Bir hikâyecinin harp günlükleri: Ömer Seyfettin’in hatıraları Yeni Şafak Kitap Eki Haberleri
Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
MUSTAFA METE
Ömer Seyfettin, otuz altı yıllık (1884-1920) kısacık ömrünü geride farklı edebî türlerde eseri miras olarak bırakarak tamamladı. Ondan geriye kalan bu miras, her geçen gün değerini artırarak dikkat çekmeye devam ediyor.
Türk edebiyatı tarihinde Ömer Seyfettin denince akla ilk olarak hikâyeleri gelse de o geride farklı türlerde de eserler bırakmıştır. Ömer Seyfettin hayatta iken üç kitabı [Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür (1910), Harem (1918), Efruz Bey (1919)] yayımlanmıştır. Diğer eserleri ise ölümünden sonra külliyatını tamamlamak üzere dost ve arkadaşları tarafından yayımlanmıştır. Ömer Seyfettin’in keşfedilen ve yayımlanan her eseri onun külliyatının tamamlanması adına önemli bir halka olarak görülmelidir. Bu noktada Tahsin Yıldırım tarafından yayına hazırlanan ve geçtiğimiz günlerde raflardaki yerini alan Balkan Harbi Hatıraları (Ketebe yay. Mart 2025) bu kayıp halkadan birini teşkil ediyor. Kitap; Sunuş, Ömer Seyfettin’e Dair, Balkan Harplerine Dair, Balkan Harbi Hatıraları, Ekler, Kaynakça ve Dizin bölümlerinden oluşuyor.
Balıkesir Gönen doğumlu Ömer Seyfettin’in eserlerinde Balkanlar’a ait mekânlar ve Balkan milletlerinden kahramanlar sıkça görülmektedir. Balkan Harbi Hatıraları bu edisyonla bizlere bütüncül bir okuma imkânı veriyor. Türk edebiyatının en çok okunan yazarlarından birisi olan Ömer Seyfettin’in hayatını hatırlatmakla başlayan kitapta, ilerleyen her bölümde yapbozun parçaları birleştiriliyor. Okur, adım adım Balkan Harplerinin sebep ve sonuçlarıyla muhakeme imkânı buluyor.
İMPARATORLUĞUN GÖZYAŞLARI: BALKAN HARPLERİ
Osmanlı, tarihinin en ağır yenilgisini aldığı Balkan Harbi’yle sınırlarını Meriç nehrine kadar çekmek durumunda kalmıştır. Rumeli’nin kaybı Anadolu’ya göçü başlatmış, Rumeli Türkleri sorunu doğmuştur. 93 Harbi sonrasında Osmanlı’nın yenilgisi başlayan süreç Osmanlı için ağır hasarlarla son bulmuştur. Savaşın olacağına ihtimal vermeyerek ordusunu terhis eden Osmanlı, savaşa hazırlıksız yakalanmıştır.
Osmanlı Devleti’nin kendi içinden ayrılan Balkan devletçiklerinin karşısında çaresiz kalışı tarih sayfalarına imparatorluğun gözyaşları olarak yazılmıştır. Aslında bu Balkan Türklüğünün gözyaşlarıdır. Devlet-i Âliyye milletine, millet ise devletine ağlamıştır. Geçen yüzyıl boyunca geriye henüz kurumamış gözyaşı ve acı kalmıştır.
Sebep ve sonuçları derinlikli olarak incelenmesi gereken Balkan Harbi yenilgisi nihayeti itibariyle Osmanlıya derin bir hüzün yaşatmıştır. Yüzlerce yıl kök saldığımız, yurt bellediğimiz topraklardan kopartılmanın acısı bugün hâlâ taze. Vatanın parçalanmasına şahit olmanın verdiği psikolojik zarar ve ıstırap milletimizi derinden sarsmıştır.
Tahsin Yıldırım, Balkan Harplerine Dair bölümünde kısa bir tarih dersi ile yakın tarihimizi hatırlatıyor. Ömer Seyfettin’in Balkan Harbi Hatıraları’nın anlaşılmasında bu bölümün kitaba ve okura katkısı çok fazla. Bu makale, okuru bilinç ve duygusal olarak kitabın asıl bölümüne hazırlıyor.
BALKAN HARBİ HATIRALARI
1912 yılında başlayan Balkan savaşı sebebiyle orduya çağrılan genç bir Osmanlı subayı Ömer Seyfettin’in 10 Teşrinievvel/23 Ekim 1912-15 Teşrinisani/28 Kasım 1913 tarihleri arasındaki günlüğüne aldığı notlardan oluşan Balkan Harbi Hatıraları edebî bir eser olmasının yanından tarihî belge değerine de sahip.
Tahsin Yıldırım Sunuş bölümünde Ömer Seyfettin’in Balkan Harbi günlüğünün bulup yayınlanması sürecini anlatıyor: “Ömer Seyfettin’in Balkan Harbi yıllarında tuttuğu günlük, ölümünden sonra Niyazi Ahmet Banoğlu tarafından bulunup Hayat mecmuasının 12 Ocak 1967 tarihli 3. sayısı ile 23 Mart 1967 tarihli 13. sayıları arasında tefrika edilmiştir.” (s. 7)
Hatıratlar, tarihi anlamak için önemli kaynaklardandır. Ömer Seyfettin Balkan Harbinde hatıralarını günlük formunda yazmış. Osmanlı’nın Balkanlardaki zor zamanlarını Rumeli’deki Türklerin ahvalini bir edebiyatçının nazarından okuyoruz. Ömer Seyfettin’in hikâyeciliğindeki güçlü gözlemciliğini Balkan Harbi Hatıraları’nda da görüyoruz. Günlükteki bazı ifadeler bize Ömer Seyfettin’in hikâyeciliğini anımsatıyor. Savaş ve esaret günlerinde Balkanlardaki Türklere yapılan zulüm ve saldırıların yakın şahidi olan Ömer Seyfettin bunları eserlerinde işlemiştir. Şahit olduklarından birini günlüğüne şöyle yazmış “…İki kubbeli bir cami gördüm ki kiliseye tahvil etmişler.” (s. 153)
“ESARET GÜNLERİ”
Esaret günlerinin başlangıcını Ömer Seyfettin günlüğüne şöyle not almış “… Yirmi bir neferle esir düştüm. Bulunduğumuz tepeden efzunlar göründü. “Teslim olun” diye haykırdılar. Biz de ellerimizi kaldırdık. “Teslim” diye bağırdık. Neferleri bağladılar, beni yüzbaşına verdiler. 7 Kânunusani [20 Ocak 1913]” (s. 145)
Ömer Seyfettin, Balkan Harbi günlerinde zor şartlar altında okumayı ve yazmayı bırakmamıştır. Atina’da askerî hapishanede aldığı 20 Şubat [5 Mart 1913] tarihli notunda bu durumu şu şekilde ifade ediyor “… Ben mahpusluğumdan son derece memnunum. Zira yalnız kalıyor ve rahatça hikâyeler yazıyorum.” (s. 151) Ömer Seyfettin’in Yanya’da Yunanlılara esir düşmesinden itibaren günlüğüne yazdığı notları bugün edebiyat tarihimizde onun hikâyesini tamamlayan esas unsurlardan birisidir.
Ordudaki düzensizlik ve başıbozukluk Ömer Seyfettin’in günlüğünde dikkatini çeken önemli noktalardan. Belirsizlik hâli, sürekli değişen kararlar adım adım yenilginin habercisi. Askeri okul mezunu bir subay olarak en çok eleştirdiği konu ordunun muntazam olmayışı. Ömer Seyfettin’in Balkan harbi günlerinden edebiyatımıza mirası hikâyeleri, yazılarıyla birlikte zor şartlar altında günlüğüne yazmış olduğu notları. Bugün Rumeli’ye dair duyguları yeniden canlandıran ve diri tutacak olan Balkan Harbi Hatıraları tarihi hatırlamak hatta unutmamak için okunmalı.
Netice-i kelam kitabın sonunda yüzyıllık bir özlem boğazımızda düğümleniyor. Rumeli Türklüğünün kapanmayan yarası bugün de yürekleri kanatmaya devam ediyor. Bir Türk subayı Ömer Seyfettin o günlere şahitliğini kayıt altına aldığı Balkan Harbi Hatıraları her zaman canlılığını koruyacak ve okunulacak bir kitap.


