Üryan gelip üryan gidene… İsmail Kılıçarslan
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Dervişe “bayram nedir?” diye sormuşlar “Allah’tan gafil olmamaktır” diye cevap vermiş ve eklemiş: “Her ne kadar aslında Allah’tan gafil olmak imkânsız olsa da bunu size anlatmanın bir yolunu bilmediğim için böyle veriyorum cevabı.”
“Zikirden gafil olacağına zikirde gafil ol” demişti bir başka derviş. Aslında bu dahi çok açık bir cevabıdır meselenin ama artık mesele edilen şeyler o kadar basitleşti, o denli hiçleşti ki oturup anlatmak bile yorucu olmaya başladı.
Sormuşlar dervişe: “Peki ya kurban nedir?”
İngiliz televizyonundan bir gâvur rahmetli Ömer Baba’ya “ülkenizde tekke ve zaviyelerin kapatılmasına dair bir kanun var. Bu konu hakkında neler söyleyeceksiniz?” diye sorduydu da sureti kırk kilo, sireti tonlarca çeken Ömer Baba “ben size en iyisi Hazreti Ömer’i anlatayım” diye cevap verdiydi. Dervişin “kurban nedir?” sorusuna verdiği cevabı da öyle anlamak lazım gelir.
Tane tane anlatmış derviş.
Hazreti İbrahim’in kurbanı pek çoktur. Sen birin sorarsın ben üçün diyeyim.
Birincisi kendisini kurban etmesidir ki mancınıktan fırlatılıp da ateşe doğru yolculuk ederken Cibril gelip “benden bir isteğin var mı?” diye sorduğunda “senden bir isteğim yok” diye cevap vermiştir. Cibril tekrar “peki durumunla ilgili olarak Rabbine niyaz edip yalvarmayacak mısın?” diye sorunca bu kez Hazreti İbrahim “O’nun benim durumumu bilmesi, bir şey söylememe ihtiyaç bırakmamaktır” diye cevap vermiştir. “Allah’tan gafil olmamak nedir?” diye sorarsan “budur” diye cevap veririm.
İkincisi “emir öyle geldi diye” karısını ve kundaktaki bebesini çölün ortasında bırakıp yurduna dönebilme cesaretidir. “Bir bildiği vardır” değil, “her şeyi bilen O’dur” bile değil, “bilen sadece O’dur” diyebilme cesaretini göstererek çölde bir Kâbe ile mükâfatlandırılmak. “Allah’tan gafil olmamak nedir?” diye sorarsan “budur” diye cevap veririm.
Üçüncüsü, aklını kapının önüne koyabilme, aklını kurban edebilme cesaretidir. İsmail ile yürüdüğü dağda aklını bir an olsun devreye sokup da “ne yapıyorum yahu ben?” diye düşünseydi keserdi bıçak İsmail’in boynunu. Vallahi de keserdi billahi de keserdi.
Dikkat isterim. Sen aklını devreden çıkaramazsın efendi. Çünkü sen İbrahim değilsin, kurban ettiğin de İsmail değil. Aklı devreden çıkarmak için imanı devrede tutmak lazım gelir ama senin benim gibi miskinler imanı bir türlü “her şeyin üzerinde tutma”yı beceremez. “Allah’tan gafil olmamak nedir?” diye sorarsan “budur” diye cevap veririm.
Bu bayram hiçbir Gazzeli hacca gidemedi. İhtimaldir ki hiçbiri kurban da kesemedi. Ama şu var. “Lebbeyk Allahümme lebbeyk” dediklerinde Allah’ın işitip hoşnut olduğu tek topluluk Gazzelilerdi belki de bu yıl. Allah’ın teşrik tekbirlerini duyduğu tek topluluk Gazzelilerdi belki de. Çünkü Allah’tan gafil olmamak da onlardaydı, izzet de onlardaydı, şeref de onlardaydı. Bize boynumuzu bıçağa uzatmak cesareti yine nasip olmadı bu yıl. Bunu da böylece fehmeylesen iyice olur.
Neyse. Bir şey anlatacaktım ben size.
Padişahlardan bir padişah, Hacı Bayram Veli hazretlerine, gördüğü hizmetleri göz önüne alarak, “senin tekkenin dervişanı aşar vergisinden beridir” diye eman vermiş. Bunu duyan uyanık takımı vergiden muaf olmak için sıraya geçmiş de tekkeye derviş yazılmış.
İş o hale gelmiş ki tüm Ankara’da herkes “Bayrami dervişiyiz” diye vergiden kaçar olmuş. Mesele padişaha intikal edince padişah “Hacı Bayram Veli hazretleri bize kaç dervişi olduğunu söylesin de şu vergi işini ona göre halledelim” demiş.
Hacı Bayram Veli, cümle dervişanı toplayıp “bana irade gösterenleri bugün fisebilillah kurban eylesem gerektir. Kurban olmak isteyen çadıra buyursun” diye ünlemiş. Koca çadıra gire gire iki derviş “canım yoluna kurban” diyerek girmiş. Hacı Bayram Veli, çadırda önceden hazır ettiği koyunları boğazlatıp kanlarını da çadırın dışına doğru akıtınca dervişlik iddiası ile çadırın önüne toplaşan bilcümle âdemoğlu “Şeyh efendi delirmiş” diyerek kaçışmışlar. Hacı Bayram Veli, padişaha nâme yazıp “iki dervişimiz var imiş sultanım. Sayenizde biz dahi yeni öğrendik” demiş.
“Canı canana kurban eyleyen gelsin bu meydane / soyup benliğini üryan olan gelsin bu meydane” denmiştir ve boşa denmemiştir.
Allah. Eyvallah.


