İnsanlığın aradığı adalet manifestosu: Veda hutbesi Yeni Şafak Kitap Eki Haberleri
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
ZEYNEP SANCAR
Kainatın varlık sebebi Hz. Muhammed (s.a.v), çağlar öncesinden en medeni yaşam biçiminin kurallarını sadece Müslümanlara değil tüm insanlara vaaz eden kutlu bir peygamber. Kendisine indirilen yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’i hayatının her anında, attığı her adımla somutlaştıran Efendimiz (s.a.v.), en güzel insan denildiğinde ilk akla gelen isim oldu her devirde. Bu yüzden de kararmış kalpler leke tutmaz güzelliğine gölge düşürmek istediler akılları sıra. Hep denediler hep yanıldılar. Onların çirkinlikleri ve çiğlikleri Server-i Enbiya Efendimize muhabbetimizi daha da arttırdı. Dahası O’nunla ünsiyetimizi pekiştirecek okumalara döndürdü yüzümüzü. Yakın zamanda Ketebe Yayınları’ndan okura ulaşan Veda Hutbesi tam da bu günlerde sadra şifa olacak türden bir eser. Hem Efendimiz Aleyhisselatü vesselamın Veda Haccı’nı yeniden yâd etmeye vesile olan hem de Veda Hutbesi’nde vazedilen kurallar bütününü hatırlatan eser, Dâru’l-İlim İslami İlimler Merkezi’nin kurucusu, Muhammed Yazıcı tarafından kaleme alınmış. Son Nebevi Nutuk alt başlığını taşıyan eser, Efendimiz (s.a.v.)’in Veda Hutbesi’nden hareketle
“İslâm ne idi?” “Bir bütün olarak İslâm neleri teklif etti?” “Ortaya çıktığı ilk dönemde neyi gerçekleştirdi?” sorularına da cevap veriyor, günümüz Müslümanlarının ahvâlini nazara vererek okumaya ve kendimizi hesaba çekmeye davet ediyor.
Kitabın giriş bölümünde coğrafi ve kültürel olarak hitabet ve söz sanatlarının neden Arap Yarımadası’nda daha etkili ve etkin olduğuna dikkat çeken Yazıcı, Cahiliye Araplarında Hutbe geleneğine bir başlık açarken o dönemin tanınmış hatipleri hakkında detaylı bilgiler veriyor. Sahabelerin Yetişmesinde Nebevi Hutbelerin Yeri başlığı Peygamber Efendimizin hutbelerini nasıl bir eğitim metodu olarak kullandığını ortaya koyuyor.
HER CÜMLESİ BİR DEVRİMİN ÖZETİ
“Din asr-ı saadette nasıl hayatın içindeyse, dinin elçisinin hutbeleri de o denli gerçekçi, işlevsel ve çözüm üreticiydi.” diyen Yazıcı, Efendimiz Aleyhisselâm’ın ebedî yaşamdan gündelik yaşamın her karesine doğrudan temas eden yönlendirmeler yaptığı hutbelerine örnekler veriyor. Yazıcı, Hz. Peygamber’in tebliğ sürecini ve sonuçlarını
“Önce insan yetiştirerek başladı. Öz çocuklarını diri diri toprağa gömen insanları karıncayı incitmenin kefaretini soran şahsiyetlere dönüştürdü. Sonra sıra toplumsal ıslaha geldi. Bir ailenin fertleri arasındaki ülfet ve muhabbetten daha öte, yeryüzünün bir emsaline daha şahit olamayacağı bir topluluk oluşturdu.” cümleleriyle özetliyor. Görüntünün zihinlerimizi esir aldığı bu çağda Yazıcı, sözün ve kelimelerin gücüne bir kez daha dikkat çekerken Efendimiz (s.a.v.) in ağzından çıkan sözlerin nasıl bir dönüşümün fitilini ateşlediğine işaret ediyor.
Kitabın asıl meselesi olan Veda Hutbesi bahsinde bu tarihi metnin hem bize hem de insanlığa ne söylediğinin altı bir kez daha kalın çizgilerle çiziliyor.
“Veda Hutbesi bir sonuç bildirgesidir. İslâm’ın ilk gün vadettiği ve gerçekleştirdiği şeylerin deklarasyonudur. Sonunda hazirunu şahit tutması bunun en önemli göstergesidir. Nebi Efendimiz (sav) bir görev alıyor ve en sonunda tekellüf ettiği vazifeyi bihakkın eda ettiğine dair şahitlik istiyordu. Konuşmanın sonunda mübarek ellerini semaya kaldırıp üç defa “Şahit ol, ya Rab!” demesi müthiştir. Bu son manifestoda söylenen sözlerin hepsi yirmi yıllık davet döneminin özetidir aslında.” diyen Muhammed Yazıcı, şöyle devam ediyor:
“Her cümle İslâm’ın bir devrimini ifade eder. Faizin yasaklandığını söylemesi iktisadi; soyu, ten rengi ne olursa olsun herkesin eşit olduğunu ifade edişi siyasal; kadınların haklarına dair sözleri sosyal; kan davalarının kaldırılmasına yönelik söz hukuksal dönüşümün ilanıdır. Ve bütün bu sözleri müşahhaslaştırarak ferman eder.”
İNSANLIK HÂLÂ O’NUN (S.A.V) SEVİYESİNE ULAŞAMADI
İnsan hakları ve adalet konusundaki bütün uluslararası hükümler, sözleşmeler İsrail işgali ile yerle bir olurken dünya halkları vicdanî bir itiraz yükseltiyor. Oysa Peygamberî hakikat veda hutbesiyle insanlığın ekmek, su gibi ihtiyaç duyduğu ‘adalet’ duygusunu bizlere vasiyet ediyor.
Neyi kaybettiğimizi ve hatırlamamız gerektiğini ise Yazıcı şöyle hatırımıza getiriyor:
“İnsanlık onun o gün, ‘Ey insanlar!’ diye hitap ederek deklare ettiği kıstasları ondan on dört asır sonra, yüz milyona yakın insanın feci bir şekilde can verdiği iki dünya savaşının ardından yazılı ortak metin hâline getirmiştir. İnsan hakları bildirgesi artık yeryüzünün en vahşi canlısı olan insanoğlunun neslinin tükenme korkusuyla karşı karşıya kaldığında vücuda gelmiştir. On dört asır sonra ancak insan ırkının yok olma tehlikesiyle yüz yüze geldiğinde gerçekleştirdiği şeyi o yirmi yıl gibi bir zamanda söz ile inşa etmişti.
Bugün hâlâ dönüp onun son manifestosuna göz attığımızda insanlığın onun bilfiil gerçekleştirdiğini ilan ettiği seviyeye ulaşmadığı görülecektir. Veda Hutbesi’yle insan hakları bildirgesi arasında benzerlikler hep kurulagelmiştir. Objektif ve insaflı bir nazar hâlâ insanlığın onun gerçekleştirdiği şeyi teorik zeminde bile inşa edemediğini gözlemleyecektir.”
Katliamların, soykırımların batının icat ettiği tüm kavramları ve kurguları alaşağı ettiği bu günlerde bütün insanlığın gönlüne su serpecek tek metin olan Veda Hutbesi’ni tekrar tekrar okumakta fayda var.


