“En kötü kıtlık kredi kıtlığıdır” Levent Yılmaz
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
Başlıktaki tanımlama bana değil Emre Tezmen’e ait. Emre Tezmen, içinde bir yatırım bankası ve aracı kurumun da olduğu şirketler grubunun yönetimin kurulu başkanı ve oldukça tecrübeli bir finansal analist olan iş insanı.
Tezmen’in geçtiğimiz günlerde sosyal medya platformu X’te yaptığı bir paylaşım dikkatimi çekti. Tezmen, bir ekonomideki en kötü durumun “kıtlık” hali olduğunu ifade ediyor ve en kötü kıtlık çeşidinin de “kredi kıtlığı” olduğunu söylüyor. Kısa ama oldukça etkili bir değerlendirme!
Bir bankacının böyle bir değerlendirme yapması oldukça önemli. Böylesi entelektüel zemini olan bir değerlendirme “zaten bankacılar kredi vermek ister” şeklinde sığ bir eleştiri ile görmezden gelinemez. Çünkü Emre Tezmen’in bu değerlendirmesi esasen akademide hali hazırda devam eden çok ciddi bir tartışmanın da en önemli konularından bir tanesi ile ilgili. Yani Emre Tezmen’in değerlendirmelerine reel sektör gerçeklerini çok iyi bilen bir bankacının tespitleri olarak bakmakta fayda var.
Hatırlayacağınız üzere ben de son dönemdeki yazılarımda ısrarlı bir şekilde devam eden kredi kısıtlarının ekonomi üzerindeki etkisinin reel sektör üzerinde “kalıcı hasar” bırakma riskine neden olduğunu ifade ediyorum. Hali hazırda devam eden TL ticari kredilerdeki aylık büyüme sınırının tanımlandığı noktanın artık bankaların bile işleyişini olumsuz etkiler hale gelmiş durumda olduğunu da hatırlatayım. Bu bakımdan tüketimi ve hatta ithalatı artıran tüketici kredilerinde bir kısıtlama yapılmazken arza dönük faaliyet gösteren işletmelerin kredi kısıtları ile karşı karşıya kalması konusu mutlaka gözden geçirilmesi gereken bir uygulama olarak karşımızda duruyor.
Gelelim perşembe günü açıklanan ve merakla beklenen Enflasyon Raporu’na. Merkez Bankası hem bu yıl sonu hem de önümüzdeki 2 yıl için enflasyon tahminlerini değiştirmedi. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan yine “sıkı duruş” vurgusu yaptı ve “gerekirse yine faiz artırırız” mesajı verdi. Elbette bu değerlendirme devam eden dezenflasyon programı açısından önemli. Merkez Bankası’nın kararlı duruşunu sürdürüyor olmasına yönelik bu mesajlar iletişim açısından ciddi katkılar sağlıyor.
Diğer yandan konuşmadan çıkan bir diğer anlam da devam eden kredi kısıtlarında henüz bir gevşemenin planlanmadığı. Bu durumda da benim defalarca yazdığım ve Emre Tezmen’in de sosyal medya hesabında belirttiği tespiti bir kez daha hatırlatmakta fayda var: kredi kanalı rahatlamazsa reel sektörün kalıcı hasar görme riskini göz ardı etmeyelim!
Son olarak şu ana kadarki savlarımı destekleyecek şekilde 2019 yılında Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yayımladığı Maliye Dergisi’ndeki bir makaleye atıf yapayım. “Kredi Kullanım Oranları ile Enflasyon Oranları Arasındaki İlişki: Türkiye Üzerine Bir İnceleme” başlıklı akademik çalışmaya göre; tüketici kredi kullanım oranlarının enflasyon oranlarının volatilitesini artırdığı ancak taksitli ticari krediler ve kurumsal ticari kredi kartları kullanım oranlarının enflasyon oranlarının volatilitesini azalttığı görülmüş.
Dahası ve belki de en önemlisi aynı çalışmanın bulgularına göre; taksitli ticari krediler ve kurumsal kredi kartları kullanım oranındaki artış, kısa dönemde enflasyonun düşürülmesine olumlu katkı yaparken üretim artışını desteklemesi nedeniyle enflasyon üzerindeki talep baskısını da dengelemektedir.


