Ne eğitimde ne istihdamdalar, 700 bin genç ne yapıyor?
Haber Global sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Gençler arasında gittikçe yaygınlaşan ev genci kavramı toplumsal ve ekonomik yapıyı sarsıyor. Ev genci terimi, herhangi bir eğitim kurumuna kayıtlı olmayan, aynı zamanda aktif iş yaşamına da katılmayan ve çoğunlukla iş arama motivasyonunu da kaybetmiş genç bireyleri tanımlamak için kullanılıyor. Genellikle 15 ile 29 yaş aralığındaki bireyleri kapsayan bu grup, ekonomik olarak üretken olamamalarının yanı sıra, sosyal ve psikolojik açılardan da hem kendileri hem toplum için ciddi sorunlar yaratabiliyor.

TÜİK ve Eurostat verilerine göre, Türkiye’de 15-29 yaş aralığındaki gençlerin yaklaşık yüzde 28’i ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor. Bu oran, Avrupa Birliği ortalamasının yüzde 13 civarında seyrettiği düşünüldüğünde iki katından fazla bir düzeye karşılık geliyor. İstanbul özelinde ise, İTO’nun açıkladığı verilere göre bu grubun nüfusu yaklaşık 700 bin kişi. Kadınlarda bu durum daha da çarpıcı hale geliyor; çünkü kadın “ev gençlerinin” oranı yüzde 35’lere kadar çıkabiliyor.
İŞ GÜCÜ KAYBIBu göstergelerle birlikte Türkiye, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ülkeleri arasında, Meksika ile birlikte “ev genci” oranı en yüksek ülkeler arasında yer alıyor.
700 bin gencin eğitim ya da istihdam dışında kalması, yalnızca bireysel kayıplarla sınırlı kalmıyor; bu aynı zamanda Türkiye ekonomisinin ve İstanbul’un iş gücü piyasasının kaybettiği devasa bir potansiyeli ifade ediyor.
Psikolog Gözde Yana Seyyar, ev genci durumunun bireyin kimlik gelişimi, özgüveni ve toplumsal aidiyeti üzerinde kalıcı etkiler yaratabileceğini belirterek, "Gençlik, kişinin kendini keşfettiği, hayata dair anlam arayışının en yoğun yaşandığı dönemdir. Bu dönemde gençlerin topluma aktif katılım sağlamaması, onları sadece ekonomik olarak değil, psikolojik olarak da derinden etkiliyor. Kendini işe yarar hissetmek, topluma katkıda bulunmak ve başkalarıyla bağ kurmak, sağlıklı bir kimlik gelişimi için kritik önemdeyken bu gençler, hayatlarının en üretken dönemlerinde bu fırsattan mahrum kaldıklarında, duygusal anlamda büyük bir boşluk yaşıyorlar. Bu durum, uzun vadede kimlik karmaşasına, özgüven eksikliğine ve içsel bir boşluğa yol açabilir" dedi.
Bunun toplumsal bir yara olduğunu anlatan Seyyar, "Topluma katılma fırsatı bulamayan her genç, aslında toplumsal dayanışmanın bir parçasını eksiltir. Gençlerimizin sadece istatistiklerden ibaret olmadığını, her birinin kendi potansiyeli ve hayalleri olduğunu unutmamalıyız" diye konuştu.

Ekonomist Cem Başlevent ise bahsedilen sayıların yüksek olmasının yeni bir durum olmadığını ve yıllar içinde sayının arttığına dikkat çekti. Başlevent, "Manşetlere çıkan ve yüzde 8 civarında olan konvansiyonel işsizlik oranı ile genişletilmiş işsizlik oranı arasındaki farkın gittikçe büyümesi de bununla ilgili bir durum. Gençlerimiz kimi zaman becerilerinin piyasanın talepleriyle uyumsuz olması, kimi zaman da is bulma ümitlerini yitirdikleri için ya da sunulan işler çok düşük ücretli olduğu için işgücünün dışında kalmayı tercih edebiliyor. Bu elbette genç iş gücünü aktive edemediğimiz ve üretim süreçlerine katamadığımız için ülkemiz için bir kayıp. İstihdamı arttıracak yatırım hamlelerinin kamu tarafından desteklenmesi mesleki eğitime daha çok ağırlık verilmesi gibi öneriler çözüm olabilir" ifadelerini kullandı.
Kaynak: Web Özel


