İş birliği yetmez İttihad ı İslam lazım Düşünce Günlüğü Haberleri
Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Doç. Dr. Ahmet Hüsrev Çelik / Düzce Üniversitesi – Uluslararası İlişkiler Bölümü
İstanbul’da, 20-22 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Gençlik Forumu ve İTT Dışişleri Bakanları Konseyi 51. Oturumu toplantılarında en dikkat çeken husus İİT’nin unuttuğu bazı varoluşsal hususların tekrar hatırlatılması oldu.
VAHDET OLMADAN RAHMET OLMAZ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İİT Gençlik Forumu'ndaki konuşmasında “Müslümanlar olarak daha fazla vakit kaybetmeden imanımıza ve inancımıza yakışır şekilde birlik ve beraberlik içinde uhuvvet bilinciyle hareket etmemiz şarttır. Her fırsatta şu gerçeği birbirimize hatırlatmamız gerektiğine inanıyorum vahdet olmadan rahmet olmaz… biz bu kimliklerimizden öte unutmayın önce Müslümanız, Müslümanlık hepimizin en üst kimliğidir…ortak paydamız dini mübini İslam’dır… Sizlerden bir vücudun azaları gibi hareket etmenizi bekliyorum...” demiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakanlar Konseyi toplantısındaki konuşmasında da “Her birimiz La İlahe İllallah Muhammed ur Resulullah diyoruz. … Resulu Ekrem Efendimizin (sav) şu emrini bilhassa bugünlerde kendimize rehber edinmeliyiz, iki birden, üç ikiden, dört üçten iyidir ittifak ediniz… Hucurat Suresi'nin 10. ayetinde Cenabı Allah şöyle buyuruyor müminler ancak kardeştirler öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki rahmete eresiniz bunun için önce kendi içimizdeki ihtilafları çözeceğiz.” demiştir.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise konuşmasında “Biz ümmeti bir bütün olarak görüyoruz, içinden geçilmekte olan çalkantılı dönemde İslam hepimizin acilen ihtiyaç duyduğu gerekli rehberliği sağlamaktadır. Kur’an-ı Kerim’de Ali İmran Suresi'nde bize şöyle buyurulur ‘Ey müminler hepiniz birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin.’ Bu anlayışla teşkilatımız bir diyalog platformu olmanın ötesinde üye devletlerin politikalarının eş güdümünü sağlamada ve fikir birliği oluşturmada önemli bir işlev görmektedir” demiştir.
MESCİD-İ AKSA VE KUDÜS
Hakan Fidan, konsey konuşmasında “Kudüs’ün sahiplenilmesi İslam işbirliği teşkilatının varoluş nedenidir…” sözleriyle bu gerçeği üye ülkelere tekrar hatırlatmıştır.
Bugünkü adıyla İİT daha önceki adıyla İslam Konferansı Örgütü’nün (İKÖ) kuruluş ve varoluş sebebi Mescid-i Aksa ve Kudüs’tür. 21 Ağustos 1969’da bir Yahudi tarafından Mescid-i Aksa’da çıkarılan yangın sonrasında, Suudi Arabistan ve Fas’ın girişimleriyle İslam Zirvesi toplanması kararlaştırılmıştır. Fas Kralı tarafından bütün Müslüman ülkelere gönderilen şu mektupla toplantı daveti yapılmıştır.
“Hepimizin, inandığımız İslâm birliği anlayışına ve bütün dünyadaki Müslümanların, özellikle El-Aksa Mescidi’ne karşı girişilen çirkin suikast üzerine, devlet ya da hükûmet başkanlarının toplanmaları yolundaki isteklerine uyarak ve 8-9 Eylül 1969 tarihlerinde Rabat’ta toplanan İran, Malezya, Nijer, Pakistan, Suudî Arabistan, Somali ve Fas temsilcilerinden meydana gelen hazırlık komitesinin tavsiyesini göz önüne alarak sizi 22-24 Eylül 1969 tarihleri arasında, krallığımızın başkenti Rabat’ta, El-Aksa Mescidi’nin uğradığı felâketi ve Kudüs şehri sorunundaki tutumlarımızı birleştirmek için yapılacak İslâm zirve toplantısına katılmaya davet ediyoruz…”
Davet Mektubu; açıkça varoluşsal amacı tanımlamakta, hassasiyetleri vurgulamaktadır. “Hepimizin inandığı İslam Birliği ifadesi” İslam Dünyasında “İttihadı İslam” olarak kavramsallaşan ve bugün itibarıyla yüzyılı aşan bir arayıştır.
İKÖ/İİT oluşumunun zaman içerisinde varoluşsal amacından uzaklaştığı görülmektedir. İKÖ’nün kurulması somut ve sonuca dönük bir adım iken, sonraki süreçte aynı hız ve aynı irade sürdürülememiştir.
İİT’nin 56 yıllık tarihindeki 15 olağan zirve, 7 olağanüstü zirve bunun en net göstergesidir. Teşkilat, alt birimlerini hem genişletmiş hem derinleştirmiştir. İİT bugün; izcilikten medyaya, emlaktan vergiye, helal gıda akreditasyonundan spor federasyonuna farklı farklı konularda onlarca alt kuruluşa sahiptir. Ancak Kudüs meselesine ilgisi azalmış, sonuç bildirilerinde kınama standartlaşmıştır.
TEŞKİLATIN BEYİN ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞTİ Mİ?
7 Ekim sonrasındaki soykırımda bütün gözler doğal olarak İİT’ye çevrilmiştir. Müslümanların beklentisi de ilk olarak İİT’nin adım atmasına yönelik olmuştur. Ancak İİT’nin bu süreçteki tutumu Müslümanlar açısından hayal kırıklığıdır. İİT artık kamuoyunda yüksek sesle sorgulanmaya başlamıştır.
2019’da Fransa Cumhurbaşkanı Macron “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” demişti. İİT açısından henüz “beyin ölümü gerçekleşti” demek için erken ancak “gerçekleşti mi?” olarak sormanın ise tam zamanı.
Bugün İİT 57 üyesiyle BM’den sonra en büyük örgüttür. İİT üyesi ülkeler dünya ham petrol rezervinin yüzde 66›sına ve doğal gaz rezervinin de yüzde 60'ına sahip durumdadır. Dünya enerji ve lojistik güzergahlarının ve jeopolitiğinin neredeyse tamamı Müslüman ülkelerinin kontrolündedir.
Nitekim İİT Gençlik Forumunda Cumhurbaşkanı Erdoğan bu hususta “…bakınız bugün nüfusu neredeyse 2 milyarı bulan İslam aleminin en temel sorunu imkansızlık değil vahdet eksikliğidir Allah’a hamdolsun her şeyimiz var insan gücümüz ekonomik kapasitemiz yeraltı yerüstü kaynaklarımız var stratejik önemi yüksek coğrafyalarımız güçlü savunma sanayimiz var tüm bunlara rağmen hak ettiğimiz yerde değilsek bunun sebebi bellidir…” demiştir.
Hakan Fidan da Dışişleri Bakanları toplantısında “dünya nüfusunun dörtte birini temsil eden muazzam kaynaklara sahip bir bloğun parçası olan İslam ülkeleri.” ifadeleriyle bu potansiyele dikkat çekmiştir.
Çok sorunlar içerisinde, bütün İslam dünyasının üzerinde uzlaşabildiği tek konu Mescid-i Aksa olmuştur. Mescid-i Aksa Müslümanların sinir ucudur. Müslümanların bir refleksi ilk etapta İKÖ/İİT sonucunu vermiştir. Şimdi bu iş birliğini birkaç adım daha ileriye taşıma, bu konu üzerinden başlayarak ittihad etme, yüzyıllık ideali İttihad-ı İslamı tesis etme zamanıdır.


