İnşallah sıra “Zina haramdır” hutbesine gelmez İsmail Kılıçarslan
Yenisafak sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Bekir Bozdağ’ın meâlen “Kardeşim, Diyanet hutbeleri kanunun koruması altındadır. Diyanet Allah’ın dinini ve hükümlerini anlatmayacak da hamburger tarifi mi verecek minberden?” cümleleriyle itiraz ettiği “seküler isyan” arşıâlâya ulaştı.
Cuma namazlarına devam ediyorsanız farkındasınızdır. Seküler isyanın ayyuka çıktığı son üç haftadır değil, Diyanet son 3-4 aydır son derece kişilikli, son derece net, son derece “buradayım” diyen hutbeler irad ettiriyor cuma günleri. İyi de yapıyor. Birkaç senedir itiraz ettiğimiz “Yağsız çorbaya benzeyen hutbe dili” hızla değişti ve cuma namazlarında Müminler tam da ihtiyaç duydukları meselelerde, ağırlıklı olarak da sosyolojik konularda köşeli, doğru düzgün cümleler duymaya başladılar.
Eh, hal böyle olunca sekülerler çıldırdı tabii. Ezanda kulakları, namazda gözleri yok ama biz Müslümanların hutbede ne dinlemesi gerektiğine karar vermek istiyorlar hâlâ. Biri bunları hayrına uykudan uyandırıp “Çevik Bir artık yok, kimse andıç vermiyor, zaten Ümit Özdağ da Diyanet çalışanı değil artık, insanlık düşmanlığına parti başkanı olarak devam ediyor” falan dese.
Yine de ben bu sekülerleri anlıyorum bir bakıma. Son üç haftadır “tam sosyolojinin içinden konuşan” Diyanet hutbeleri onları çok tedirgin etmiştir. Allah’ın emir ve yasakları bizim sekülerleri çok tedirgin eder çünkü oldum olası.
Zihnim beni yanıltmıyorsa üç hafta önce Diyanet “Teşhir terörüne mahal vermeyin, Allah’ın tesettürle ilgili emir ve yasaklarına uyun, etinizi budunuzu sere serpe sergilemeyin” manasında bir hutbe irad etti. Allah’ın emrettiği, Efendimiz (s.a.v)’in çerçevelediği tesettür ve edep ile ilgili meselelere temas etti.
Aman görmeyin bizim sekülerleri. Kadın özgürlüğünden girdiler, feminizmden çıktılar. Woke kültürünün ne kadar leş argümanı varsa üzerimize boca ettiler. Kendisini “Müslüman feminist” olarak tanımlayan bir ablamız da “Diyanet’in bu hutbesi, başörtüsünün mecburi tutulmasının ilk adımıdır; o yüzden başımı açıyorum” diyerek başını açtı, iyi mi? Allah’tan Diyanet “Zina haramdır” hutbesi irad etmedi şu sıralar.
O haftayı atlattıktan sonra geçtiğimiz hafta “laik atak” geçirme sırası, hem de AK Parti’nin kadın milletvekillerine çağrı yaparak Nevşin Mengü’ye geldi. Peşine DEM Parti, BBC falan filan sökün etti tabii.
Diyanet’in hutbesindeki cümleler şöyleydi: “Karşılıklı rıza olmadan, Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek, ilahî adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır.”
Bizim sekülerlere böyle şeyleri anlatmaktan yoruldum ama bir daha anlatayım. İslam’ın miras hukuku açıktır ve bu hukuka göre karşılıklı rıza yahut bırakılmış vasiyet yoksa müteveffanın malları evlatları arasında “iki pay oğula, bir pay kıza” olacak şekilde dağıtılır.
TC’nin miras hukuku da açıktır. Mallar oğullar-kızlar arasında eşit dağıtılır ve bu dağıtım anayasal güvence altındadır. Diyanet, doğaldır ki hutbede Allah’ın emir ve yasaklarını hatırlatacaktır. Mirası kimin nasıl bölüştüğü ile de ilgilenmeyecektir; çünkü vazifesi değildir.
Yani şu: Sekülerlerin “Eşit miras anayasal haktır” demeleri ne kadar doğalsa Diyanet’in de “Miras dağıtımında Allah’ın ölçüsü açıktır; eşit miras dağılımı Allah’ın emirlerine aykırıdır” demesi de o kadar doğaldır.
Kaldı ki Diyanet o hutbede bu hatırlatmayı yaparak asıl riski “Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmayan kız çocukları” bağlamında almamıştır. Orada asıl riski “Kız çocuklarını mirastan mahrum bırakan” miras sahipleri konusunda almıştır.
Belki bizim sekülerlerin haberi yoktur ama bilhassa Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde kız çocuklarına miras vermemek, “berbat bir gelenek” olarak yaşamaktadır. Kendisine “Allah’ın emri var” diye hatırlatılan bazı insanların hâşâ “inkâr ederim öyle Allah’ı” dediği bile vakidir.
Yani Diyanet, aslında kız çocuklarının “daha az miras almasını” değil, “Allah’ın koyduğu ölçü” kapsamında mirastan faydalanmalarını savunmaktadır. Bir de tabii, kız mirastan bir, oğul mirastan iki alınca pay üç olur ve herkes üstte eşitlenir. İslam’ın miras hukuku ne Roma hukuku gibi kadının mirasına vasi atanmasını; ne de kadim dünyadaki gibi kadının mirastan mahrum kalmasını savunur. İnsanlara adaletle muamele eder.
Yoruldum yine. Ne kadar anlatırsam anlatayım bizim sekülerlere işlemeyecek nasılsa. Hoş, Nevşin’in imdada çağırdığı bazı AK Partili vekiller de kendi aralarında -hâşâ- “Allah da miras konusunda biraz şey yapmış” diyorlardır ya neyse. Biz yine de “Allah bilir, siz bilmezsiniz” demekle yetinmiş olalım.


