Yenişehirlioğlu’nun yıktığı duvar: Kurduğu köprü Yeni Şafak Kitap Eki Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
SELÇUK KARAKILIÇ
Avukatlık mesleğini icra edenlerin ilgi çekici bir yanı bulunuyor: Yaşadığı cemiyeti ve kendi insanının iç dünyasını kâfi derecede tanımak!.. Taşrada avukatlık yapanlar, insanın iç dünyasını daha geniş kavrayabiliyorlar. Özellikle şair ve yazar kimliği taşıyan, yani gördüklerini ve hissettiklerini yazabilenler kuşkusuz kendi insanını anlamakta hiç mi hiç zorlanmıyorlar. Politikaya heves eden avukatlar, cemiyetin yani dış dünyanın adamı olabiliyorken, yazar ve politikacı kimliğini taşıyanlar, cemiyeti ve insan ruhunu keşfediyor.
AVUKATLIKTAN YAZARLIĞA
İşte taşrada, Akhisar’da otuz yıl avukatlık cübbesi giyinerek, mahkeme salonlarında kendi derinliklerinin keşfine varan ve kendi insanının ruhuna inebilen Bahadır Yenişehirlioğlu’nun yeni kitabı Duvarları Yıkmak ben de bu çağrışımlara vesile oldu. Kitabın alt başlığı ilk bakışta dikkat çekmiyor, ancak yazıcının asıl söylemek istediğini sonradan fark ediyorsunuz: “Hayata ve İnsana Dair Şaşırtıcı ve Sarsıcı Sohbetler!..”
Yenişehirlioğlu gibi yüksek bir seziş ve duyuş kabiliyetine sahip merhametli bir yazıcının iç hesaplaşması hiç bitmiyor ve cemiyet karşısında bizzat kendisini bütünden mesul sayıyor. Demek istediğim şu ki her suçun faili doğrudan kendisidir!.. Cemiyette ne olup biterse bitsin her davanın mahkûmdur.
Yenişehirlioğlu vicdanlı ve merhametli bir yazar. Seçkin bir avukat ve zengin bir muhit sahibi olmasına rağmen kendisine bir duvar örmüyor, öz’ün ve özünün farkına varmış biri. Yalnız kendinin sınırlarını ve derinliklerini anlamanın yanı sıra, kendi cemiyetinin, kendi insanının sırlarını da keşfetmiş biri olarak çıkıyor karşımıza. Kendini hapsetmiyor ve sınırlandırmıyor, derdini olabildiğince açıyor da açıyor bize.
Yazılmış her metin, insanın tarihi macerasından işaretler taşır, kuşkusuz Yenişehirlioğlu’nun karmaşık insan ruhunu anlamaya çalışan metinlerinin arkasında bizzat yine kendi tarihi yatıyor. Yenişehirlioğlu’nun anne ve babasıyla ilişkisi, ağabeyinin hapishane günlerinden kalma travması, yalnızlık ve özel bir anne-kadın duygusu… İşte onu çetrefilli hayatın ataklarına karşı kendisini geliştiren tutumlarının izdüşümüdür Duvarları Yılmak.
YENİ BİR KEŞFE DOĞRU
Duvarları Yıkmak, insan ruhunun derinliklerine doğru bir keşfe çıkarıyor bizi. Modern çağda, duvarlar örerek cemiyetten ve zamandan kendini soyutlamış insanını kendi içine ve özüne doğru bir serüvene davet ediyor. İnsan ruhunun tenakuzla ve kalın duvarlarla örülü, keşfedilmesi çok zor yanları da var, işte Yenişehirlioğlu insanın bu yanının, yani iç dünyasında birikmiş kiri pası arındırmaya çalışıyor da çalışıyor. İnsanın gözünü karartan maskelerin nasıl çıkarılabileceğini hiç dolaştırmadan, eğip bükmeden söylüyor. İnsanı özünden koparıp başkalaştıran duvardan uzun uzun bahseden Yenişehirlioğlu, kalın ve biçimsiz duvar yerine yeni bir köprü kurmayı teklif ediyor. Bizi insanlıktan çıkaran ve uzaklaştıran her duvar yıkılmaya mahkûmdur aslında, ancak bunu nasıl yapmalı? Üstelik modern zamanın kültürel atakları karşısında aciz insan kendini nasıl müdafaa etmeli? Temelde insan kendini nasıl arındırmalı ve temiz kalabilmeli?.. sorularına cevaplar arayan yazıcı, kendine dönük cevaplar veriyor ve oradan da merhamet yüklü bir kalbin kendini huzura çıkaracağına varıyor.
Yenişehirlioğlu, bunu öyle sade ve basit bir dille anlatıyor ki, kendinizi sanki bir sohbetteymiş gibi hissediyorsunuz. Fakat bu, alelade, brütal bir sohbet değil, düşündüren, insanı geliştiren ve içe yolculuk yapmaya sevk eden bir konuşma!.. Peki, yazıcı böyle bir sohbete neden ihtiyaç duyuyor diye insan düşünmeden edemiyor. Kendini keşfetmiş, kendi sırrına varmış ve kendi sınırlarının farkında bir yazıcı bununla neye varmak istiyor olabilir? İşte onu diğer yazıcılardan ayıran ve farklı kılan yanı bu!.. Zira Yenişehirlioğlu, kendi ben’ini değil, cemiyetin benini ve iç dünyasının problemlerine ulaşmaya ve insanın kendi zenginliğini fark ettirmeye çalışıyor. Süslü ve saltanatlı cümleler kurmuyor, aksine yaşadığı tecrübeyi olabildiğince açık, kısa ve doğrudan anlatmaya özen gösteriyor. Nasihat etmiyor, yol gösteriyor ve yaşadığı toprağın insanına kendini bil, yani kendini tanı demek istiyor!..
Zorluklar karşısında çoğu insan çaresizlik hissine kapılıyor, yaşadığı trajedinin ve tecrübenin sadece kendi başına geldiğini düşünüyor. Oysa hayat uzunca bir maceradan ibarettir ve insan problematik bir dönem yaşamadan sınırlarını keşfedemez, üstelik kendisini de tanıyamaz. İnsan ancak ve ancak alacakaranlık bir dönemde yapacaklarının farkına varır, işte Yenişehirlioğlu, insanı tanımaya çalışırken, aslında ben’imizi keşfetmeye, insan olmamızın sırrına ermemizi, dolayısıyla bizi düşündürmeye sevk ediyor. Yaşadığımız kaotik hayatın yarattığı travmalara rağmen içe dönmeyi tavsiye eden yazıcı, ferdin dünyasına oradan da cemiyetin problemlerine insanca teklifler de bulunuyor. Yalnızca ferdin sorunlarını önemsemiyor, zira ferdi, toplumun öznesi ve özü kabul eden Yenişehirlioğlu, içten içe çürüyen toplumun meselelerine ve içtimai çözülmeye kendi medeniyetimizin içinden çareler arıyor. Fakat bunu yaparken, asla başka bir medeniyetin temellerine dayanmıyor, ferdin ve cemiyetin sorunlarına kendimizden cevaplar veriyor. Onu farklı kılan ve diğerlerinden ayıran yanı işte budur!.
GÜÇ DEĞİL MERHAMET ÖNERİYOR
Ahlâklı ve erdemli olmayı, gücü değil merhameti, cömertliği, alicenaplığı, dürüst ve ilkeli olmayı tavsiye eden Yenişehirlioğlu aslında insan olmanın faziletlerini özetliyor Duvarları Yıkmak’ta. Kendi benimizin inşa ettiği duvarın yanında, birbirimize karşı ördüğümüz yüksek duvarlardan bahseden yazıcıya göre, kendimizi bulmanın, dolayısıyla özümüzü tanımanın yolu duvarları yıkmaktır. Kapitalist dünyanın bireyselleşen insanı, önce kendini bu duvarlardan kurtarmalı sonra içinde yaşadığı cemiyeti korku duvarlarından azat etmeli.


