Sufi Sinema Festivali’nin ardından Gökhan Özcan
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
“Bu çok boyutlu dünyada biz tek bir boyuta mahkum edilmişiz. Bunun farkındayız ve hakikatten mahrum olma durumumuz nedeniyle işkence çekiyoruz. Bizim bilmeye ihtiyacımız yok. Bizim ihtiyacımız sevmek ve inanmak. İnanç, sevgi aracılığıyla bize bilmeyi öğretir” diyor ‘Zaman Zaman İçinde’ kitabında Andrey Tarkovski.
İnanç ve sevgi deyince bizim gönül coğrafyamızda tasavvuf akla gelir. Sufiler aleme, varlığa aşkla bakar, aşkla yaşar. Şimdilerde bir görme bozukluğu yaşıyorsak, bu hal başımıza bu deruni hissiyatı, bu kadim irfanı büyük ölçüde kaybettiğimiz için geliyor.
Neden bizim maneviyat dünyamızı, irfan geleneğimizi perdeye yansıtacak filmlerimiz yok diyoruz ya, aslında o kadar da yok değil. Belki yeterli değil, belki gönlümüzün arzuladığı kadar değil ama hayatın aşkla, muhabbetle ilgisini gözleyen, bu bağı kuran, bu irtibatı ifade gayreti içinde olan filmler yapıldı, yapılıyor.
Ben bu hafta, Konya’da 6. kez düzenlenen Sufi Sinema Festivali’nde bu gerçeğin bir kere daha sağlamasını aldım. Beş gün boyunca sözünü ettiğim bu nitelikleri haiz birçok film ve belgesel izledim. İzlediğim bu kıymetli eserlerden sinemanın imkanlarıyla insanın iç derinliklerine, hayatın manevi boyutlarına dair nasıl bir anlatı dili geliştirilebileceği noktasında yeni zihinsel kazançlar edindim. Ve sinemada maneviyatın ifade biçimlerini arayan nice sinemacıya ne kadar haksızlık ettiğimizi düşündüm.
Festivalin mottosu Hazreti Mevlana’nın şu sözüydü: “Aynada gördüğün suret senindir, aynanın değil” Arifler de malum, hep bir ağızdan insanın hakikati kendinde araması gerektiğini söyler. Maneviyatın sinemasının insanın kendine, kendi içine bakışını anlatan filmlere hayat vermesi gerektiğini çıkarabiliriz herhalde buradan. Ama hoyrat bir tavırla değil, aşkla, muhabbetle... Çünkü insan azizdir, istikametini hakikate doğru çevirdiğinde her halinde de güzellikler vardır. Sinemanın bu güzelliklerin temsilinde söyleyeceği çok şey, anlatacağı çok hikaye, dikkat çekeceği çok ayrıntı vardır, olmalıdır. Giderek katılaşan ve soğuyan bir dünyanın insanları olarak, sinemayı irfanla buluşturma gayretindeki arayışların günümüz insanı için ne kadar kritik önemi haiz olduğunun farkında olmalıyız. Yeni insanın hayatında görsel olan yazılı olan karşısında sürekli mevzi kazanıyor. Hal böyleyse, ‘insan’ın sonsuz hikmetlerle dolu hikayelerinin perdeye aktarılması, mananın görsellik üzerinden ifadelendirilmesi elzem bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu defa geç kalmamak, sinemanın kelimeleriyle konuşmak noktasında mesafeler almak zorundayız. Sufi Sinema Festivali sadece sinema sanatının bu alandaki birikiminden örnekleri seyirciyle buluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda bu büyük ihtiyaca dikkati çekerek hepimizi derin uykumuzdan uyandırmayı deniyor.
Bu çabayı çok kıymetli bulduğumu özellikle ifade etmek istiyorum. Böyle bir festivalin gerçekleşmesi yolunu açan Konya Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Uğur İbrahim Altay’a, Konya Büyükşehir Belediyesi çalışanlarına, Festival Yürütme Kurulu Başkanı sayın Ahmet Çalışır’a, yine festivalde büyük emeği olan İhsan Kabil, Enver Gülşen ve diğer sinema sevdalısı dostlara, filmleriyle, duygu ve fikirleriyle hepimizi zenginleştiren yerli yabancı konuklara teşekkür ediyorum.
Aynadan kendine bakanların hakikatin ifadesine katacağı her yeni sözü heyecanla bekliyor olmalıyız. Başkaları başka yerlere bağlayabilir ama bizim için sanat ve dahi başka her şey Allah içindir.


