Yeni Alaska düzeninde Türkiye hangi sandalyede oturuyor? Yahya Bostan
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
ABD Ukrayna’ya hiçbir zaman
oyun değiştirici bir destek
sunmadı. Savaşın başladığı günlerde, dönemin
ABD Başkanı Biden
’ın ilk açıklamasını hatırlayın. Biden, (sadece) “NATO üyelerine bir saldırı olursa püskürteceğiz” demişti. ABD, Ukrayna’yı savunmayacak ancak Rus işgalini zorlaştıracaktı.
Ukrayna, Moskova’nın yıpratıldığı bir arenaya dönüşecekti
. Bu yüzden
Ukrayna’ya verdikleri destek hep
şartlı
oldu
. Füze verdiler ama menzilini kıstılar. Savaş uçağı taleplerini iki yıl boyunca karşılamadılar.
Trump’ın ABD Başkanı olması, Washington’ın politikasını berraklaştırdı. Trump’ın, savaşı 24 saatte bitiremese de bu sorunu kökten çözmek istediği, şubat ayında, Zelenski ile Oval Ofis’te yaptığı sansasyonel görüşmede anlaşıldı.
Trump Putin’i ikna etmektense Zelenski’yi barışa zorlamanın daha kolay bir yöntem olacağını biliyordu
. Putin’e Ukrayna’da istediklerinin önemli bir kısmını -bazı tavizler karşılığında- verecek, Rusya ile enerjiden Kuzey Kutbu’na kadar birçok başlıkta anlaşacak, Avrupa’nın güvenlik mimarisini yeniden oluşturacak, Avrupa-Rusya arasına giren kan davasını yöneterek Brüksel’i kendisine mahkum edecek ya da Rusya’yı Avrupa ile dengeleyecek, bu sırada Avrupa’nın güvenliği için bütçe ayırmayacaktı.
PUTİN’İN TEMEL SEBEPLER VURGUSU
Alaska’da yapılan zirve, Trump’ın bu pozisyonu koruduğunu gösteriyor. Şubat ayından bu yana, ABD’nin Rusya’ya yaptırım uygulayabileceği imaları, Trump’ın iki nükleer denizaltıyı harekete geçirmesi, çıkartılan palyatif krizler, Alaska zirvesi için yapılan “dolaylı müzakerelerdi.” Tıpkı, Putin’in İstanbul’da zamana oynaması gibi. Ruslar, İstanbul’da da Alaska’da da “Çatışmanın
temel sebeplerini ortadan kaldırmak gerekiyor” dedi. Trump’ın bu sebepleri ortadan kaldırmak için istekli olduğu
anlaşılıyor.
Nedir bu temel sebepler? Moskova, Sovyetler dağıldıktan sonra Ukrayna’nın bağımsızlığını elde etmesini hazmedemedi. Bunu
stratejik bir kayıp olarak gördü
. Batı ile yaşanan renkli devrim savaşını kaybedince Ukrayna’nın bir kısmını işgal kararı aldı. Yani savaş,
2022’de değil, 2014’te Kırım’ın ilhakı ile başladı.
2014 bir, 2022 ikinci aşamadır. Moskova; Donetsk, Luhansk, Herson, Zaporijya’nın ele geçirmeyi, Ukrayna’nın NATO ve AB üyesi olmadan tarafsız kalmasını, yani bir tehdit olmaktan çıkmasını istiyor. Batı’nın Ukrayna için istediği
güvenlik garantileri de savaşın ileriki yıllarda “üçüncü aşamaya” geçmemesi içindir.
“ABD, SALDIRGAN DAVRANIYOR”
Alaska’dan sonra tablo şudur: Putin, Kırım’ın ilhakının tanınmasını, Donetsk ve Luhansk’ı tamamen, Herson ve Zaporijya bölgelerini kısmen ele geçirmeyi, yaptırımların kaldırılmasını, Rusçanın Ukrayna’da ikinci dil olmasını, Rus Ortodoks Kilisesi’nin faaliyetlerine getirilen kısıtlamaların kaldırılmasını istiyor.
Putin’in verdiği tek taviz Ukrayna’ya sağlanacak güvenlik garantileridir.
Ukraynalılar diyor ki… “ABD, toprak tavizi vermemiz için inanılmaz saldırgan davranıyor.” Trump, Zelenski’yi Washington’a çağırdı. Avrupalı liderler, ikinci bir Oval Ofis krizi yaşanmaması için Washington’a gideceklerini duyurdu. Avrupalılar, “toprak takası” konusunu aşmışa benziyor. Anlaşmanın sonrasını şekillendirmeye çalışıyor. Güvenlik garantilerini dile getirmeleri bundan kaynaklanıyor.
BU GELİŞMELER ZENGEZUR VE ORTADOĞU’DAN BAĞIMSIZ MI?
Ukrayna krizine düğüm atma çabasının, zamanlama olarak, tam da Trump’ın Ortadoğu’da bir mimari inşa etmeye çalıştığı şu günlere denk gelmesi manidardır. Rusya‘nın, Suriye’deki etkisi minimize edilmiş, Tartus’taki limanı elinden alınmış, aynı zamanda ABD, Zengezur Koridoru ya da TRIPP’le Kafkaslara girmiş, Ortadoğu ile Orta Asya’yı birbirine bağlayacak projesini açık etmiştir.
Birbirinden bağımsızmış gibi duran tüm bu gelişmelerin birbirine bağlandığı yer
Çin’dir.
Alaska Zirvesi
bu kapsamda dönüm noktası oldu. Ruslar, zirveyi “yeni düzen inşası” zaviyesinden okuyor.
Rusya Federasyonu Senatörü Natalya Kosihina’
nın bu konuda ilginç bir açıklaması var.
Bir Alaska Düzeninden bahsediyor.
Ve yeni düzeni şöyle tarif ediyor: “Karşılıklı saygı, ekonomik iş birliği ve ulusal çıkarların dikkate alınması gibi özelliklerle şekillenecek yeni çok kutuplu bir dünya düzeni.”
TÜRKİYE’NİN DURDUĞU YER
Peki, Türkiye bu “yeni düzende” nerede duruyor? Ya da bir dostumun sorusuyla… “Tüm Avrupalı liderler Washington’a giderken Türkiye neden orada yok?”
Çünkü…
Washington’daki Trump, Zelenski, Avrupalı liderler trafiği bir karşıtlar buluşmasıdır.
Türkiye’nin, Ukrayna politikası hiçbirine benzemez. Ankara; Washington’un, Moskova’nın, Kiev’in ve Brüksel’in tam orta yerinde durmaktadır. İstanbul’daki arabuluculuğu da bundan kaynaklanır. Yeni düzende… Bir. Rusya’yla güçlü ilişkileri, İki. Ukrayna’nın güvenliğine katkı sunmayı (Garantörlük, Karadeniz’in güvenliği, Uluslararası İHA Koalisyonu’na katılım vb), Üç. Avrupa güvenlik mimarisinin paydaşı olmayı (Savunma sanayii işbirlikleri, SAFE düzenlemesi, Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi vb), Dört. ABD ile stratejik alışverişi (Ortadoğu, Balkanlar, Avrasya ve Afrika) önceler. Ankara’nın durduğu yerden bakınca ufuk açık görünüyor.


