Yemek sadece karın değil gönül de doyurur Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
RAMAZAN BİNGÖL
Eskiden sofralar evin kalbiydi. Anne yemek yapar, çocuklar yardım eder, baba sofraya baş köşeye otururdu. Lokmalar yavaşça alınır, sohbet edilir, ne var ne yok konuşulurdu. Sofrada sadece yemek değil, sevgi ve muhabbet de paylaşılırdı. Günümüzdeyse manzara değişti. Hayat hızlandı, sofralar boşaldı. Ayakta yenilen yemekler, ekran başında geçirilen öğünler sıradanlaştı. Artık yemek yalnızca karın doyurmak için yapılıyor. Oysa eskiden yemek vakti beklenir, lokma hakkıyla yenirdi.
Otomatik pilotta yiyoruz
Modern hayat bizi öyle bir noktaya getirdi ki çoğu zaman ne yediğimizin farkında bile değiliz. Beynimiz başka yerlerde; işler, sosyal medya, gündelik telaşlar arasında kaybolmuş haldeyiz. Buna bilim insanları “otomatik pilot” diyor. Yani düşünmeden, hissizce yapılan işler. Bir sinema salonunda film başlamadan biten patlamış mısırlar... Eve öfkeyle gelip bilinçsizce yenen çikolatalar... Sorun açlık değil aslında. Stres, yalnızlık, sıkıntı… Duygularımızı yemekle bastırmaya çalışıyoruz. Ama bu yemek değil. Bu, sadece boşluğu doldurmak. Yemek yerken beynimiz adeta başka bir boyuta geçiyor. Ne yediğimizi düşünüyoruz ne de tadını alıyoruz. Bu, ruhun da midenin de doymadığı bir yeme biçimi.
Yeme farkındalığı: Sofrayla barışmak
Peki ne yapmalı? Öncelikle yemeğe hak ettiği zamanı ve özeni göstermeliyiz. Yemek aceleye gelmemeli. Lokmalar yavaş alınmalı, ağızda hissedilmeli, sindirilerek yenmeli. Ekranlardan uzaklaşıp yalnızca yemeğe ve sofradaki insanlara odaklanmalıyız. Yemekle ilişkimizi yeniden kurmak zorundayız. Çünkü nasıl yiyorsak, öyle yaşıyoruz. Düşünmeden, hızlı, aceleyle… Halbuki yemek de hayat gibi sindire sindire güzeldir.
Sofrayı tekrar hayatın merkezine taşımak
Aile sofraları bunun en güzel örneğidir. Çocukların sofra kurmaya yardım etmesi, baba ocağında yemek hazırlanması... Bunlar sadece karnı doyurmak değil, birlikte yaşamanın ta kendisidir. Çocuklara sofra kurmayı, yemek hazırlamayı öğretmek bir terbiye meselesidir. Sorumluluk kazandırır, paylaşmayı öğretir. Onlar için oyun gibi başlar ama yıllar geçtikçe unutulmaz anılara dönüşür. Sofra sadece yemek yenen yer değil; hayatın konuşulduğu, dertlerin paylaşıldığı, muhabbetin yeşerdiği en güzel mekandır. Bu yüzden yemek sonrası hemen kalkmamak gerek. Bir bardak çayın eşlik ettiği sohbet sofranın ruhudur.

Ev pidesi
Ev pidesi sofranın ve mutfağın gerçek anlamını yaşatmak için işte birlikte yapılabilecek en güzel lezzetlerden biri.
Malzemeler: Hamur için
• 4 su bardağı un • 1,5 su bardağı ılık su • 1 paket kuru maya • 1 tatlı kaşığı şeker • 1 tatlı kaşığı tuz • 2 yemek kaşığı zeytinyağı İç harcı için • 300 gr kıyma • 1 adet soğan • 2 yeşil biber • 1 domates • Tuz, karabiber Üzeri için • 1 yumurta sarısı • Susam ve çörek otu Yapılışı: Hamur malzemeleriyle güzelce yoğurup mayalanmaya bırakın. İç harcı hep birlikte hazırlayın. Çocuklar biber doğrasın, baba soğanı kavursun. Hamuru açın, pide şekli verin ve iç harcı koyun. Üzerine yumurta sarısı sürüp susam serpin. 200 derece fırında üzeri güzelce kızarana kadar pişirin. Fırından çıkan pideleri sıcak sıcak sofraya getirin. Hep birlikte yiyin, afiyetle sohbet edin. İşte o an sadece pide değil, sevgi ve birlik de pişmiş olur.
Sofrada hayat var
Sofralar eskiden beri bizim en kıymetli anlarımızın şahidi. Gün geldi yaslarımızı, gün geldi bayramlarımızı orada yaşadık. Ama en önemlisi sofralarda hayatı paylaştık. Bugün sofralar sessiz. Ama hala geç değil. Ekranı bırakıp sofraya odaklanmak, çocuklarımızı sürece katmak, birlikte yemek hazırlamak… Bunlar yeniden hayata dönmenin en güzel yolları. Unutmayalım: Sofra sadece yemek değil, gönüllerin birleştiği yerdir. Yemek yalnızca karın değil, ruhun da gıdasıdır.


