Uluslararası tepkiler, İsrail’in izolasyonu ve Türkiye Turgay Yerlikaya
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
7 Ekim’den bu yana soykırıma gerekçe teşkil edebilecek bütün eylemlere imza atan İsrail, son dönemde daha fazla uluslararası tepkiye muhatap olmakta. Bu tepkiler her ne kadar İsrail’i soykırımından geri adım attırmaya muktedir olmasa da orta-uzun vadede İsrail’in izolasyonuna katkı sağlamakta ve her geçen gün İsrail karşıtı blokun genişlemesi çok daha mümkün hale gelmektedir. Son dönemde tepkilerin artmasına neden olan husus ise Gazze’deki yoğun ablukanın yarattığı açlık ve buna bağlı olarak çoğu çocuğun yetersiz beslenmeden kaynaklı ölümleri.
Lahey Grubu ile başlayan İsrail karşıtı blok, Fransa’nın Filistin’i tanıma noktasında yaptığı açıklama ile ivmesini artırdı. Macron’un herhangi bir koşul zikretmeksizin eylül ayında Filistin’in tanınacağını ifade etmesi, Batı’da uzun süredir var olan toplumsal eleştirilerin hükümetler düzeyinde karşılık bulduğunu göstermektedir. Kanada’nın da tanıma kararı ile genişleyen bu blok İngiltere’nin şartlı kabul açıklaması ve kritik İsrail eleştirileri ile yeni bir ivme kazanmış durumda.
Batı’da var olan ve siyasi temsil düzleminde tedrici bir biçimde artan İsrail karşıtı eleştiriler, sembolik de olsa önemli. Öyle ki öteden beri İsrail’in güvenliğini önceleyen ve koşulsuz şartsız biçimde İsrail’den yana tavır alan ülkelerin bu tür tutumları, kamuoyu hassasiyetinin siyasal elitlere yönelik tazyikinin sonuçlarını da göstermektedir.
ALMANYA: POZİSYONDA ISRAR
Batı’da var olan bu eleştirilere rağmen İsrail’e yönelik herhangi bir karşılık ver-e-meyen Almanya, tarihin doğru tarafında durmayı ısrarla göz ardı etmektedir. Alman dış politikasının ana eksenini belirleyen İsrail’in güvenliği konusu, bu noktada bir kısır döngü üretmiş durumda.
7 Ekim’den bu yana İsrail’e artan silah sevkiyatı ve uluslararası sistemde İsrail’in izolasyonuna yönelik blokajı, Batı’da Almanya’nın negatif ayrışmasına neden olmaktadır.
Buna paralel olarak Holokostun yükü ve tarihsel sorumluluğu üzerinden içeride oluşan İsrail eleştirileri de antisemitizm kartı üzerinden paranteze alınmakta ve hemen her adım İsrail’in çıkarı gözetilerek atılmaktadır.
Fakat bütün bu izolasyon çabalarının sonuç verebilmesi ABD’nin ortaya koyacağı bir politika değişikliği ile mümkün. Son günlerde Trump’ın Gazze’nin işgaline yeşil ışık yakan açıklamaları dikkate alındığında, İsrail’e yönelik eleştirilerinin samimi olmadığı görülmektedir. BM nezdinde İsrail’i tanıyan ülkelerin sayısının her geçen gün arttığı bu günlerde, İngiltere ve Fransa’nın da Filistin’i tanıma noktasında alacağı karar, diplomatik anlamda Filistin’in elini kuvvetlendirecektir.
Fransa ve İngiltere’nin Filistin’i tanıması durumunda ise ABD, BM Güvenlik Konseyinde Filistin’i tanımayan tek ülke olarak kalacak ve İsrail’in sürdürülemez bir yük olduğu iç kamuoyunda daha da fazla tartışılacaktır.
TÜRKİYE VE İSRAİL’İN İZOLASYONU
Son dönemde Türkiye’de iç muhalefetin bir tartışma konusu olan ve 7 Ekim sonrasında da zaman zaman gündem edilen Türkiye’nin İsrail politikası, izolasyon açısından ne anlam ifade etmektedir? Kimilerinin söylediği gibi Türkiye, Filistin noktasında yeterince hassasiyet göstermemekte midir? Hiç kuşkusuz diplomasi, ticaret ve medya ilişkileri bağlamındaki somut göstergelere bakıldığında, Türkiye’nin İsrail’in izolasyonuna destek verdiği ve İsrail karşıtı bloğun genişlemesini katkı sağladığı görülmektedir.
Türkiye 7 Ekim sonrasında İsrail karşısında net bir pozisyon almakla birlikte, farklı alanlarda da Filistin’i destekleyecek adımlar atmıştır. 2024 itibarıyla ticari ilişkileri kesen Türkiye, diplomatik sahada da Filistin lehine olan bütün oluşumların içinde yer almıştır. Örneğin, Güney Afrika’nın Adalet Divanına açtığı davaya katılarak süreci yakından takip eden Türkiye, Filistin’e insani yardımların ulaştırılması noktasında da öncü rol oynamıştır.
Medya alanında da İsrail’in soykırımını bütün boyutları ile gündeme getiren Türkiye, küresel ölçekte İsrail zulmüne ilişkin farkındalığın oluşmasına katkı sağlamıştır. Son günlerde abluka ve insani yardımın engellenmesi nedeniyle açlıktan ölen insanların dramının bütün boyutları ile küresel gündemin dikkatine sunulmasında, Türk medyasının çok büyük bir rolü söz konusu.
TIME’ın, Gazze’deki trajediyi anlatmak için kapağına taşıdığı fotoğrafın Anadolu Ajansı Muhabiri Ali Jadallah’ın kadrajından çıkması Türkiye’nin medya düzleminde Filistin konusuna yönelik hassasiyetini gösteren somut bir örnek. Bu vesileyle, Türkiye’nin Filistin konusunda yap-a-madıkları üzerine bir tartışmayı reel-politik ve somut göstergeler üzerinden analiz etmek daha anlamlı olacaktır. Aksi taktirde gündelik kısır siyasetin bir parçası haline getirilen bu konularda, Filistin’e destek olunmadığı gibi İsrail’in izolasyonuna da herhangi bir biçimde katkı sağlanmamaktadır.


