Yetersiz sekülerler ezik sağcılara karşı İsmail Kılıçarslan
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
Cidden dünyanın en kabzımal sekülerleri ile en ezik sağcıları güzel ülkemize doluşmuş durumdalar. Bu da bizim büyük imtihanımıza dönüşmüş durumda.
Aslında dışarıdan bakabilsek çok eğlenceli, çok neşeli bir durum ama her gün maruz kalınca kabak tadı veren bir ıstırap halini alıyor mesele.
Dinlediniz mi Nevşin Mengü’yü bilmem. Tamı tamına şöyle söylüyor: “Aslında Fatih Sultan Mehmet, AK Parti’nin idealize edebileceği bir figür değil. Adam kaç dil konuşan bir adam. Fatih Sultan Mehmet aslında Türkiye’de seküler geleneğe oturtulacak bir adam.”
Kendi pisliğini yiyen Celal Şengör’le, yalanı tarih diye pazarlayan İlber Ortaylı’nın da vardı buna benzer yaveleri ama onlar tabii “daha okumuş” oldukları için benzerlerine soğuk İngiliz sitcomlarında espri olarak rastlayacağımız şu “dil biliyordu çünkü sekülerdi” bayatlığına düşmüyorlar. Onların olayı, nasıl derler, “daha steril.”
Bakınız sıfır şaka. Nevşin Mengü, AK Parti’nin Fatih Sultan Mehmet’i idealize edemeyeceği tespitini “çünkü çok dil biliyordu” cümlesiyle izah ediyor. Ört ki ölek.
Bizim ezik sağcılar da aslında AK Partililerin ne kadar da çok dil konuşabildiğini falan Nevşin’e ispat etme çabasına girişmiş durumdalar. Ört ki ölek.
Bakın açık yazacağım. Türk seküleri dediğin insan tipi, eğer liberal ahlakla ahlaklanmış ve “yeterliliği” gerçekten bilgi sahibi olmakla eşitleyen kanattan değilse -ki bu kanat toplam seküler insan kaynağının içinde yüzde ona falan tekabül eder- kerameti kendinden menkul ikinci el bir Kamalisttir. Ve ne derler bilirsiniz: “Bir Kamalistle girdiğin tartışmayı asla kazanamaz, bir Kamaliste hakikati asla anlatamazsın.”
Kamalist Türk seküleri dediğin insan tipi, kendi cehaletini Atatürk’ün arkasına gizlenerek bastıran, doğmuş olmakla üstün olduğunu düşünen bir yetersizlik biçimidir. Ona bir şey anlatmaya çalışmak boşunadır, beyhudedir.
Türk sağcısı ise bu yetersizlik karşısında muazzam şekilde eziktir. Atatürk’ün aslında dindar biri olduğunu ispat etmeye çalışanından Nevşin’e dert anlatmaya çabalayanına kadar bir eziklik galerisi.
Halbuki söylenecek şey şudur: “Evet, dil bilmiyoruz, dünyadan bihaberiz, yetersiziz. Sizi de 23 yıldır bu dil bilmiyor oluşumuzla, bu dünyadan bihaber oluşumuzla, bu yetersizliğimizle yönetiyoruz. Bu travma size öyle saçma sapan savruluşlar yaşattı ki sonunda hepiniz sahte diplomalı, ANAP’lı, yolsuzluk dosyaları buradan Ankara’ya yol olacak bir çakma müteahhide Atatürk muamelesi yapmaya başladınız. Teşekkürler, hayırlı günler.”
Geçenlerde bir dostum, edebiyat dünyasından tanıdığımız bir abimizin “bugüne kadar hakkımda yazılmış en önemli yazı” diyerek emekli bir seküler şairin ikinci sınıf yazısını bayıla bayıla refere ettiğini anlattı. Bu, korkunç bir eziklik biçimidir. Yetmişlerde, seksenlerde bile ezikliktir de, yıl olmuş 2025, 23 yıldır memleket nöbeti bizdeyken böylesi bir ezikliğin izahı yoktur, olamaz.
Uzattım ama mesele uzun. Nevşin ellerinde kala kala “dil bilme üstünlüğünün” kaldığını düşünüyordur ve sekülerliği dil bilmekle eşitliyordur. Yani aslında muazzam bir eziklik geliştiren tarafın gerçekte Kamalist sekülerler olduğunu ispat ediyordur ama bizimkiler hâlâ bık bık edip meselenin farkına varmıyorlar ya ona ayar oluyorum.
Lan illa bir şey yapmak istiyorsanız tutun Nevşin’i kolundan da Marmara İmam-Hatip Lisesi’ne götürüp İngilizce, Japonca ve Arapçayı sular seller gibi konuşan ve boş vakitlerinde koro halinde “Kardan Aydınlık” söyleyen 16 yaşındaki bebelerimizi gösterin. Götürün Kartal Anadolu İmam-Hatip Lisesi’ne de düşünce çalıştayının konuk isimleriyle konu yaklaşımlarını gösterin. Bakalım hayatında hiç duymuş mu o meseleleri?
Yok ama. Nevşin’i götürmeyin. Önce siz gidin de üzerinizden şu ezikliğinizi bir atın. Kimdir lan bu Kamalist sekülerler? Tamamı geçen yüzyılın soğuk savaş ortamını geçememiş, güncele dair hiçbir bilgisi olmayan, Çin’den gelen aşıların parasını Atatürk’ün ödediğine iman eden, İsrail ordusunun kullandığı kimyasal sıvıyı “renkli suymuş yaa” diyerek aklamaya çalışan, dünyayı, Türkiye’yi, teknolojiyi, düşünceyi okumaktan aciz bir güruh. 15-16 yaşındaki çocuklarımızın “karikatür lan bunlar” diyerek sınıflandırdığı bir topluluk.
Çorba içerken kameraya bant takan bu adamları amma abarttınız yahu. Özgür Özel’in yediği yumruktan sonra “demek ki jammerlar çok gerekliymiş” yazabilen insanlar bunlar altı üstü. Şey etmeyin bunları. Bırakın göz kamaştırıcı cehaletleriyle mutlu mesut yaşasınlar. Biz de, yaptığımız Fatih dizilerinde Muzaffer Özak rahmetliye selam göndermeye devam edelim.


