Gazze’ye giden yol sadece güçten geçer İsmail Kılıçarslan
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Siyonist domuz sürüsünün Gazze’de uyguladığı varlıkkırımın nasıl sonuçlanacağını aslında hepimiz biliyoruz. Bugün bu domuz sürüsünün işlediği suçları ülkeleriyle, uluslararası kurumlarıyla, bilmem neleriyle herkes seyrediyor olabilir. Allah göstermesin, Gazze’de taş üstünde taş, omuz üzerinde baş kalmayabilir. Bu, sonuç bakımından değil süreç bakımından yaralayıcı, üzücü, kahredici bir gerçekliktir sadece.
Sonuç şudur: Her “azdıkları” dönemde olduğu gibi bu Siyonist güruh yenilecek ve cehennemin dibine sürülecektir.
Bu cümleyi dini saikle ya da inanç meselesi olarak kurmuyorum. İş oraya kalırsa elbette ki bu domuz sürüsünü bir’e kadar kırıp bellerini doğrultamayacak hale getireceğimizin müjdesi var bizim açımızdan.
Bu cümleyi aslında bunların her azdıklarında başlarına gelen şeyler yüzünden de kurmuyorum. Buzağıya tapmak isteyen, soğan-sarımsak dileyen bu domuz sürüsü tarihte her seferinde dersini alıp oturmuş aşağıya.
Buraya “azgınlıkla” ilgili bir parantez açayım. Hayatımda beni en çok üzen şeylerden biri Fas’ta “Hayatları iki kez Müslümanlar eliyle kurtarılan” Yahudilerin, İsrail kurulur kurulmaz o domuz yatağına göç etmeleri ve en azılı Müslüman düşmanına dönüşmeleri olmuştu mesela. Nefret etmiştim Fas Siyonistlerinden. Hem 1492’deki büyük kırımdan Fas’a göçerek kurtulan, hem İkinci Dünya Savaşı’nda Fas Kralı buradaki Yahudileri Hitler’e teslim etmeme dirayetini gösterdiği için kurtulan bu topluluk, bugün Siyonist ordunun en azılı teröristleri olarak varlıklarını sürdürüyorlar.
Ben şunu kastediyorum doğrudan: İsrail’i “Amerika’nın da kurtaramayacağı o gün” yaklaştıkça yaklaşıyor. Hem Amerika açısından yaklaşıyor hem İsrail açısından yaklaşıyor.
Amerikan halkı İsrail’e desteğini büyük oranda çekmiş görünüyor. Epstein, ekonomik güç ve benzer tehdit mekanizmaları ile Amerika’yı yöneten Siyonist lobiye karşı bazı güçlü sesler çıkmaya başladı. Kaldı ki İsrail desteğinin Amerikan ekonomisinde oluşturduğu derin boşluk da son derece rahatsız edici bir hal aldı Amerikalılar açısından. Ağzını açan “Bizim vergilerimizle bir soykırımı destekliyorsunuz” diyor.
Amerika’nın ilk sürçmesinde, İsrail’i ilk satışında İsrail isimli bir ülke kalmayacak geriye. İsrail böyle bir köşeye sıkışırsa canhıraş şekilde Netanyahu’yu verip ülkeyi kurtarmak isteyecektir.
Peki Amerika sürçer mi yahut İsrail’i satar mı? Trump varken zor. Ancak ABD’de halkın ve siyasilerin itirazı çok yükselirse bir “esnaf” olan Trump “Valla zaten ben barış için varım dediydim” cümlesine kırabilir rotayı. Dediğim gibi yine de çok zor.
Diğer yandan Amerika’nın desteği devam etse bile an itibarıyla dünyanın her köşesinde yükselen İsrail nefreti bir aksiyona dönüşüyor hızlıca. Sumud ve peşine yola çıkacak diğer filoları başka aksiyonların takip edebileceğini görüyorum ben kendi adıma. Üstelik ülke bazlı yaptırımlar da hız kazandı.
Bu noktada insanlığın Gazze’de olan bitene el koyacağı ve dünyanın başka bir yer haline geleceği konusunda bir umudum var.
Evet, biraz hedef şaşırtmaca gibi duruyor ama İngiltere’nin, Fransa’nın ve diğer bazı ülkelerin Filistin’i devlet olarak tanımaları da dünyadaki bu değişime paralel gelişmeler bence. Bilhassa bu tanımalar İsrail’i “67 sınırlarına doğru itmek için” epeyce işe yarayabilir.
Fakat bütün bunların olabilmesi, hayata geçebilmesi için İsrail’e karşı bir güç kullanmak gerekir. Belli ki ABD’nin varlığı ülkeler bazında bu gücün kullanılmasını imkânsız hale getiriyor şimdilik. O korku barajı kimse açısından aşılabilmiş değil. Ancak sivil inisiyatiflerin giderek o korku barajını aşabileceğini daha güçlü şekilde düşünebiliyoruz artık.
“Büyük tuz yürüyüşü” benzeri bir şey mi olur, geniş çaplı boykotlar mı olur, başka sevindirici şeyler mi olur bilemem. Ancak o güç birikiyor tüm dünyada ve bir noktada uç verecek. O uç da bu azgınlığın sonunu getirecek. İnşallah görecek, katılacak, “Oh be!” diyecek fırsatımız olur.


