Serpme yazı Gökhan Özcan
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Bildiğini düşündüğü şeylerin nasıl durdukları yerde eskidiğini, henüz bilmediklerininse ne kadar heyecan verici ufuklar vadettiğini anlayan biri için hayat her daim içine çekebileceği taptaze bir soluktur.
“Biz ezberleri bozmak için buradayız!” diye haykırdı kürsüden şişman kravatlı adam. “Oraya kim çıksa hep aynı şeyi söylüyor!” dedi kalabalıktan bir gariban.
“Napıyon?” dedi papağanlardan biri. “Nolsun?” diye cevapladı diğer papağan. Bir kahvehanenin tavanına asılı bir kafesin içindeydiler ve coğrafya onlar için de kaderdi.
Hayat boş bir çanta gibidir, içine koymadığımız şeyleri boş yere arar durursunuz!
“Sosyal bir birim olan insan, bireyliğini kaybetmiş, istatistik bürolarının soyut bir rakamı haline gelmiştir. O, artık yeri herhangi biriyle değiştirilebilecek, hiçbir önemi olmayan bir birim olmaktan başka bir rol oynayamaz” diyor Carl Gustav Jung, ‘Keşfedilmemiş Benlik’ isimli kitabında.
Bazı insanların anlamakla ilişkisi şöyle bir şey: Tam aradığın tiril tiril gömleği bulup sırtına geçiriyorsun, yazık ki kış o arada çoktan gelmiş oluyor!
Yanmaktan üşümeye geçerken ara mevsimlere hiç uğrayamayan insanlar da var!
Herkesin birbirine her fırsatta ‘güzel insan’ dediği bir zamanda, güzellik yine de kozmetikçilere emanet!
Cildi canlı ve pürüzsüz tutmak için yüze yapıştırılan ‘şey’lere maske denmesi tesadüf mü?
Erdemli görünmenin kısa yolları bu kadar elimizin altında olmasaydı, gerçekten erdemli olmak için yolumuz daha açık olabilirdi.
Yüzüne baktığınızda sizi ihya eden biriyle karşılaşmamışsanız, tabii ki ‘insan’ı sadece etten kemikten ibaret zannedersiniz, hayat böyle!
Hoca “Nasıl bilirdiniz?” diye sorduğunda insanların yüzünde sıcacık bir tebessüm beliriyor ya hani bazı cenazelerde, insan arkasında bırakacaksa böyle bir şey bırakmalı!
Nikolay Gogol’ün ‘Ölü Canlar’ından bir paragraf: “Dünyanın neresinde olursa olsun, ister sefil, bin bir engelle dolu yoksul bir yaşam sürenler arasında, isterse tekdüze, soğuk, sıkıcı bir yaşam süren yüksek tabaka arasında olsun, hayatta hiç değilse bir kez, insan o ana dek karşılaşmadığı, bilmediği, görmediği, ona ömrü boyunca yaşadığı duygulara hiç benzemeyen duygular yaşatacak bir durumla karşılaşır.”
Dikkatli bakmadığınızda her şey sıradandır, dikkatli bakarsanız alemde sıradan hiçbir şey olmadığını anlarsınız ve bu sizi tamamen başka biri yapar.
Hepimiz yaşadığımız şeylerin şahidi olarak dünyadayız ve bu devirde gözlerimizi meşgul ederek bizi göreceklerimizden mahrum bırakan çok şey var!
Bir şeyi hakkıyla yaşayanın onu anlatmak için onlarca kelimeye ihtiyacı yok, hatta bazen kelimeye bile ihtiyacı yok.
“Bir fındığın içini yar senden ayrı yemem” diye bir Giresun türküsü var, bir çuval kelimeniz olsa sevda bundan daha iyi nasıl anlatılabilir ki!
“Bazen zihnime üşüşen düşüncelere dilimin kelimeleri yetmiyor” dedi beyaz saçlı adam, “bazen de bir kelimeyi anlamaya düşüncelerim yetmiyor!”

