Nurettin Topçu ve dünyası: Ruhanî ve ahlâkî bir rönesansın hayali Yeni Şafak Kitap Eki Haberleri
Yenisafak sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
MEHMET FATİH BİRGÜL
Nurettin Topçu, 1909-1975 yılları arasında yaşamış ve çağdaş Türk düşüncesinde geriye derin izler ve ilham verici bir tefekkür mirası bırakmış büyük bir düşünür ve hareket adamıdır.
Yaşadığı dönem itibariyle, Osmanlı’nın siyasi ve toplumsal çöküşüne, İstiklal Harbi ve Cumhuriyet’in kurulmasına, jakoben Batılılaşmacı tek parti diktatörlüğüne, çok partili hayata ve Demokrat Parti iktidarına, 1960 ve 1971 askeri müdahalelerine yani kısacası Türkiye’nin geçirdiği köklü siyasi ve kültürel değişimlere şahit olmuştur.
1928-1934 arasında Fransa’da felsefe eğitimi almış ve Sorbonne’da savunduğu “Conformismé et Revolte” (Uysallık ve İsyan) başlıklı doktora teziyle Türk tarihinde Batı’da ilk profesyonel felsefe doktorasını yapan Türk olmuştur. Ancak ne yazık ki -ayrıca 1946’da doçent olmasına rağmen- hiçbir zaman üniversiteye alınmamış ve lise felsefe muallimi olarak görev almıştır.
Nurettin Topçu, 1939’da yayımına başladığı ve Cumhuriyet tarihinin ilk muhalif yayını olan “Hareket” dergisi başta olmak üzere ömrü boyunca kaleme aldığı felsefi, fikri ve edebi yazıları aracılığıyla fikirlerini neşretmiş, dönemin gençliği ile doğrudan irtibata geçerek derin bir etki uyandırmıştır. Onu seven ve sevmeyen herkesin hemfikir olarak vurguladığı üzere, tüm yaşamı boyunca sade, samimi, makam ve şöhretle işi olmayan örnek bir ahlâkî hayat sürmüş ve emekliliğinin hemen ardından 10 Temmuz 1975’te vefat etmiştir.
KALIPLARIN DIŞINDA BİRİ
Nurettin Topçu, kendi döneminde ve hatta sonrasında yaşayan tüm düşünürlerden ayrılan kendine özgü birtakım niteliklere sahiptir. Öyle ki, Topçu’yu, geçerliliğini hala sürdüren sağcı-solcu, ilerici-gerici, İslamcı, muhafazakâr, milliyetçi gibi genel kalıplar içinde değerlendirmek son derece güçtür.
Topçu, aldığı üst düzey Batılı ve profesyonel eğitime rağmen -dönemin tartışmasız hâkim zihniyeti- materyalizm ve pozitivizmi oldukça derin ve ciddi felsefî eleştirilerle kökten reddetmiş ve İslâm’ı, bütün tefekkürünün merkezine koymuştur. Bununla birlikte İslâmcılığı da ciddi biçimde eleştirmiş ve özellikle ‘din tasavvuru’ ve dinin ideolojileştirilmesi gibi ana temalarına muhalefet etmiştir. Mistik bir İslâm tasavvuruna sahip olmakla birlikte tarikat yapılarını reddetmiş ve bir filozof olarak felsefî düşüncenin hayatî önemini vurgulamış, felsefesiz hakiki imana ulaşılamayacağını ileri sürmüştür.
GÖKALP’İN ANTİTEZİ
Onun milliyetçiliği ise Anadolu’da, Türk adına sahip diğer coğrafyalardan farklı yeni milletin teşekkül ettiğini ileri sürmekte ve Gökalp’in antitezi haline gelmektedir. Komünizmi felsefî ve fikrî açıdan ciddi bir eleştiriden geçirerek reddeden Topçu, aynı zamanda İslâmî bir sosyalizmi savunmuştur. Nurettin Topçu, Osmanlı edebiyatını, musikisini ve mimarisini şiddetle eleştirdiği, “Dede Efendi’ye Beethoven’in isyanı karışmadığı” için hayıflandığı, Rodin’in heykellerine ve Michelangelo’nun fresklerine hayranlık duyduğu için hiç de muhafazakâr sayılamaz. Buna karşılık Topçu, Aydınlanma ve Sanayi Devrimi’yle ortaya çıkan ve bugün tüm dünyayı istila eden ‘modernite’ye karşı da son derece etkileyici felsefî eleştiriler geliştirmiş, kökünü İslâm’dan alan ve Anadolu’da filizlenerek tüm insanlığa yeni değerler teklif edecek ruhanî ve ahlâkî bir rönesansın hayalini kurmuştur. Nurettin Topçu’nun düşüncesi, etkisi hala aşılamayan kalıplardan taşması bakımından bugün de yeni ufuklar vadetmektedir.
BİZİM İÇİMİZDEN BİR DÜŞÜNÜR
Günümüzde, bu millete ve memlekete bağlılık hisseden herkesin ama özellikle gençlerin Nurettin Topçu okuması gereklidir. Bu durumun en önemli sebebi, Nurettin Topçu’nun, felsefî olarak derinlemesine ele aldığı ve hakkında fikir ürettiği konuların çoğunun zaman üstü oluşu yani insanoğlunun her dönemde ve devirde sorun edindiği ‘var oluşun ve hayatın anlamı’ üzerine odaklanmasıdır. Fakat vurgulamak gerekir ki, Topçu, bu derin sorular hakkında -bize yabancılaşmış biri olarak değil-, bilakis bizim içimizden bir düşünür olarak konuşmaktadır.
Modern Türk düşüncesinin en büyük problemi yani bu memleket ve bu millet ile bağı olmayan, farklı bir tarih ve kültür içinde üretilmiş Batılı filozof ve felsefelerin aktarımından öteye gidememekten kaynaklanan kısırlık ve yabancılaşma, Topçu’nun metinlerinde asla görülmez. Nurettin Topçu, bugün de bütün azametiyle en büyük sorunumuz olan Batılılaşma ve modernleşme, kültür ve medeniyet, din ve felsefe/bilim ilişkileri gibi konularda da, hala ilham vermeye devam eden derin fikirler ortaya koymuştur. Millet ve milliyet meselesinde, Anadoluculuk ve sosyalizm hakkında, devlet ve demokrasi bahsinde ileri sürdüğü görüşler de hala son derece ilginç ve ufuk açıcıdır.
Altını çizmek gereklidir ki, bugün de halledilememiş söz konusu problemler, toplumsal dengemizi bozmakta, kültürel ve siyasi alanda pek çok çatlak ve fay hattı oluşturmaya devam etmektedir. Dolayısıyla Topçu’nun -kıymeti tam olarak bilinmemiş ve anlaşılmamış- eserlerinin okunması, bugün için de büyük önem taşımaktadır.
DÜŞÜNCE DÜNYASININ ANA KONULARI
Nurettin Topçu’nun eserleri bir bütün olarak gözden geçirildiğinde, kendine has üslup özellikleri barındıran iki cephenin bulunduğu görülebilir.
Bunlardan ilki, Topçu’nun filozof kimliği ile ele aldığı mevzulardan oluşur. Burada ana konu bizzat ‘insan’ ve onun var oluşundaki temel hususiyetlerdir. Böylece Topçu için ‘ahlâk’ın her zaman en önemli konu olduğu söylenebilir. Ne var ki, Topçu, insanın var oluşunun anlamının ancak bütün olarak ‘var oluş’a dair bir kavrayışla mümkün olacağını düşünmektedir. Böylece bizzat ‘varlık’ ve doğal olarak varlığın hem kaynağı hem de bizzat kendisi olan ‘Tanrı’ diğer bir ana konu halini almaktadır. Topçu için ikincisi ‘metafizik’, ilki yani ahlâk ise ‘insan hareketlerinin metafiziği’dir. Topçu’nun metafiziği, modern öncesi klasik tüm metafiziklere karşıt olarak sürekli değişimi esas aldığı için ‘hareket’ kavramı da merkezi bir konuma sahiptir. Bu bağlamda tüm evrendeki determinizmin ve insanın özgürlüğünün sorgulanması, insanın -kendine dahi gizli olan- iç dünyasının anlaşılması ve benliğin derinliklerine indikçe ortaya çıkan dehşetli yalnızlığın ancak Tanrı ile ortadan kalkabileceği gibi sorunlar, Topçu’nun kendine özgü bir ‘bilgi teorisi’ geliştirmesine de vesile olmuştur. Dolayısıyla “neyi ne kadar bilebilirim?” sorusu diğer bir ana tema olarak zikredilmelidir.
İkinci cephe, Nurettin Topçu’nun -ahlâkın en temel ilkelerinden kabul ettiği- ‘kurtararak kurtulma’ prensibinin yansıması olarak değerlendirilmesi gereken toplumsal boyuttur. Bir insanın ahlâklı yaşayarak kendini kurtarması söz konusu değildir; bilakis gerçek anlamda ahlâklı insan, içinde yaşadığı ve organik olarak bağlı olduğu toplumu ahlâklı kılmak için çalışarak hatta bu yolda gerekirse kendini feda ederek bir dönüşüme yol açarsa hakiki manada kurtuluşa ermiş olur. Topçu için ‘millet’ ve ‘milliyet’ konuları bu bağlamda ortaya çıkmaktadır. Onun ‘maarif’, ‘gençlik’, ‘Batılılaşma’, ‘Modernite’, ‘köy’, ‘sanayi’, ‘ziraat’, ‘teknik’, ‘tabiat’ gibi temaları da bu çerçevede önem arz etmektedir. Topçu’nun içten bir sesle konuştuğu edebi metinleri, aslında bu iki cephenin bir uygulaması gibi görülebilir.
OKUMAYA NEREDEN BAŞLAMALI?
Nurettin Topçu çevresindeki gençlere, tıpkı kendisinin yaptığı gibi, bir düşünürün tüm külliyatının okunmasını tavsiye etmiştir. Dolayısıyla Nurettin Topçu’nun eserlerinin de bütün halinde okunması uygundur. Fakat buradaki sıralama, şüphesiz okuyucunun durumuna göre değişebilir. Özellikle lise ve üniversite öğrenimi gören gençler söz konusu olduğunda, Var Olmak ile başlamak tavsiye edilebilir. Bunun ardından Yarınki Türkiye, Kültür ve Medeniyet, İslâm ve İnsan, Ahlâk Nizamı, Devlet ve Demokrasi -sıraları duruma göre değiştirilerek- okunabilir.
Keşke şerhi olsa diye hayıflandığımız İsyan Ahlâkı, biraz yoğun bir felsefî metin olduğu için sonlara bırakılabilir. Topçu’nun Mehmet Âkif ve Millet Mistikleri adlı eserleri ve özellikle Taşralı adlı hikâye kitabı da elbette listenin ayrılmaz parçasıdır. Buna mukabil, daha kolay ve etkileyici bir başlangıç için Büyük Fetih’ten başlayıp Yarınki Türkiye ile devam eden Reha, Taşralı ve Amerikan Mektupları ile ilerleyen bir sıralama da izlenebilir.


