Metin Önal Mengüşoğlu: ‘Asım’lardan biri olmaya gayret ettim’ Yeni Şafak Kitap Eki Haberleri
Yenisafak sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
GIYASETTIN DAĞ
Mehmet Akif üzerine ‘Müstesna Şair Mehmed Akif’ ve ‘İslam Milletinin İstiklal Marşı’ adıyla yayınlanmış iki kitabı bulunan ve Mehmet Akif’in nesirlerinden yola çıkarak üçüncü kitabını hazırlama aşamasında olan Metin Önal Mengüşoğlu, Akif’le ilgili çalışmaya devam ettiğini, çalıştıkça Akif’i daha yakından tanıma ve anlama imkânı bulduğunu bundan da yeni eserler ortaya çıktığını belirtiyor. Akif’in kendi dünyasındaki yansıması hakkında “Akif, duruş ve yaşayış olarak müstesna bir şahsiyet, onu yazarken biraz da kendimi yazdım, bendeki yansımalarını kaleme aldım. Asım’lardan biri olmaya gayret ettim” diye söze başlıyor.
Akif ile ilk gençlik yıllarında tanıştığını ve onu anlama yolculuğunun halen devam ettiğini belirten Mengüşoğlu, “Şuara Suresinde şairler hakkında ifadeler bulunmaktadır. Bu ilk bakışta olumsuz bir yaklaşım gibi görünse de devamında gelen ayetteki ‘Hakkı söyleyenler müstesna’ ibaresini göz önüne aldığımızda hakkı söyleyenlerin istisna tutulduğu görülmektedir. Türk Edebiyatının geçmişten günümüze durumu göz önünde bulundurulduğunda şunu rahatlıkla ifade edebiliriz ki her zaman en net biçimde hakkı söyleyen Mehmet Akif’tir. O müstesna bir şair veya mütefekkirdir. Hakikati söyleyen bir isimdir. Bu sebeple üzerinde daha fazla durmaya ve yeni bir kitap daha yazmaya karar verdim” demektedir.
EY ELLERİ BÖĞRÜNDE YATAN ADAM KALK!
Divan edebiyatının güçlü olduğu dönemlerde devletin de güçlü olduğunu ve orduların fetihten fetihe koştuğuna değinen Mengüşoğlu, bu sebeple divan edebiyatımıza daha çok aşk, kadın ve benzeri konuların ağırlıklı olarak yansıdığını ancak Akif’in döneminde Osmanlı’nın dağılıp toprak kaybeden bir devlet durumuna düştüğünü, bu sebeple Akif’te toplumsal sorunlara yoğun bir dikkatin var olduğunu belirtmektedir.
Mehmet Akif görevleri esnasında Balkan, Anadolu ve Orta Doğu seyahatlerinde toplumun halini çok yakından görme imkânı edinmiştir. Avrupa, 1. Dünya Savaşı’nda milyonlarca insanını kaybetmiş ancak bayındırlık ve fen anlamında yeniden ayağa kalkabilmiştir. Ancak İslam dünyasının virane hali devam etmektedir. Mengüşoğlu’na göre Akif İslam dünyasının Kuran’dan kopuk bir dindarlık yaşadığı için bu halde olduğuna inanmaktadır ve bunu hem nesrinde hem de şiirinde dile getirmektedir. “Mehmet Akif’in şiiri Sezai Karakoç’un ifadesi ile toplumun jurnalidir, toplumsal sorunlara sokaktaki hayatı yoksulluğu ve yoksunluğu en doğru ve en çarpıcı şekli ile Akif bize aktarmıştır. ‘Âlemde ziya kalmazsa sen etmelisin halk, Ey elleri böğründe yatan adam kalk’ diyor. Elleri böğründe yatan Mehmet Akif’e göre İslam dünyasıdır ve yatmaktadır”.
“Mehmet Akif şiirlerinde şekilci bir yaklaşımdan, şekilci bir dindarlıktan ahlaki bir dindarlığa geçmeyi önermektedir, bunda da ana kaynağı Kur’an’dır. ‘Doğrudan doğruya Kur›an›dan alarak ilhamı, asrın idrakine söyletmeliyiz İslamı’ derken yaklaşımı budur” diyen Mengüşoğlu, Mehmet Akif’in yeniden İslam’a dönüş anlamında Cemalettin Afgani, Muhammed Abduh ve diğer öncülerle fikri ve zihni anlamda çok yakın bir ilişki içerisinde olduğunu, onların fikri eserlerini tercüme ederek dergilerde yayınladığını belirtmektedir.
‘SALTANAT REJİMLERİNİN HER TÜRÜNE KARŞIDIR’
Mehmet Akif’in Sultan 2. Abdülhamid’e muhalefet etmesi de tartışılan meselelerden biridir. Mengüşoğlu Akif’in bu muhalefetinin üç sebebe dayandığını, bunların da idarede bazı konularda öngörüsüz hareket etmesi, baskı rejimi kurması ve hafiye uygulamaları olduğunu vurgulamaktadır. “Osmanlı bir Balkan devletidir. Osmanlı’nın Balkanlarda 80 binin üzerinde eseri bulunmaktadır. Balkanların elden çıkmasından dolayı Sultan Abdülhamid’i suçlar onun daha öngörülü ve bu ihtimallere hazırlıklı olması gerektiğini söyler. Mehmet Akif sadece Abdülhamid’e değil özelde bütün saltanatlara karşıdır. İslam dünyasında bu saltanat sadece sarayda değil, medresede, tekkede de bulunmaktadır. Saltanat rejimlerinin her türüne karşıdır”.
Akif’in bu derece bağımsız ve beklentisiz olmasının ardından devletten herhangi bir konuda talebi yâda makam isteği olmamasıdır. Makamları, görevleri terk ederek inandığı işlere kendini adadığına değinen Mengüşoğlu, onun bu karakterine şu çarpıcı örneği vermektedir: Akif bir gün yemekteyken yanına gelen bir bürokratın padişahı ve hükümeti çok eleştirmemesi şeklindeki uyarısına ‘Evlat ben bu kuru fasulyeyi yedikten sonra sizi daha çok eleştiririm’ demiştir”.
MİLLİ MÜCADELENİN ASIL KAHRAMANIDIR
Mengüşoğlu onun Milli Mücadelede üstlendiği görev ve misyona değinirken “Milli Mücadelenin asıl kahramanı Mehmet Akif’tir” demektedir. “Onun Milli Mücadeleye katkısı unutulmuştur. İşgal altındaki İstanbul’dan gizlice Anadolu’ya geçmiş, Sebilürreşad’ın matbaasını Ankara’ya getirtmiştir. İstiklal mücadelesi için baytar teşkilatındaki görevinden ayrılmıştır. Büyük Taarruzda da yine sahadadır ve irşat görevini sürdürmüş, askerlere moral takviyesi yapmıştır. Onun şairlik yönü, ahlaki duruşu kadar savaşçı tarafı da önemlidir, Milli Mücadele onun bu tarafını ortaya çıkarmıştır. Bu sebeple Birinci Mecliste vekil olarak vardır ama düşünce ayrılıklarından dolayı İkinci Mecliste yer alamamıştır. Polis takibinde yaşamaya başlamıştır. Ali Şükrü Bey›in öldürülmesinden sonra kendisini de öldürülme durumu olduğu için Mısır›a gitmiştir”.
ASIM’IN NESLİ VE Z KUŞAĞI
Mengüşoğlu, ‘Z kuşağı Y kuşağı’ gibi tanımlamaları dikkate alarak ve Akif’in idealize ettiği ‘Asım’ın nesli’ ile ilgili de şunları söylemektedir: Şu anda Türkiye’de çok ciddi bir İslamlaşma aktivitesi başladığını düşünüyorum. 50-60 yıl öncesinden daha da ümitliyim. Sahih bir din anlayışına yönelmede ciddi bir gelişme ve bir artış var. Literatür de çok arttı, kitap yayını çok fazla, benim çocukluğumda bir tane bile meal bulamazken şimdi piyasada 450’nin üzerinde Kur’an meali bulunmaktadır. 60 yıl önce okuyacak kitap bulamazdım şimdi yeni yayınlara, kitaplara yetişemiyorum. İnsanlar Kur’an’a yeniden dönmekteler. ‘Asım’, tip olarak kabına sığmaz bir gençtir ve Akif onu sürekli düşünceye, sokaktaki hayattan entelektüel bir hayata davet eder. Şimdiki gençlikte biraz bu durumdadır. Tüm İslam dünyasında bir değişim ve gelişme var ve bu sürecin içinde olmak bana mutluluk veriyor”.


