Trump Netanyahu ilişkisi neden kırılma noktasına gelmiyor? Kadir Üstün
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Ortadoğu’da barışı sağlamak iddiasıyla başkanlık koltuğuna oturan Trump, Netanyahu’nun Gazze’de soykırım ve bölgesel savaşı genişletme politikalarına karşı duramıyor. Trump, İsrail’e desteğe devam politikasıyla Amerika’nın bölgede yeni bir savaşa sürüklenmemesi arasındaki ince ipte yürümeye çalışıyor. Katar’daki Hamas heyetine saldırı düzenleyerek hem barışa niyeti olmadığını hem de Amerika’nın bölgedeki en kritik müttefik ülkelerinden birine saldırmaktan çekinmeyeceğini gösteren Netanyahu’nun Washington’dan ‘rahatsızlık’ ötesinde ciddi bir tepki almaması kendi adına başarı sayılabilir. Trump’ın diplomasi yoluyla barışı sağlamakla ‘güçlü adam’ rolünü oynamak arasında gidip gelmesi de Netanyahu’nun işine yarıyor. Amerikan başkanının Netanyahu’nun politikaları karşısında aciz kaldığını söylemek yeterince açıklayıcı olmayacaktır zira ilişkinin kırılma noktasına gelmesini engelleyen dinamiklerin devam etmesi daha güçlü bir rol oynuyor.
b
İsrail’in Katar’da Hamas liderliğine karşı yaptığı saldırı sonrasında Trump’ın Netanyahu’yla gergin geçen bir telefon görüşmesi yaptığı basına yansıdı ancak Trump kamuoyu önünde İsrail’i eleştirmedi. Trump İsrail’in saldırısından son anda haberi olduğunu açıklamıştı ancak İsrailli kaynaklar Netanyahu’nun kendisine operasyonla ilgili bilgi verdiğini ve kendisinin de ‘hayır’ demediğini basına sızdırdılar. Operasyon başarılı olsaydı Trump’ın olayı sahiplenebileceği yönündeki yorumların da haklılık payı olabilir. Trump’ın Qatar’ın ve Arap dünyasının tepkisine rağmen İsrail’i doğrudan eleştirmekten kaçınması, Netanyahu’yla ulusalcı söylem, güçlü liderlik vurgusu ve terörle mücadelede sertlik gibi unsurlara dayanan ideolojik uyumla kısmen de olsa açıklanabilir.
Bunun yanı sıra Kudüs’ü İsrail’i başkenti olarak tanıyan ve İbrahim Mutabakatları’nda kritik rol oynayan Trump’la Netanyahu arasında o dönemden kalma bir güven zemini olduğu da söylenebilir. Son haftalarda Gazze’nin yeniden inşa planları kapsamında yapılan Beyaz Saray’daki görüşmeler de Trump’ın damadı Kushner’in kritik rol oynamaya devam ettiğini gösteriyor. Ayrıca İsrail’in Demokratlar arasındaki desteği tarihin en düşük seviyelerine inerken Cumhuriyetçilerin desteğinin hala %70’lerin üzerinde olması da Trump’ın dikkate aldığı bir unsur olarak öne çıkıyor. Trump’ın İsrail’den rahatsızlığını kamuoyu önünde dillendirmekten kaçınmasının ve iki lider arasındaki Katar gerginliğinin tam bir kırılmaya yol açmamasının ilişkilerindeki ideolojik uyum, stratejik ortaklık ve siyasi çıkarların uyuşmasına dayandığı söylenebilir.
NETANYAHU’YA ‘DUR’ DEMEK MÜMKÜN MÜ?
Trump-Netanyahu ilişkisinin kırılmasını engelleyen ortak zeminin güçlü olması bu zeminin sarsılamayacağı anlamına gelmiyor. Katar saldırısı ilişkiyi test eden önemli gelişmelerden biri oldu ancak bu testin Arap dünyasının görece zayıf tepkisi sayesinde etkisiz kaldığı söylenebilir. Katar’ın Amerikan savunma şemsiyesinden ümidini kesmesi ve savunma sanayinden uzaklaşması önemli bir maliyet olacaktır ancak Doha’nın böyle bir siyasi çatışmaya girecek iştahı ve gücü olduğunu söylemek zor. Washington’ın Doha’yı sakinleştirme çabalarını yürüten Dışişleri Bakanı Rubio’nun İsrail’e giderek ilişkiyi güçlü tutmaya kararlı oldukları mesajını vermesi de gözlerden kaçmıyor. Trump yönetimi Netanyahu’nun aşırılıkları karşısında ‘müttefikleri yatıştır, İsrail’e desteğe devam’ politikasına devam ediyor.
Trump-Netanyahu ilişkisini şu ana kadar en çok zorlayan gelişme, İsrail’in İran’a saldırarak Washington’ı Fordow tesislerini vurmaya ikna etmesi olmuştu. Netanyahu, Trump’ın İran’a iki ay süre verdiği şeklindeki söylemini fırsat bilerek bu sürenin sonunda müzakerelerin artık işe yaramadığını adeta Amerika adına ilan etme cüretini göstermişti. Trump’ı sözünün arkasında duran ve güç kullanmaktan kaçınmayan güçlü lider rolünü oynamaya zorlayan Netanyahu, Amerika’nın Fordow tesislerini vurmasını sağlamıştı. Netanyahu’nun manipülasyonları sayesinde İran’la topyekûn savaşın eşiğine gelmekten son derece rahatsız olan Trump, tesislerin tamamen ortadan kaldırılmadığını bilmesine rağmen askeri operasyona devam etmedi. Netanyahu’ya dur demekte zorlanan Trump, İran’a operasyonu kısa ve sınırlı tutarak savaştan kaçınmayı başardı.
İran’la savaşın Trump’a maliyeti İsrail’e karşı tepki ve eleştirilerin en önemli MAGA figürleri tarafından dile getirilir olması oldu. Aşırı sağcı medyatik isim Kirk’e karşı düzenlenen suikastın bile İsrail’e karşı eleştirel yaklaşım göstermesiyle alakalı olduğu şeklindeki komplo teorileri yaygınlık kazandı. Trump’ın kendi destekçileri arasında yükselen İsrail karşıtlığının boyutları göz ardı edilemez boyutlara geldiğinde Trump da İsrail’e desteğin eskisi kadar güçlü olmadığı şeklinde sözler etti. Trump’ın önünde duran kritik soru şu: ikinci döneminde Biden’a benzer biçimde Netanyahu’ya kayıtsız şartsız destek veren bir başkan mı yoksa ona ‘dur’ diyebilen bir lider mi olacak? İkili arasındaki ortak zemin güçlü olsa da sarsıldığı bir gerçek. Netanyahu’nun Trump’a üreteceği maliyetlerin boyutuna göre bu zeminin daha da aşınması mümkün. Buna karşın Netanyahu’nun Amerikan başkanlarının içinde olduğu siyasi denklemi iyi analiz ederek manipüle etme konusunda son derece mahir ve tecrübeli olduğu unutulmamalı.


