Karadere Müderrisi Şeyh Kalomer Mahmud Efendi hakkında bir kitap Ömer Lekesiz
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
“Osmanlı’nın Son Dönemlerinde İlme Adanmış Bir Hayat: Karadere Müderrisi Şeyh Kalomer Mahmud Efendi” adlı kitap,
A. Şakir Okutan
imzasıyla
Ketebe Yayınları
’nın Nisan 2025 kitapları arasından çıktı.
Hayatı ve ilmi gayretleri mezkur kitaba konu olan Ganiömerzâde Mahmud Efendi, ilk etapta Mehmet Yahya Okutan’ın Takriz ve Emin Aşıkkutlu’nun Eser Hakkında’ki yazılarından öğrendiğimize göre
Trabzon
vilayeti
Of
kazasının
Bölümlü
köyünde doğmuş; tefsir, fıkıh, hadis ve kelam ilimlerinde icazet alarak kendi mahallesi olan Kalanas’ta başladığı müderrisliği Karadere Medresesi’nde sürdürmüş ve aynı zamanda
Gümüşhanevî dergahı
na intisap ederek hem ilmi hem de tasavvufî yönden belde halka önderlik etmiştir.
1838-1930 yılları arasında yaşayan
Ganiömerzâde Mahmud Efendi
Osmanlı’nın yıkılışını, Cumhuriyet Türkiye’nin kuruluşunu birlikte idrak etmiş; bu devrin zorluklarıyla baş etmede düşkünlere, ihtiyaç sahiplerine ilmen, ahlaken ve maddeten destek olmakla kalmamış, bölgesinin imar faaliyetlerinde de öncülük etmiştir.
Mahmud Efendi’nin yaşadığı hayatın yani 1838-1930 arasındaki 92 yılın, tarihi - toplumsal büyük krizleri ve fetret zamanını ihtiva ettiği mazlumdur. Tanzimat Fermanı’nın ilanından, Meşrutiyetlere, Birinci Cihan ile Kurtuluş Savaşı’na, din ve milletle savaş açan bir yeni bir devlet sisteminin oluşmasına, Hilafet’in ilgasına, Tekke – zaviye, türbe ve medreselerin kapatılmasına, tevhidi tedrisata geçilmesine, İslam harfleri yerine Latin harflerinin kullanılmasıyla halkın bir gecede cehalete sürüklenmesine… kadar birçok hususun Mahmud Efendi’nin şahsi tarihinden genel tarihe dair birer izlek olarak gerçekleşmesi, onun hayatını, hatıratını ve belgeler dahil terekesini de çok değerli kılmaktadır.
Bunların değerini daha çocukken fark eden Okutan’ın, Mahmud Efendi’yle ilgili hatıratın, belge ve bilgilerin izini sürmesiyle başlamış Karadere Müderrisi Şeyh Kalomer Mahmud Efendi adlı kitabın hikayesi…
İshak Güven Güvelioğlu, Mehmet Yahya Okutan, Emin Aşıkkutlu ile Süleyman Gür’ün Mahmud Efendi ile ilgili sunuş / takdim / takriz / biyografi formuyla verdikleri bilgilerle açılan kitabını, Okutan on üç bölüm üzerine kurmuş; bu bölümlerde Ganiömerzâde Mahmud Efendi’nin çocukluk ve tedrisatını; sosyal ve tasavvufi yönünü, ilmi şahsiyetini ve çalışmalarını; menkıbelerini, manzumelerini, meslektaşlarını; mektuplarını; vasiyetini ve kabrini; ailesini ve çocuklarını; kitaplarını, Hazretin köyü olan Bölümlü’nün tarihiyle birlikte kaydi ve kavli bilgiler, yazılı kayıtlar ve sair belgeler eşliğinden işlemiştir.
Mahmud Efendi’yi anma törenleriyle, Hazret’ten çocukken Kur’an okuma imkanına sahip olanlardan Talip Eyüpoğlu’nun tanıklıklarıyla kıymetli çalışmasını tamamlayan Okutan, Kitabın Hikayesi’nde kendi çalışma serüvenini, eleştirisini ve kadirşinaslığını da şöyle ifade etmiştir:
“Mahmud Efendi’nin hayatıyla ilgili çalışmanın daha profesyonelce ve akademik düzeyde yapılması düşünülebilirdi ancak kendi ihmal ve vebalimizi yine kendimiz düzeltmeliydik. Torunlarından Osmanlı Arşivi Uzmanı Mehmet Yahya Okutan’ın desteği önemli bir unsurdu. Zira, Efendi’den Arapça haricinde çok sayıda Osmanlı Türkçesi ile yazılmış belge, kitap ve metrukât intikal etmişti. Bu çalışma çerçevesinde Mahmud Efendi’nin iki oğlu arasında bölüşülmüş olan ve günümüze ulaşan icâzetnâmeler, mektuplar, kitaplar, şiirler, hutbeler, vaaz ve ders notları yanında bitkilerle sağlık çalışmaları (fitoterapi), dua çalışmaları, vefkler ve imar (yol, köprü medrese, minare, cami) çalışmaları ile ilgili muhasebe defterlerinden oluşan belgeler tek tek incelendi. Gelinen bu noktada 2017 senesi itibariyle çalışmalara başladık.
Bu vesile ile eserin ortaya çıkmasında yıllar önce bu çalışmayı teşvik eden, yol gösteren, tavsiyede bulunan ve halen katkısı devam eden hocamız İsmail Kara’ya, bizzat bizimle Of/Bölümlü’ye giderek ondan intikal eden kitap ve belgeleri tek tek inceleyen, tespitlerde bulunan ve yazılı hale getiren İshak Güven Güvelioğlu’na teşekkür ediyoruz. Böylece ilginç bir tevafuk örneği olarak 1886 senesinde büyük dedelerimiz Mahmud Efendi ve Karadere Medresesi kurucu müderrisi Hüseyin Efendi’nin Karadere Medresesi’nde hizmet vermek için bir araya geldikleri gibi bundan tam 136 yıl sonra torunları olarak bizler de onların emek ve hikayelerini gün yüzüne çıkarmak için bir araya gelmiş olduk.”
Şahsi tarihlerin milletlerin genel tarihlerinin ya da özel dünyaların toplumsal dünyanın değerli bir nüvesi, misli / örneği olduğunu hatırlatarak, Okutan’ın kıymetli çalışmasının titizlikle okunmasını öneriyoruz.


