Şimdi reklamlar! Gökhan Özcan
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Bugün deli gibi istediğim yeni model cep telefonunun dün varlığından bile haberim yoktu! Bir senedir beğenerek giydiğim ceket, yeni sonbahar kreasyonlarının açıklanmasıyla gözümden düşüverdi! Yıllardır kullandığım diş macununun kokusuna, reklamını gördüğüm okyanus köpüğü kokulu yeni bir diş macunu yüzünden artık dayanamıyorum! Aynı yazarın yeni çıkan kitabı yüzünden ortalarına geldiğim önceki kitabı bir türlü bitmek bilmiyor! Arabamı seviyordum ama yeni modeli çıkınca aramıza soğukluk girdi! Kapağını açınca müzik çalan yeni bir buzdolabı modeli çıkmış, sanırım buzdolabımı bu yeni modelle değiştirip müzik çalarımı da elden çıkaracağım! Su geçirmez takım elbise yapmışlar, artık takım elbisemle işe gitmeden önce denize girebilirim! Çocuklarının hareketlerini uzaktan izleyebileceğin yeni bir kol saati gördüm, çocuğumun olmaması ne kötü!
Frederic Beigbeder popüler kitabı ‘9.900’de reklamcılık mesleğinin ipliğini pazara çıkarıyor: “Reklamcıyım. Kâinatı kirletiyorum. Ben size pis şeyleri bile satan adamım. Asla sahip olamayacağınız o şeylerin hayalini kurduran... Photoshop’ta rötuşlanmış kusursuz bir mutluluk... Kılı kırk yararak oluşturulmuş görüntüler, moda müzikler. Zar zor biriktirdiğiniz paralarla, son kampanyada itelediğim rüyalarınızın arabasını satın almayı başardığınızda ben onu çoktan demode etmiş olacağım. Sizi yenilik bağımlısı yapıyorum. Yeniliğin avantajı, hiçbir zaman yeni kalmamasıdır. Salyalarınızı akıtmak: Benim görevim bu! Benim mesleğimde kimse mutlu olmanızı istemez; çünkü mutlu insanlar tüketmezler. Çektiğiniz acı, ticareti canlandırıyor. Bizim jargonumuzda buna ‘alışveriş sonrası düş kırıklığı’ deniyor. Size acilen bir ürün gerekiyor; ama ona sahip olur olmaz bir başkasına gereksinim duyuyorsunuz... İhtiyaçlar meydana getirmek için kıskançlığı, acıyı, doyumsuzluğu körüklemek gerekiyor. İşte benim savaş gereçlerim bunlar. Hedefim ise ‘SİZ’siniz.”
Her önüne çıkan reklam seni kendine çekiyorsa, gardı düşmüş bir tüketici olmak dışında pek bir seçeneğin olmayacak, hayat böyle!
“Hemen şu kreme sahip olmazsam, yüzümü bir daha insan içine çıkaramam diye korkuyorum!” dedi yanındakine. “Ne diyorsun yahu, nereden çıktı şimdi bu!” diye itiraz etti yanındaki. Cevap trajikomikti: “Az önce reklamlarda gördüm!”
Arama motorlarında herhangi bir kelimeyi arattığınızda önce birkaç sayfa o kelimeyle ilgili reklam linklerine maruz kalıyorsunuz. İnsanoğlunun arayışlarının önünde her devirde engeller vardı ama reklamlar kadar baştan çıkarıcı ve bize ne aradığımızı unutturan engellerle herhalde daha önce karşılaşmadık!
Evde neden satın aldığımı hatırlayamadığım bir sürü hiç kullanılmamış şey var! Hepsini evin bir köşesinde bir araya getirip bir ‘Kişisel Kullanılma Tarihi’ sergisi açmayı düşünüyorum!
Beatrice Alemagna’nın ödüllü bir çocuk kitabı var, adı ‘Hiçbir Şey Yapmama Günü’. Hem çocuklar hem ebeveynler için tam bugünlere uygun bir kitap, hikayesine bir göz atın derim. Ben adına takıldım daha çok. Hiçbir Şey Yapmama Günü bence iyi bir fikir, gerçekten bir şeyler yapabilmek için iyi bir fırsat olabilir. Hiçbir Şey Satın Almama Günü de denenebilir hatta.
Okuduğum kitabı hiçbir ‘Çok Satanlar’ listesinde bulamadım; lehinde pek çok delile rağmen bu kitabın iyi bir kitap olduğuna kendimi bir türlü ikna edemiyorum.
“Bütün bu reklamlar” dedi beyaz saçlı adam, “bizi gerçekliği olmayan bir hayatı sürdürmeye mahkûm ediyor!”

