Gazze soykırımının her kanıtına da duyarlı olmak Ömer Lekesiz
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Gazze soykırımı
hukuken kanıtlandı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) Katil
Netanyahu
hakkında tutuklama emri verildi. Ama o halen istediği ülkeye seyahat ediyor. Yakın zamanda Türkiye kendi hava sahasını kullandırmadığı için
iki millet tek devlet
in
ikincisine gidememesi ise üstü siyaseten örtülen derin bir çelişki örneği olarak duruyor önümüzde.
Zikredilen hukuki sonuca göre kanıtlananın ayrıca kanıtlanmasına gerek yoktur. Ama daha dört gün önce Refah’ın Mevasi bölgesinde yüzlerce sivil insani yardımlara ulaşmak için hareket halindeyken ABD-İsraili’nin zırhlı araçlarından açılan ateşle 30 Filistinli’nin daha hayatını kaybetmesi ve 150 Filistinlinin yaralanması, görünürde gereksizleşen soykırım kanıtının, artık mahkeme için değil, SiyoNazilerin, vicdanlardaki mahkumiyetinin pekişmesi adına gerekiyor.
ABD’ye
saygı
duyulmasını zorla sağlayacağını vaat eden
Trump
’ın, Gazze’yi insansızlaştırarak
işgal
etme planından vaz geçmiş olması, yani saygı duyurma kibrinin çiğnenmesine katlanması muhaldir. Bu nedenle onun planı Gazze’yi
cehennem
e çevirme tehdidinden de beslenerek soykırımın toplu
imha
ile neticelenmesine evrildi o plan. İnsani yardım bekleyen, iğreti bez çadırda çocuğunu avutan, ailesinin tamamı öldürüldüğü için enkazın arasında tek başına dolaşan, yaralı olduğu için bin defa bombalanan hastane kalıntılarını terk edemeyen… aciz, kadın, çocuk, yaralı… Gazzelilerin nokta atışlarıyla hunharca kaylesilmesindeki artış da bu evrilmenin bir neticesi…
Şimdi bu imhanın yürek yakan fotoğrafları, videolarıyla dolup taşıyor sosyal medya; bakmaya vicdanların el vermediği, kalplerin dayanmadığı, her biriyle “SiyoNaziler insan mı?” sorunun sorulduğu
kanıtlar
bu neticenin neticesi.
Elbette bu kanıtlar yeni bir mahkemeye sunulmayacaklar; elbette hiçbiri Trump’ın planını durdurmayacak, elbette ABD-İsraili’nin vahşilikteki dehşetin sınırlarını zorlamasını engellemeyecek bu görsel malzemeler. Ama Susan Sontag’ın Nazilerin Bergen-Belsen ve Dachau toplama kamplarından elde ettiği birkaç fotoğrafla ruhunda eriştiği şu vicdani ayaklanmanın, şimdiki vicdanlarda da oluşmasını, süreklileşmesini sağlayacaklar:
“Fotoğraflar daha önce hiç görülmemiş olanı gösterdikleri ölçüde bir şok yaratırlar. (...) Mutlak dehşetin mevcut fotoğraflarıyla ilk karşılaşmamız bir tür ifşa gibidir, ifşanın modern prototipidir: bir negatif epifani. Kendi adıma bu karşılaşma Temmuz 1945'te Santa Monica'daki bir kitapçıda tesadüfen bulduğum Bergen-Belsen ve Dachau fotoğraflarıyla oldu. O gün bugündür bir fotoğrafta veya gerçekte gördüğüm hiçbir şey beni bu kadar keskin bir şekilde, derinden ve anında yaralamamıştı. Aslında hayatımı iki döneme ayırmak bana hiç de saçma gelmiyor: bu fotoğrafları gördüğüm günden (o zaman on iki yaşındaydım) önceki ve sonraki dönem. Elbette ki anlamlarını kavrayabilmem için yıllar geçmesi gerekti. Onları görmüş olmam neye yaradı? Fotoğraftan ibarettiler: bahsedildiğini duyduğum, ancak hiçbir şekilde değiştiremeyeceğim bir olaya; güçlükle tahayyül edebildiğim ve hiçbir şekilde teselli edemeyeceğim ıstıraba ait fotoğraflar. Bu fotoğraflara baktığımda bir kırılma oldu. Sınıra ulaşılmıştı ve bu sınır sadece dehşetin sınırı değildi; çaresiz bir yasa boğulduğumu, yaralandığımı ancak duygularımın bir kısmının da katılaşmaya başladığını hissettim. Bu bir şeylerin sonu oldu, aynı zamanda da hâlâ akıttığım gözyaşlarımın başlangıcı…” (Nak.: Georges Didi-Huberman, Her Şeye Rağmen İmgeler, trc.: İnci Uysal, Everest, 2024, s. 120-121; alıntının diğer bir tercümesi için bkz.: Susan Sontag, Fotoğraf Üzerine, trc.: Osman Akınay, Agora, 2011, s. 24)
Yaklaşık yirmi yıl önce ölen Yahudi Susan Sontag,
hakikati
değil ama SiyoNazilerin Gazze soykırımından sonra
hakikatliliği
yoğun şekilde tartışılan Nazi zulmünü nasıl yorumlar ve daha önemlisi gördüğü o fotoğraflardan bin kez daha gerçek olan ve halen bin birincisi çekile duran Gazze’deki vahşet fotoğrafları karşısında saçlarını yolmaz, dişlerini kırarcasına sıkmaz, bir
negatif epifani
yle karşılaşmış ve elan karşılaşmakta olması nedeniyle dehşete düşmez miydi?
Elbette Gazze soykırımının ve bugünkü gelinen noktada orada yaşayan her canlının imha edilmesine mahsus görsellerin ulu orta sergilenmesinden kaynaklanabilecek,
vahşeti kanıksatma
vb. olumsuz etkileri de söz konusudur. Ama değil mi ki, günümüzde vicdanlar kanatılmadan, merhamet duyguları kanırtılmadan zulme, soykırıma ve imhaya karşı bir duyarlılık oluşmuyor.
O halde söz konusu görsellere ister kendi
zilletimizin
, ister ABD-İsraili’nin Naziler’den öğrendikleri şiddet ve işkenceyi Gazze’de uygulamalarının
kanıtları
diyelim, onlar her iki durum için de elzemdir.


