İsrail’in Alman istisnailiğine hizmeti Selçuk Türkyılmaz
Yenisafak sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
İsrail’in 7 Ekim 2023’ten sonra Filistin’in tarihî topraklarında yeni bir soykırıma girişmesi kolonyalist yayılmacılık siyasetinin bir sonucuydu. Çok kimse, Filistinlilerin bağımsızlık mücadelesine odaklanmadığı için Kassam Tugaylarının karşı hamlesini bağlamı içerisinde değerlendiremedi. Arada Hamas’ı İsrail’in yayılmacı saldırganlığına sebep olmakla suçlayanlar bile çıktı. Çünkü Filistinlileri fail olarak göremiyorlardı. Onlara göre Hamas “İsrail’in öfkesi”ni uyandırmıştı. Fail olan yalnızca İsrail’di.
İsrail’le ilgili algılarımızı ciddi bir sorgulamaya tabi tuttuğumuzda Filistinlileri edilgenliğe mahkûm eden tutumun daha genel bir görüşten kaynaklandığını fark edebiliriz. Buna göre İsrail ve Yahudiler, Avrupa ülkelerinde ve neredeyse bütün dünyada hâkim konumdadır. Özellikle Avrupa ülkeleri Yahudi gücüne boyun eğmektedir. İsrail, bu hâkimiyetin kendine kazandırdığı manevra gücü ile hareket etmektedir. Başta Almanya olmak üzere Yahudi gücüne boyun eğen Avrupa ülkeleri istemeden de olsa İsrail’e destek sunmaktadırlar. Eğer biraz daha ileri gidilse Avrupalıların İsrail’e destek sunmak mecburiyetinde kaldıklarını da söyleyecekler. Bunlar elbette bir düşünme biçimini yansıtmaktadır ve böyle düşünenler gerçeklikle bağını koparmışlardır. Bir fikirden hareket ettikleri için de tabiri caizse romantik bir görüşü benimsemişlerdir. Bu romantik görüş ise Avrupalıların Yahudi düşmanlığıdır. Almanlar da Yahudi düşmanı oldukları için Hitler ve Naziler Yahudilere karşı antisemitik fikirlerle harekete geçmiştir. Böylelikle Almanlara ve Avrupalılara Holokost utancı kalmıştır. Dolayısıyla bugün dahi Almanlar ve Avrupalılar kefaret ödemektedirler. Yeni romantizme göre hâkim olan Yahudilerdir.
7 Ekim 2023’ten sonra bu düşüncelerin temelden yanlış olduğunu ifade etmeye çalıştım. ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa’nın İsrail’e desteğini ve Filistin topraklarında işlenen soykırım suçunun içinde doğrudan yer almalarını Holokost utancı ve kefaret ile açıklamak mümkün değildi. Ne Almanlar gönülsüzce ve zorunlu olarak destek veriyordu ne de Fransa, İngiltere ve ABD. Çünkü bu bir kolonyal yayılmacılık örneğiydi ve İsrail en başından itibaren bir Anglosakson projesiydi. Bu, dinler arasındaki bir savaş da değildi. Fakat ısrarla dinler arası savaş üzerinde duruldu. İsrail’in Siyonist liderleri ve Amerikalılar din savaşı kavramını özellikle vurguluyordu. Hangi amaçla din savaşı üzerinde ısrarla durulduğunu ayrıca sorgulamak gerekiyor, şimdilik bu kavramın gerçekliği belirsizleştirdiğini belirtmekle yetinelim. Buna karşın Gjovalin Macay’ın Middle East Eye’da yayımlanan “Germany’s zeal for Israeli genocide revives its dangerous exceptionalism (Almanya’nın İsrail soykırımına olan hevesi, tehlikeli istisnacılığını yeniden canlandırıyor)” başlıklı yazıda çok daha çarpıcı bir durumu işaret ediyor. Macaj’a göre Almanya gerçekliğin üzerine örtü çekmeyi bir kenara bırakın, Filistin soykırımına katıldığını neredeyse bütün dünyanın gözüne sokmaktadır. Almanya gerçekliği belirsizleştirmeye değil, açığa vurmaya çabalıyor.
Gjovalin Macaj’ın makalesi üzerinde daha geniş durmamız gerektiğini ifade etmiştim. Macaj’a göre İsrail tarafından icra edilen imha planını, Almanya ulusal üstünlüğünü yeniden tesis etmek için devlet olarak desteklemektedir. Almanya’nın ulusal üstünlüğünün yeniden tesisi ile İsrail’in imha planının desteklenmesi arasındaki bağın ortaya çıkarılması oldukça önemlidir. Macaj’ın Almanya’yla ilgili daha da ürpertici olan tespiti bu değildir. Ona göre Almanya, İsrail’in imha ve soykırım savaşına sınırsız desteğini açıkça dile getiriyor ve bu desteğin bütün dünya tarafından görülmesini istiyor. Çünkü Almanya, Alman istisnacılığını yeniden canlandırmak istiyor.
Bahsi geçen makalede dile getirilen düşünceleri tartışmak için Alman istisnacılığı gibi kavramların ne anlama geldiği üzerinde durmamız ve bağlamını ortaya çıkarmamız gerekiyor. Alman istisnacılığını Avrupa ve Amerika istisnacılığı ile birlikte düşünebiliriz. Macaj, istinailik anlayışının Almanlara iyi Yahudi ve kötü Yahudi’yi tayin etme hakkını verdiğini de söylüyor. Ona göre Almanya’da Yahudi kökenlilerin Siyonist İsrail’e yönelik protesto eylemelerinin antisemitizm kategorisine dâhil edilmesi, Almanların Yahudiler hakkında karar verme yetkisini kendi eline almasından kaynaklanıyor. Almanya, bilerek ve isteyerek, Siyonist İsrail’i soykırıma teşvik etmektedir. Hatta bu soykırımın konuşulmasını ve suç olarak kabul edilmesini de engellemektedir.
Böylelikle Alman istisnailiği çok daha öne çıkmaktadır.


