İlhamını dünyadan alan yönetmen: Abbas Kiyarüstemi Yeni Şafak Kitap Eki Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
RABİA BULUT
Abbas Kiyarüstemi sineması için “hayatın sinemasıdır” demek, onun anlatı evrenini tanımlamanın belki de en yalın ve doğru yollarından biri. Kamera gözünden çok bir insan bakışı gibi işler; sokağın, sessizliğin, bekleyişin içinden hayatın nabzını tutar. Bu yazıda, Kiyarüstemi’nin bu benzersiz sinemasına bir kez daha yakından bakıyoruz. Kılavuzumuz ise Agora Kitaplığı’ndan çıkan Abbas Kiyarüstemi - Bitmemiş Sinema adlı kitap. Osman Akınhay’ın çevirisiyle Türkçeye kazandırılan bu derleme, Monika Raesch’in 1991-2016 yılları arasında yapılmış söyleşiler ve yazılar eşliğinde Kiyarüstemi’nin dünyasına açılan bir kapı sunuyor.
Kitap, Raesch’in kapsamlı sunuş yazısıyla başlıyor. Bu giriş bölümü yalnızca içeriğe dair bir özet sunmakla kalmıyor, aynı zamanda okuru, söyleşilerde karşılaşacağı Kiyarüstemi ile tanıştırıyor. Onun sinemasına dair bir zihinsel hazırlık yapmamıza olanak tanıyor. Burada yeniden düşünmekten kastımız bir sorgudan çok bir hatırlama, bir geri dönüştür. Kitabı okudukça, büyük ihtimalle kendinizi şu cümleyi tekrar ederken bulacaksınız: “Kiyarüstemi’nin filmlerini yeniden izlemeliyim.”
KİTAPTA NELER VAR?
Abbas Kiyarüstemi - Bitmemiş Sinema kitabında gazeteciler, sinema eleştirmenleri ve araştırmacılardan oluşan yazarların röportaj ve yazıları yer alıyor. Röportajların büyük bir kısmı, Kiyarüstemi’nin filmlerinin farklı ülkelerdeki gösterimleri sırasında yüz yüze gerçekleştirilmiş. Bazı röportajlar ise telefonla, hatta bir tanesi faks üzerinden yapılmış. Kiyarüstemi her soruya içtenlikle yanıt veriyor ve kitaba adını veren “bitmemiş sinema” ifadesinin bizzat kendisine ait olduğunu öğreniyoruz. Onun sözleriyle ifade edersek: “Bence film yönetmenlerinin filmlerini bir şekilde eksik bırakmaları önemlidir, çünkü böylece seyirciler eksik kısmı kendi hayal güçlerine başvurarak tamamlayabilirler.” Burada filmleri yarım bırakmaktan değil, seyircinin anlamlandırma sürecine katılmasından söz ediyor. Kiyarüstemi, filmlerinin yaşamasının sırrını da böyle açıklıyor.
BİR YAŞAM FELSEFESİ OLARAK SİNEMA
Kitap, Kiyarüstemi’nin sinemaya, hayata ve aşka dair pek çok düşüncesini aktarıyor ve aradan geçen zamanın bu düşünceleri eskitemediğini görmek etkileyici. Kitabı okudukça, Kiyarüstemi sinemasının kendine has özelliklerini bir kez daha görmek mümkün oluyor. Arkadaşımın Evi Nerede?, Kirazın Tadı, Yakın Plan, On ve Aslı Gibidir gibi filmleri, röportajlarda öne çıkan yapımlar arasında.
Eleştirmenler ve izleyiciler sık sık Kiyarüstemi’nin gerçeklikle ilişkisini sorguluyor. Kendisi de bu konudaki yaklaşımını net biçimde ortaya koyuyor: Gerçeklikle oynamanın kendi işi olduğunu söylüyor çünkü kendi ifadesiyle, bir dünya kuruyor. Ancak bu dünyanın gerçek olmasını sağlamak adına birtakım tercihler yapıyor. Bunlardan bazıları, profesyonel oyuncular yerine sıradan insanlarla çalışması ve senaryoyu hiçbir zaman tam metin halinde yazmaması. Kirazın Tadı filmindeki bir sahneye dair şunları söylüyor: “... torpido gözüne bir silah yerleştirdim ve oyuncunun korkmuş görünmesini istediğimde ‘Şu torpidoyu açıp çikolatayı çıkarsana, yiyelim’ dedim.” Bu açıklama, oyuncularından nasıl doğal tepkiler aldığını gösteriyor. Kiyarüstemi’nin filmlerindeki bitmeyen gerçeklik hissi de buradan geliyor.
Devamında şöyle diyor: “Oyuncularla seyahatlere çıkarım ve birlikte vakit geçirmek, kendi düşüncelerimi ve planlarımı bu insanlarla paylaşmamı sağlar. Ama asla oyuncularıma bu düşüncelerin, sohbetlerimizin filmlerimde diyaloğa dönüşmesi gerektiğini söylemem. Birlikte geçirdiğimiz süre boyunca, oyuncuların haberi olmadan diyalogları tasarlarız.” Bu yaklaşım, filmlerindeki diyaloğun doğallığını da açıklıyor.
Kiyarüstemi’ye sıkça sorulan sorulardan biri de İran İslam Devrimi›nin film üretimini nasıl etkilediği. Devrimin ardından bir süre fotoğrafçılığa yöneldiğini belirtiyor, bunun nedenini ise yeni şartlarda nasıl film çekileceğini ilk başlarda bilememesi olarak açıklıyor. «Yeniden film çekmeye başladığımızda çok sayıda kısıtlama ve düzenlemeyle başa çıkmakta zorlandık. Ancak başka seçeneğimiz yoktu; film çekmek istiyorsak bir yolunu bulmalıydık.” Filmleri uzun süre İran’da gösterime giremedi. Yurt dışında ödüller alırken, kendi ülkesindeki izleyiciye ulaşamıyordu. Bu durumu şöyle özetliyor: “İktidarın benim filmlerimle bir işi yok. Beni ne destekliyorlar ne de rahatsız ediyorlar. Filmlerim siyasal nitelik taşımıyor ama yine de hükümet, iyi film saymadıkları, çoğu insanın gidip görmek isteyeceği türden olmadıkları için desteklemiyor. Böylece halk adına filmlerimi desteklememeye karar veriyorlar.”
KİYARÜSTEMİ’DEN ÖĞRENMEK
Kitabın en dikkat çekici özelliklerinden biri, Kiyarüstemi’nin cevaplarındaki samimiyet. Cevaplarından, soruların tonunu ve soruyu soran kişinin niyetini anladığı anlaşılıyor. Kendisine ve sinemasına dair açık ama sınırlandırıcı olmayan cevaplar veriyor. Filmleriyle kendi varlığı arasında kopmaz bir bağ olduğunu tekrar tekrar gösteriyor. Kitapta çıkarılacak daha pek çok not var; ancak onları da keşfetmeyi siz okurlara bırakalım. Yazıyı Kiyarüstemi’nin genç sinemacılara verdiği şu öğütle bitirelim: «Yeni başlayan, genç bir film yönetmeniyseniz, çok fazla seçeneğiniz yoksa ama cesaretiniz varsa, o zaman bunu yeni bir tarz yaratmakta değerlendirmelisiniz. Bu tür filmlerin yeni bir yol açacağını ümit ediyorum. Sinemada her yönetmenin kişiliğini görebileceğim filmler görmek istiyorum.”


