Türkiye’nin yeni ekonomik düzeninin iki sırrı Yusuf Dinç
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Biz büyük bir medeniyetin çocuklarıyız. Medeniyetimizin büyüklüğünü tahayyül bile edemiyoruz bugün. Medeniyetini tanrılaştırmak değil bu dediğim.
Bugünün dünyasına hangi katkıları yaptığımızın, insanlığın düşünsel derinliğinin temellerini sağlam kazıklarla güçlendirenin biz olduğumuzun dahi farkında değiliz. Ayasofya’ya Sinan’ın dokunuşu gibi…
Nerelere ulaştık, neler yaptık, yaptıklarımızın sonuçları neydi bihakkın bilmiyoruz. Ama iyi bir mazimiz olduğuna dair inancımız dahi iyi bir mazimiz olduğunun delilidir. En iyiyi iyiye düşman edecek değiliz.
Kendini kandıracak da son milletiz. Hayallerimizi kendi tahayyülleriyle örtüştüremeyenler bizim kendimizi kandırdığımızı sandı hep. O yüzden hayallerimizi dahi bastırdık belki. Ama bugün başka. Üzerimizde tutadurdukları Avrupa sopası artık cılız bir asma çubuğu hükmünde.
“Türkler uyanıyor Ey Avrupa, bizim baskımızı artık yemiyorlar, gelin dövün de görsünler günlerini,” çağrılarının artık bir karşılığı yok.
Şimdi ayarı bozulan, ruhu çirkinleşen, ensesi kızaran, dişleri dökülen medeniyet elinde insanlık can çekişirken çağ yeniden bizi bekliyor.
“Barış için iğneyle kuyu kazacak” irade başka kimde var.
Nizam-ı alem ila-yı kelimetullah davasını gütme yürekliliğini başka kim gösterebilir. Bizim yeni dünya düzeninden anladığımız bu sözdür işte. Başka şey değil.
Başka düzen anlamayız, bu düzen kurulana kadar başka düzen de tanımayız.
Bizim düzen dediğimiz bugünün krizlerine cevap vermekten ibaret değil, tarihi bir hafızanın, değerler sisteminin ve stratejik bir coğrafyanın ürünüdür.
Onlar sömürdü şimdi sıra bizde, onlar soykırım yaptı şimdi sıra bizde milleti değiliz biz.
Bize gam da yok, korkmak da… O yüzden yeni dünya düzenini biz konuşacağız, biz talep edeceğiz, biz sahip çıkacağız. Düzene biz etki edeceğiz. Varlık nedenimiz bu. Başka türlü bu dünyayı yaşamış hissetmeyiz. Kendi menfaatlerimiz için değil, düzen kuramayanların menfaatleri için.
Ve herkesin unuttuğu bir şey var. Medeniyetimizin kurduğu en iyi düzen ekonomik düzendir. Mustafa Ateş hoca ile piyasa hukuku meselelerini tartışırken Nizamülmülk’ün Siyasetnamenin özünde Türklerin çarşı-pazarda hakkın teslimi konusundaki tavizsizliğine yaptığı vurguyu hatırlatmasını da buraya not ediyorum.
Tarihi olarak Anadolu coğrafyasının güvenliğinin sağlandığı andan itibaren ekonomik düzenimiz kendini göstermeye başlar. Selçuklu’da da böyle oldu, Osmanlı’da da...
Şimdi o ana gene yaklaştık.
Dünyanın en zor işidir Anadolu’nun güvenliğini sağlamak ama işte bize yeni düzen fırsatını veren şey de aynı zorluktur. Türkiye’nin düzeninin birinci sırrı da budur.
Artık düzen kurucu Orta Asya’dan çıkmaz. Çünkü teknoloji gelişti. Kara orduları düzen kurmak için yeterli değil. Hava ve deniz güvenliği kapasitesi belirleyici oluyor. Amerika bunu gösterdi. Ama kara ordusunu deniz piyadeleriyle ikame etmeye çalışsa da eksik kaldığını da gösterdi. NATO ile eksiğini telafi etti.
Fakat artık NATO’dan bağımsızlığı her geçen gün artan bir Türkiye var. Kaan son raddesi olacak. Belki ABD bile Türkiye kadar NATO’dan bağımsız değildir bugün.
Anadolu gibi iki yarımadadan oluşan bir coğrafyada hem deniz hem hava hem kara güvenliğini sağlamak zorunluluğu bize kapasite kazandırıyor.
Herkesten daha maliyetli bizim güvenliğimiz ama kabiliyetimiz de böyle ortaya çıkıyor.
Nihayet dünyanın ne Amerika’nın ne Çin’in ekonomik düzenine mecbur olmadığı bir an geliyor.
Yeni ekonomik düzenimizi kanuni kadimde aramak lazım biraz. Kanuni kadim, toplumun ruhunun içine yerleştiği ve sökmenin mümkün olmadığı adalet ve işleyiş çerçevesidir. Bu da Türkiye’nin düzeninin ikinci sırrıdır.
Türk iktisat tarihine çalışmak lazım. Ya da daha geniş anlamda İslam ekonomisi çalışmak lazım. Ekonomik aktörleri, mülkiyeti, sektörleri, rekabeti ve piyasa regülasyonunu ve tüm diğer dinamikleri nasıl optimize ettiğimize bir bakmak lazım.
Ahmet Tabakoğlu hoca, merhum Mehmet Genç hoca ve niceleri geleceğin ekonomik düzeninin izini sürdü geçmişte. İyi ki de sürdü. Bu sayede geleceği kendi değerlerimizle inşa etme fikrimiz var.
Ve bu sayede anlıyoruz ki düzen dediğimiz; bizden başkasının kavrayamayacağı kadar kadim ve bizden başkasının taşıyamayacağı kadar ağır bir sorumluluk.


