Felsefecilerin SiyoNazi kıyametçiliğine katkısı Ömer Lekesiz
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Eski ve Yeni Ahit’teki kıyamet, hesap görme, cennet ve cehennem vizyonu, Yahudi – Evanjeliklerin
Kıyameti çabuklaştırma
vizyonuyla aynı değildir.
İlki Yahudi ve Hıristiyan kelamının konusu olarak salt teolojik bir mahiyet taşırken, ikincisi yani Kıyameti çabuklaştırma vizyonu, özellikle
Evangelist Siyonizm’in
dini-siyasi düşünce sistemine tabi olarak hem
teolojik
hem de
jeopolitik
sonuçlara birlikte açılır ve bu yanıyla söz konusu vizyon Evanjelist Hristiyanlar ve Siyonist Yahudiler tarafından -yer yer faklı temellere dayanmakla birlikte- özel bir gayretle paylaşılır.
Teolojik mahiyet, geleneksel Yahudilikteki Mesih’in, dünya düzenini adaleti yeniden tesis ederek değiştirmek ve böylece Tanrı’nın Krallığı’nı yeryüzünde yeniden kurmak üzere gelmesi; bu gelişin mümkün olabilmesi için üçüncü tapınağın
Kudüs’te
inşa edilmesi; yine Yahudilik’te ancak tanrısal bir müdahale ile mümkün olabilecek olan bu gelişin Evanjeliklerde insanın müdahalesine açık tutulmasından oluşurken, bunları da ihtiva eden ve jeopolitik sonuçlara gebe olan siyaset ise Mesih’in gelişini hızlandırmak amacıyla Kudüs’ün ABD-İsraili tarafından ebedi başkent ilan edilmesine; Kenan diyarının (Arz-ı Mevud’un) ABD-İsraili’nin mevcut topraklarına katılmasına; bu çerçevede ve evvel emirde Siyonistlerin Filistin topraklarının tamamını işgal etmelerine, Mescid-i Aksa’nın mevcut statükosunun (corpus seperatum) bozulmasına hizmet etmektedir.
Buna göre, ABD-İsraili’nin
Gazze’de
neden soykırım yaptığını ve özellikle son üç aydır günde ortalama yüz Gazzeli’yi eden katlettiğini sormak zaittir, üstelik Trump’ın Gazze’nin insansızlaştırılarak ABD’ne teslim edilmesi projesi Avrupa’nın da desteğiyle uygulanmakta iken…
Bizim üzerinde durmak istediğimi husus ise çoğunluğu Yahudi olan modern felsefecilerin, Yahudi – Evanjeliklerin Kıyameti çabuklaştırma vizyonuna düşünsel bir altyapı oluşturmalarıdır. Bunda bilinçli bir işbirliğinden söz edemesek de teist ya da deist olsalar bile onlarda Yahudi-Evenjelik vizyona mahsus kodların hemen harekete geçtiğini yani düşünme tarzlarına sindiğini söyleyebiliriz. Şu cümlelerin sözüm ona Marksist -ve dolayısıyla seküler-
Walter Benjamin’e
ait oluşundaki gibi:
“Zamana bağrında neler sakladığını soran kâhinler, hiç kuşkusuz zamanı ne bağdaşık ne de boş olarak algılamışlardır. Bunu göz önünde tutan, belki anılarda geçmiş zamanın nasıl yaşandığı konusunda bir fikir edinebilir: (…) Bilindiği üzere, Yahudiler için geleceği araştırmak yasaktı. Tora ve dua ise onlara anımsama konusunda yol gösterir. Bu, Yahudileri geleceğin, kâhinlerden bilgi alanların da kendilerini kaptırmadıkları büyüsünden kurtarmıştır. Ama bu durum, Yahudiler için geleceği bağdaşık ve boş bir zamana dönüştürmemiştir.
Çünkü bu gelecek içersinde her an, Mesih’in girebileceği küçük bir kapıdır.” (Pasajlar, trc.: Ahmet Cemal, YKY, İstanbul 2009)
Elbette Benjamin bu sözlerinde klasik mesihçiliği değil ama sekülerleştirildiği halde kurtuluş umudunu yitirmemiş bir
tarihsel mesihçili
ği kastediyor olmakla birlikte, ondaki hem teolojik hem de politik bir dizi anlam katmanınını görmekten kimse aciz değildir.
Öte yandan Kıyamet vizyonu da aynı katmanlara tabi olarak modernliğin yani mevcudun
mekanik ilerleme eleştirisi
ne dayanır. Zira Benjamin’e göre tarihsel
ilerleme
bir illüzyondur; insanlık ise bir felaketin içinde sürüklenmektedir. Auranın tahribi, bellek kaybı, meta fetişizmi… gibi bir dizi sorun aynı zamanda
kıyametin ayak sesleri
olarak ilerleme denilen şeyin
yıkım sürecine
aittir.
Bu bağlamda kıyameti sadece yıkım değil, aynı zamanda bir kurtuluş imkanı olarak da gören Benjamin’in ABD’nin Irak’a, son birkaç gündür ABD-İsraili’nin İran’a vaad ettiği
kurtuluş
un fikir babası olmadığını bildiğimiz halde, onun bu vurgusuyla muhataplarını tebessüm ettirme cehdini alkışlayabiliriz. Aynı şekilde Turmp’ın
cehennemi yaşatma
vadine bitişik olan Gazze yıkım ve soykırımındaki kıyamet görüntüsüne Yahudilerin neden kayıtsız
kaldıkları da zikrettiğimiz
bakıştan çıkarılabilir.
Benjamin’in Kıyamet vizyonunun taşıyıcılarından biri olan
Agamben
için “çağdaş insanın tecrübesinin elinden alındığını dile getirdiğinde, kendimizi her seferinde kıyametimsi bir zaman ve mekânın kör edici ışığının altında buluruz.” diyen
Didi-Huberman
içinse kıyamet: “Yahudi ve Hristiyan dini geleneklerinin majör bir figürüdür ve silip süpürücü aydınlığında diğer bütün var kalma mücadelelerini soğuracaktır.” (Ateşböceklerinin Var Kalma Mücadelesi, trc.: Halil Yiğit, Norgunk, İstanbul 2023)
Felsefecilerin SiyoNazi kıyametçiliğine katkısına dair verilebilecek daha nice örnekler vardır.


