
Kitapta özellikle film analizinin farklı yönleriyle ele alınması, sinema üzerine düşünmenin çok boyutlu bir süreç olduğunu gösterir. Örneğin, “Filmin Anlatı Olarak Analizi” bölümünde sinemanın yalnızca görsel bir sanat değil, aynı zamanda bir hikâye anlatma biçimi olduğu vurgulanır. Karakterlerin inşası, olay örgüsü ve anlatım teknikleri, filmin temel bileşenleri olarak incelenir. Böylece bir filmin sadece “ne anlattığı” değil, aynı zamanda “nasıl anlattığı” da önem kazanır.
“Ses ve İmaj Analizi” bölümü ise sinemanın duyulara hitap eden yönünü merkeze alır. Görüntülerin çerçeveleniş biçimi, ışık kullanımı, renk paleti ve ses düzenlemeleri, filmin anlam katmanlarını derinleştiren unsurlar olarak öne çıkar. Bu bölüm, sinemanın yalnızca gözle değil, aynı zamanda kulakla da okunan bir sanat olduğunu hatırlatır.
Buna ek olarak “Psikanaliz ve Film Analizi” bölümü, sinemanın bilinçdışıyla olan bağını ortaya koyar. Freud ve Lacan’ın teorilerinden yola çıkarak filmlerin arzular, korkular ve bastırılmış düşünceler üzerinden nasıl okunabileceğine dair önemli ipuçları sunar. Özellikle rüya ile sinema arasında kurulan benzerlikler, film analizine psikolojik bir derinlik kazandırır. Aynı zamanda film analizinin bireysel psikolojiyle ilişkisini de ortaya koyar. Teknik altyapısı anlatılan film analizinin psikanalizle bağlantılı yönü, aslında her sinemaseverin farkında olmadan deneyimlediği bir boyuttur.
Kitabın son bölümlerinde ise film analizinin tarihsel bağlamı ve amaçları tartışılır. Burada, sinema tarihinden kopuk bir film okumasının eksik kalacağı, her filmin kendi döneminin sosyal, kültürel ve politik atmosferi içinde değerlendirilmesi gerektiği vurgulanır. Sonuç olarak Aumont ve Marie, film analizinin yalnızca filmleri daha iyi anlamak için değil, aynı zamanda sinemanın toplum içindeki yerini kavramak için de gerekli olduğunu ortaya koyar. Kitabın film analizinin sosyolojik ve psikolojik boyutlarıyla bitmesi, aslında film analizinin kişisel ve toplumsal süreçlerle bir bütün olduğunu gösterir.
Bugün sinema, yalnızca bir eğlence aracı değil; toplumsal, kültürel ve bireysel düzeyde okunabilen çok katmanlı bir sanat formu olarak karşımıza çıkar. Aumont ve Marie’nin kitabı da bu çok katmanlılığı kavramak için önemli bir kaynak niteliğindedir. Özellikle günümüz dünyasında filmler, küreselleşme, kimlik politikaları, toplumsal cinsiyet ve teknolojik dönüşümler gibi farklı eksenlerde değerlendirilebilmektedir. Bu da film analizini yalnızca akademik bir uğraş olmaktan çıkarıp, herkes için gerekli bir düşünme pratiği hâline getirir.
Film analizine dair en dikkat çekici noktalardan biri, her filmin farklı açılardan okunabileceği gerçeğidir. Aynı film bir eleştirmen için politik bir söylem, bir psikanalist için bilinçdışının yansıması, bir tarihçi için ise dönemin kültürel belleği olabilir. Bu çok yönlülük, sinemanın sanat olarak değerini artırır.
Sonuç olarak Bir Film Nasıl Okunur?, film izleyicisine sadece daha dikkatli bakmayı değil, aynı zamanda filmleri bir düşünce alanı olarak görmeyi öğütler. Bu da sinemaya yalnızca bir “seyirlik” olarak değil, bir “okuma” olarak yaklaşmamız gerektiğini ortaya koyar. Sinema, hem bireyin hem de toplumun aynasıdır; film analizi ise bu aynaya daha dikkatle bakmamızı sağlayan bir yöntemdir.


