Ailenin yerine kim talip? Ayşe Keşir
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
Tabiatı gereği insan, sosyal bir varlıktır ve topluluk halinde yaşar. Aile de bireyi topluma hazırlayan yegâne kurumdur. İletişim becerileri, çatışma çözümü, kuşaklar arası tecrübe, kültür, inanç aktarımı hasılı toplumsal hayata dair ne varsa önce ‘’sağlıklı ve güçlü’’ bir ailede öğreniriz.
Ne yazık ki; Aile kurumu, ideolojik, politik tartışmaların merkezine oturmuş durumdadır.
Kapitalizm, tıpkı bireye olduğu gibi aileye de bir ticari kurum olarak bakar… Ailede fert fert her bir bireyin tüketim alışkanlıkları sürekli körüklenirken, aileyi parçalayarak, bireysel yaşamı özendirerek de daha çok hanede daha çok tüketimdir hedefi… Hasılı kapitalizm her türlü kazançlı çıkmak peşindedir.
Marksizm, Marksist feminizm ise özellikle kadın ve çocuğa dair tüm sorunların merkezinde aileyi görür yani onlar için, ailenin kendisi, sorunun kaynağıdır. Ve hatta ‘’ailenin parçalanmasını öneriyoruz’’ ya da ‘’aile dışında hayat var’’ pankartlarını açmaktan hiç imtina etmezler. Aile kurumu için ‘’sistemin sinsi ideolojik aygıtı’’ demekten geri durmazlar.
Aile kurumunu savunanlara da sorsanız, farklı farklı aile tanımları yapılır. Toplumda sağlıklı aile, güçlü aile tanımlarına ait bile bir kavram birliğinden bahsetmek pek mümkün değildir.
Bugün burada ideolojilerin mukayesesini yapmayacağım. Sadece, genel anlamda bir çerçeve çizmek istiyorum. Büyük büyük tartışmalar öncesi temel kavramları bilmemiz, müzakereyi kavramsal birliktelikten sonra yapmamız gerekir.
Uzun yıllar alanı çalışan biri olarak, öncelikle sağlıklı ve güçlü aile tanımlarını doğru yapmamız gerektiği kanaatindeyim.
Aile sosyologları ‘’
sağlıklı aile
’’yi, kendi içinde hak ve görev dengesi kurulmuş olan aile olarak tanımlıyor. Yani haklar bir tarafta, görevler bir başka tarafta yığılmayacak… Kendi içindeki denge, bölgeye, kır-kente yani sosyo-ekonomik yapılara göre değişiklik gösterebilir. Tekrar ifade ediyorum burada altın kural, hakların bir kişide görevlerin de bir başka kişide yığılmamış olmasıdır.
Uzmanlar, ‘’
güçlü aile
’’yi ise; parçalanmış ve/veya ölüm ile eksilmiş de olsa, bir sorun ile karşılaştığında, o sorunu çözmek için bir araya gelebilen ve çözüm üretebilen aile olarak tanımlar. Yani, ailenin gücü, çözüm üretme kapasitesi ile doğru orantılıdır.
Öncelikle bu iki kavramı anlamadan,
kavram birliğini sağlamadan aile üzerine yapılan hemen her tartışma yetersiz, sakil kalmaktadır. Bu durum da özellikle zamanın yeni yeni sorunlarına, yeni çözümler üretmemize engel olmaktadır.
Bu konuda, bu köşede yazdığım ilk yazı ve giriş mahiyetinde olması hasebiyle bir kavramı daha sizlerle paylaşmak istiyorum.
Prof. Dr. Beylü Dikeçligil özellikle yeni sorunlar ve yeni çözümleri konuştuğumuz zeminde ‘
’çekirdek aile ağı
’’ kavramından bahseder.
‘’Ülkemizde, Kuzey Avrupa ülkelerinde olduğu gibi atomize bir çekirdek aile yapısından bahsedemeyiz.
Türkiye’de aileler ana aileden ayrılsa farklı farklı çekirdek aileler oluştursa da aralarında HİZMET ALIŞVERİŞİ devam eder
’’ der. Bu durumda da Türkiye’deki çekirdek aile yapısı “çekirdek aile ağı’’ olarak tarif edilir. İstanbul’da bir büyükanne yurt dışına çocuk/torun bakmaya giderken, bir başka büyükanne bir Anadolu şehrinden İstanbul’a çocuk/torun bakmaya gitmektedir. Elbette bu, daha kaç nesil devam edecek, bilmiyoruz.
Hâlâ hizmet alışverişi devam ederken, ‘’çekirdek aile ağını’’ güçlendirecek, birkaç nesil daha devamını sağlayacak politikaları üretmek, güçlü, sağlıklı Türk Aile Yapısı için son derece önemlidir.
Aslolan, sağlıklı ve güçlü ailelerdir. Ya ailede sorun varsa? Şiddet, ihmal ya da yoksulluk vb… Denetim, destek ve rehabilitasyon mekanizmasının doğru kurulduğu ve işlediği sistemlerde, ailenin asli işlevini yerine getirmesinin sağlanması esastır. Getiremiyorsa da yine sistem, devlet başta çocuklar olmak üzere aile bireylerinin sağlıklı ve güven içinde yaşam sürmelerini sağlamakla yükümlüdür.
Sorunlu ailelerin ve/veya ailede sorunun var olmasından dolayı, ‘’aile kurumunun tamamı sorunludur’’ çıkarımını yapmak, ideolojik bir fırsatçılıktır.
Aile karşıtı olanlara sormak isterim: Kendi içinde hak-görev dengesi kurulmuş, çözüm üretme kapasitesi yüksek, bireyi topluma hazırlayan aile yapısına neden karşısınız? Çünkü tabiat boşluk kabul etmez ve ailenin boş bıraktığı yeri, ‘’birileri’’ hızlıca dolduruverir. Belki de o boşluğa göz dikenler, sizlersiniz…


