Gazze için çok az şey söyledik, kelimeler tükenmedi Selçuk Türkyılmaz
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
Filistin ve hususi olarak Gazze için söylenebilecek her şey söylendi şeklindeki bir cümle esasen bir çaresizlik durumunu yansıtır. Bir diğer açıdan ise Filistinlilerin Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te dünyanın bütün güçlü devletleri karşısında devam eden mücadelesi geri plana itilir hatta biraz da yok sayılır. Bu, farkında olmadan onları İngiltere ve Almanya karşısında bir fail olarak görmeye alışık olmadığımızın itirafıdır. Belki de bu, önceden belirlenmiş bir sonucu, kaçınılması mümkün olmayan bir gerçeklik olarak görmemizden kaynaklanan edilgenlik durumuna teslimiyettir. Çünkü Yahudi gücü ve sermayesinin piramidin en tepe noktasında olduğu bir küresel düzen hiyerarşisi zihin dünyamızda sarsılmaz bir yer edinmiştir. Şükür ki HAMAS, 7 Ekim 2023’ten itibaren böyle bir hiyerarşi algısının gerçek olmadığını bütün dünyaya kanıtladı. Sadece bu bile Filistin direnişinin tarihin akışı üzerindeki muazzam etkisini görmemizi sağlayabilir.
Yahudi gücü ve Yahudi sermayesi anlatısı Yahudi ilahiyatına dayanan bir kavramsal çerçevenin şekillenmesine imkân verdi. Bu anlatının Türkiye’de derinlere uzanan kökleri var. Bu kavramsal çerçeve, karşımıza, muazzam güçlerle teçhiz edilmiş hayali düşmanlar çıkarmıştı. Bir anlatı kurgulamışlar ve bu anlatı ile ortaya çıkan kahramanlara mutlak güç izafe etmişlerdi. Anlatının kahramanları dokunulmazlık zırhına bürünmüştü. Örneğin Almanya da bunlara teslim olmuştu. Alman devleti, Alman elitleri, Alman siyasi partileri ve sivil toplum örgütleri hiyerarşinin alt basamaklarında adeta zorunlu olarak bulunmaktaydı. İngiltere ve Fransa da Almanya’dan farklı değildi. ABD zaten Yahudiler tarafından kurulmuş bir devletti. Piramidin en tepe noktasında uluslararası Yahudi gücü ve Yahudi sermayesi oturduğu için İsrail’e sorgulanmaz bir güç atfedilmekteydi. Bunun bir düşünme ve hatta inanç biçimi olduğunu ifade etmek zorundayım. Bu düşünce ve inançtan dolayı kadir-i mutlak olarak göründüler. Onlar da kendilerinde tanrısal güçler bulunduğuna inanıyor. Böyle bir tablo ancak paganlara özgü bir duruma karşılık gelir. Özellikle Almanya, İngiltere ve ABD’nin bu paganik durumdan azami ölçüde istifade ettiğini söyleyebilirim. Siyonizm de bu paganik durumdan beslenen bir ideolojidir.
Siyonist İsrail’in yeni kolonyal yayılmacılık saldırganlığının başladığı 7 Ekim 2023’ten itibaren özellikle Almanya’nın soykırıma katılmaya hevesli olduğu görüldü. Bu yeni bir durum değildi ama bu sefer Almanya’nın pozisyonu çok açıktı. İngiltere de İsrail’e Almanya gibi inanılmaz boyutlarda destek verdi. ABD’nin tutumunu biraz daha farklı bir bağlama oturtmamız gerekiyor. Kuşkusuz ABD, İsrail’i en pervasız bir şekilde destekleyen ülkedir. Fakat bu zamana kadar ABD’nin pervasızlığı Almanya ve İngiltere’nin Filistin topraklarındaki varlığını önemsizleştirdi. Dikkatler daima başka yerlere çekildi. Hâlbuki Almanya ve İngiltere farklı bağlamlarda İsrail’in kolonyal yayılmacı saldırganlığının daima içindeydi. Fakat Yahudi ilahiyatı etrafında şekillenen kavramsal çerçeve bu durumun tartışılmasına imkân vermedi. Böylelikle Habermas gibi kamusal entellektüeller çok rahat bir şekilde Alman milliyetçiliğine alan açtı. Habermas, bilerek ve isteyerek 1991’den sonra İslam coğrafyasına yönelik bütün kolonyal saldırganlıkları teröre karşı savaş kategorisine indirgeyerek Almanya’nın ırksal üstünlük anlayışını yeniden inşa etti. Bu, bütün dünyanın gözü önünde oldu.
Son dönemde yapılan yeni çalışmalarda Habermas gibi kamusal entellektüellerin ırksal üstünlük inancına bağlılıklarının Almanya’ya sağladığı avantajlar konuşulmaya başlandı. Bu çalışmalardan biri “Germany”s zeal for Israeli genocide revives its dangerous exceptionalism” başlığını taşıyor. Gjovalin Macaj’ın Middle East Eye’da yayımlanan makalesi çok çarpıcı görüşler ihtiva ediyor. Makalenin başlığını “Almanya’nın İsrail soykırımına coşkulu katılımı, onun tehlikeli istisnacılığını yeniden canlandırıyor” şeklinde tercüme edebiliriz. Makalede yer alan şu cümle çarpıcıdır: “Almanya, ulusal gururunu geri kazanmak için Holokost sorumluluğunu istismar ederek, İsrail’e sadakatinin korkunç bir göstergesi olarak Filistinlilere dolaylı bir soykırım yapma özgürlüğünü kendine tanıdı.” Macaj’ın Alman ırksal üstünlük inancının yeniden tesis edildiği yönündeki görüşü bambaşka bir dünyaya işaret ediyor: “Her şeyden önce Siyonizm”, her şeyden önce Almanya’dır. İngiltere’nin de 19. yüzyıl kolonyal arzuları ile dolup taştığı çok bariz. Bu makale üzerinde tekrar duracağız.
Filistin ve Gazze için çok az şey söylediğimizi düşünüyorum. Kelimeler tükenmedi.


