Fazıl Say’ın yaptığını “bu artizler” niçin yapamaz? İsmail Kılıçarslan
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
Gördünüz mü Fazıl Say’ın ne dediğini: “Batı’daki başlıca klasik müzik kurumları öyle İsrail yanlısı ki, bu, benim için utanılacak bir durumdur. Gazze’de yapılan bir soykırımdır. Nokta!
İnsan olun! Bu cinayete sessiz kalmayın! Çok yalnız hissettiğim bir ortamdayım, müzik yaparken, duyguları paylaşırken bile… Öyle manipüle ki, Filistin destekçilerini “antisemitizm” ile suçlayan, çirkinleşmiş bir haldeler. Utanç duyacaklar. Huzurla uyuyamayacaklar. Şimdi istediğiniz kadar konserimi iptal edebilirsiniz. Ben onurumla yaşamak istiyorum.”
Çoğu konserini Batı ülkelerinde veren, kendi ifadesiyle “çoğu İsrail yanlısı klasik müzik kurumları” ile iş tutmasa konser geliri hatırı sayılır derece düşecek birinin aslanlar gibi çıkıp “Gazze’de yaşanan soykırımdır” demesi, diyebilmesi kelimenin gerçek manasıyla “adamlık”tır.
Malumunuzdur ki Gazze’de olan bitene Fazıl Say’ın aldığı riskin onda birini, yüzde birini alıp ses çıkarmayanlar var. Biri Nihat Zeybekçi mesela. “Soykırım eyvallah da…” diyebilen bu kişi hâlâ aklımızda. Biri Naci Bostancı mesela. Siyonist Linet üzerinden bize ayar vermeye kalkan bir rektör…
O yüzden Fazıl Say’ın bu çıkışını çok ama çok önemsedim. Hesabını vicdanına verecek bir insanın sözleri çünkü o sözler.
Bu, burada bir dursun.
Türkiye’de kendini sanatçı zanneden bit-yavşak takımının kahir ekseriyeti tam iki yıldır Gazze konusundaki sessizliğini koruyor. Öyle düşük profil insanlar ki bunlar kendilerine ait bir fikirleri, bir görüşleri olmadığı gibi zannediyorum kendilerine ait bir vicdanları da yok.
Galiba Ayşe Barım ve benzerleri bunlara “duyarlı olunacak konular listesi” veriyor ve belli ki Gazze’deki soykırım o listede yok.
Fakat kabahatin büyüğü bizde. Gözümüzün önünde bir soykırım olurken bu soykırımla ilgili tek cümle kurmayan bu bit-yavşak takımını boykot etmeyi bile başaramıyoruz. Bütün varoluşlarını takipçi sayılarına, popülerliklerine borçlu olan bu insanları sosyal hayatın dışına itmek, ellerinden popülarite kartını almak aslında elimizde.
Bardem, Sarandon, Ruffalo, Phoneix gibi Holywood sanatçılarının bile susmayıp direniş bayrağını yükselttikleri bu dünyada neredeyse yüzde 80’i Gazze yanlısı olan Türkiye’de bu adamların ne işine ne gücüne hiçbir şey olmuyorsa suç sadece bizimdir.
Bu da burada bir dursun.
Pek çoğu ispatlanmamış taciz iddiaları ile pek çok yazarın kariyerini bitiren İletişim Yayınları çevresi, “kendi pisliklerine sahip çıkma” konusunda destansı bir yaklaşım sergiliyor yine.
Görmüşsünüzdür. Emrah Serbes isimli katil yazarlarına Mersin’de imza günü düzenliyorlar. Emrah Serbes, öyle böyle katil değil. Alkol ve uyuşturucu etkisindeyken yaptığı bir trafik kazasında bir aileyi yeryüzünden silmiş, suçu arabada bulunan arkadaşına üstlendirmiş, kendisi katil olduğunu bile bile adalete 6 gün sonra teslim olmuş bir katil. Türkiye’de yasa-masa hak getirdiği için bu katil herif içerde çürümek yerine Mersin’de imza günü yapıyor.
İşte geldik meselenin ek yerine.
Meselenin ek yeri şurasıdır. Gazze soykırımı öyle güçlü bir gerçeklik ki dindarının, sekülerinin, bit-yavşak takımının, kendini sanatçı zanneden davarın… Herkesin yaldızlarını döküyor birer birer.
Adamı adam olmayandan, gerçek olanı sahte olandan ayıran bir mikyasa dönüşmüş durumda Gazze.
Duam şudur
: Katil savunmayı alışkanlık haline getirmiş kültürel iktidar kölelerini hiç olmazsa Gazze vesilesiyle bu kez fark eder namuslu-vicdanlı Türk sekülerleri inşallah. İletişim miletişim gibi sahtelik kokan yerleri bırakırlar da hiç olmazsa Fazıl Say hattını önemsemeye başlarlar. Gazze’de olup biterken insan kalmanın başka yolu yok.


