SonTurkHaber.com
close
up
Menu

Vodafone 5G için geri sayıma başladı Ekonomi Haberleri

Yolsuzluğu anlatana tahliye Gündem Haberleri

İşçi sendikaları Komisyon’da Gündem Haberleri

Nihat Özdemir e yine kötü haber geldi: Bir türlü olmadı

Avrupa kırmızı alarm verdi... Rus dronları NATO ülkesi Polonya’ya girdi

KFC ye ne oldu? Türkiye ye geri dönüyor!

Değişen havalar dudaklarınıza zarar vermesin! Dudak kuruluğunu gidermenin püf noktası açığa çıktı

Mert Hakan Yandaş sakatlığıyla ilgili çarpıcı gerçeği açıkladı: Bunu yaşayıp futbola dönen oyuncu sayısı 1 ya da 2

Dışişleri Bakanı Fidan: İsrail’in yayılmacı politikasının Katar’a kadar uzanması Netanyahu’ya göz yuman çevrelerin artık uyanmasını sağlamalı

Kaosu yaşayan Nepal de mahkumlardan akıl almaz firar girişimi! Bilanço ağır

Körfez’i İsrail bombasından önce o harita karıştırdı Yahya Bostan

Düzce’ye modern eğitim yuvası… Bakan Uraloğlu’nun katılımıyla açılış törenini gerçekleştirdi

İtalya Dışişleri Bakanı Tajani: Türkiye gibi önemli bir ülkeyle iş birliği, insan kaçakçılarına karşı mücadelemizi güçlendirecek

Hamas tan İslam dünyasına Gazze için dua ve namaz daveti Dünya Haberleri

İskendurun da 2 asker şehit düşmüştü! MSB kaynakları adli tıp raporunu açıkladı

Gaziantep FK, Kocaelispor maçının hazırlıklarını sürdürdü Gaziantep Haberleri

Hamas: İsrail in Doha saldırısının ardından taleplerimizde değişiklik yok

Mersin Balığı Üretimi Başlıyor

Altının kilogram fiyatı geriledi Ekonomi Haberleri

TÜGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım dan faiz kararı değerlendirmesi

Bir masa, dalgalı bir deniz deniz ve adaletsiz 100 gün Agos

Bir masa, dalgalı bir deniz deniz ve adaletsiz 100 gün Agos

Agos sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.

"Türkiye’de gazetecilik yapmayı uçsuz bucaksız, dalgalı ve dibi görünmeyen bir denizde yüzmeye benzetiyorum. Kimimizi korkutan, kimimizin “girdikçe alışıyorsun” dediği… Furkan Karabay ve onun gibilerin varlığı, o suyu çok daha güvenilir kılıyor, “Hadi ipleri de aşalım, deniz bizim” diyor. Çünkü bu ülkede gazetecilik, hakikatin peşinden gitmek kadar ona sahip çıkma iradesiyle de ölçülüyor. Yalnızca yazmak değil; yazdığının sonuçlarına katlanmayı da içeriyor."

“Geçen aylarda avukat bir arkadaşımın da olduğu bir masada, suç, adalet ve hukuk kavramları üzerine konuşuyorduk. Suç ve cezanın birbirini karşılamadığından, hukukun yeterli olmadığına dair görüşler de vardı masada. Peki en temelde hukuk ne için var? İnsanın onurlu yaşaması için.”

Bu satırlar, gazeteci Furkan Karabay’ın 15 Kasım 2024’te, ikinci kez tutuklanıp gönderildiği Silivri’den yazdığı mektuptan.

Furkan, ‘Terörle mücadele eden kişiyi hedef gösterme’ suçlamasıyla üç kez tutuklandı. İlk davadan beraat etti, ikincisi devam ediyor. Üçüncü tutukluluğunun yargılama sürecinin başlaması içinse savcının tatilden dönüp iddianameyi yazması bekleniyor. Siz bu satırları okurken o haksız ve hukuksuz biçimde tutulduğu Silivri’deki koğuşunda 100. gününe uyanmış olacak. 

100. güne nasıl geldik? 

Ve ben bugün size akıl ve izan dışı üçüncü tutukluluğunu anlatacağım. 

Furkan’ın bahsettiği masada ben de vardım. Avukat arkadaşımız sayıları az da olsa hukuka saygı duyan, memleketini seven insanlar olduğunu söylüyordu. Furkan, “suçlu”–“suçsuz” ayrımı yapmaksızın, hukukun koruduğu en büyük değerin insan onuru olduğunu söylüyordu. Bir tek buna itirazım yoktu; hemfikirdik ama masanın ayrık otu bendim. Hukukun egemenlerin aracı olduğunu düşünen biri olarak, asgari hukuk ve insan hakları ilkelerinin birer kazanım olduğunun farkındaydım ama güvenim sıfırdı. 

O masaya döndüm; Furkan’ın, her fırsatta hukuksuzlukların ortaya çıkması amacıyla elini taşın altına koyduğunu bir kez daha hatırlatmak için.

Öncesi de dikensiz gül bahçeleri değildi ama 19 Mart sabahı ve sonrası frensiz bir kamyon gibi yokuş aşağı gitmeye başladık. Uzun uzun anlatmayacağım ama tahmin edersiniz, gazeteciler için günler yine Saraçhane, Çağlayan Adliyesi ve Vatan Emniyet üçgeninde geçti. Siyasilerin yanı sıra eylemlere katılan gençler, onları takip eden gazeteciler, hak savunucuları, avukatlar gözaltına alındı, tutuklandı. Operasyonlar dalga dalga sürerken, Furkan da kimi zaman Saraçhane’de, kimi zaman ‘iş adresim’ dediği Çağlayan Adliyesi’nde haber peşindeydi. Ortalık yangın yeriyken Furkan bu tutukluluğu bekliyor muydu derseniz; onlarca siyasi operasyonun yapıldığı, gazetecilerin ezelden beri sudan bahanelerle tutuklandığı bu ülkede, Furkan da o sabah hayatının şokunu yaşamamıştı. Ama eminim, bu kadar yersiz, dayanaksız sebeplerle aniden tutuklanacağını ve sürecin bu kadar “hırs” içereceğini o bile tahmin etmiyordu.

X hesabı da tutuklandı

Ve 15 Mayıs.

Furkan o sabah evine gelen polislerce “Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” ve “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamalarıyla gözaltına alındı, Vatan Emniyet’e götürüldü. 

“Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasına konu olan suçlama, Furkan’ın sağlık sorunları yaşayan tutuklu İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat hakkında yazdığı paylaşımlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 yıl önceki sözlerini ve geçmişte cezaevinde hayatını kaybedenleri hatırlatmasıydı “Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme” suçlamasının gerekçesi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Can Tuncay’ın isim ve fotoğraflarını haberlerinde kullanması oldu.

Bu suçlamalarla hâkimliğe sevk edildi. 

Aslında her şeyin bu kadar hızlı olması aslında malumun ilamıydı. Furkan’ın beş dakika süren ifadesi ve savunmasının ardından hiçbirimiz oradan onunla birlikte çıkıp, bu berbat günü bitireceğimizi düşünmüyorduk. Öyle ki sürekli arkadaşlarımızı arayıp “Gaz çıkışı olmayan çakmak bulmamız lazım” derken buldum kendimi. (Hapishaneye "normal" çakmak alınmıyor) Nihayetinde sekiz saatlik bir maratonun sonunda Furkan bir kere daha tutuklandı.

Üçüncü tutukluluğu, artık “alıştı” diye düşünebilirsiniz ama bu kez ilk ikisinden farklı olarak ilk gecesini Metris’te geçirdi. Ertesi gün “Silivri’ye nakil oldu mu, ne olacak” diye beklerken bir başka “sürpriz” vardı. Furkan’ın X hesabına, tutuklandığının ertesi günü, 16 Mayıs’ta Türkiye'den erişim engeli getirildi. Yetmedi. Kısa süre sonra açılan ikinci hesabı da “güvenlik ve kamu düzeninin korunması” gerekçesiyle bir kez daha erişime engellendi. Furkan'ın özgürlüğünü elinden alan hakimlik, hesabına erişim engeli kararı vererek ifade özgürlüğünü de elinden alma kudretine sahip olduğunu da gösterdi. Çünkü bilirsiniz, devlet bazen sadece yapabileceklerini göstermek ister.

Tutukluluğa itirazlar, aylık tutukluluk incelemeleri, önceki tutuklama kararının tekrarı ve/veya benzer cümlelerle tekrarın tekrarına dayalı kararlar, devam etti. En sonunda savcının tatilde olduğu, iddianame için en azından adli tatilin bitmesinin bekleneceği söylendi. Adli tatil bittiğinde Furkan 109 gününü Silivri’de geçirmiş olacak.

Payımıza düşen sorular

Anlayacağınız, insan onuru, adil yargılanma hakkı, adalet, suç ve daha birçok şey; içi boşaltılmış kavramlar olmasın, hukuksuzluklar ortaya çıksın diye haber peşinde koşan bir gazeteci, hasmane bir tutumla 100 gündür özgürlüğünden mahrum bırakılıyor. Üstelik bu hukuk garabetinde, kimse bu tutukluluğa bir gerekçe sunmaya bile tenezzül etmiyor. Maalesef sadece Furkan da değil; onlarca siyasi tutsak; özensiz, kopyala-yapıştır suçlamalarla esir tutuluyor.

Gerekçesiz kararlardan bizim payımıza da “Nasıl olabilir, nasıl mümkün?” soruları ve bu hukuksuzlukları tekrar tekrar anlatmak düşüyor. Dün ya da daha önce olduğu gibi; muktedirlerin işine bir kere daha akıl sır erdirilemiyor.

Ama bildiğimiz şeyler var. Örneğin Furkan’ın en ufak bir suç unsuru içermeyen gerekçelerle tutuklanmış olması. Üstelik sadece biz değil, onu tutuklayan ya da tutukluk incelemesinde 10 saniyede kararı yüzüne okuyan hakim de, soruşturmayı yürütenler de biliyor suçsuzluğunu. Ama işte bu zulüm yine de devam edebiliyor.

Çünkü aslında bu, çok daha büyük bir şeye hizmet ediyor.

Tepemizde sallanıp duran bir parmak

Furkan’ın, Fatih Altaylı’nın, Ercüment Akdeniz’in tutukluğu, biz "dışarıdaki" gazetecilere bir gözdağı. Tepemizde sallanıp duran tehditkar bir parmak, “Makul olmazsanız, ‘yaramazlık’ yaparsanız sizi de alırım” diyor. İşte tam da bu yüzden bizler, tutuklanan, tehditlere rağmen yazanlar, dört duvar arasından kalemiyle firar edenler ve var olma mücadelesi veren gazetecilerin yanında dururken aslında meslek onurumuzu da koruyoruz. 

Türkiye’de gazetecilik yapmayı uçsuz bucaksız, dalgalı ve dibi görünmeyen bir denizde yüzmeye benzetiyorum. Çok dalgalı, kimimizi korkutan, kimimizin “girdikçe alışıyorsun” dediği, kimilerinin kıyıda beklediği bir deniz… Furkan ve onun gibilerin varlığı, o suyu çok daha güvenilir kılıyor, “Hadi ipleri de aşalım, deniz bizim” diyor. Çünkü bu ülkede gazetecilik, hakikatin peşinden gitmek kadar ona sahip çıkma iradesiyle de ölçülüyor. Yalnızca yazmak değil; yazdığının sonuçlarına katlanmayı da içeriyor.

Ben son kez o masaya ve Furkan’ın yazısına döneceğim: “Hukuk bir gün hepimize lazım olmaz mı?”

Elbette olacak. Geçici olarak oturdukları koltuklardan aldıkları güçle zehirlenip hukuku çiğneyenlere de, onlara çanak tutanlara da, sessiz kalanlara da… O gün geldiğinde, doğru tarafta durmanın verdiği gönül rahatlığına sahip olanlar yine insan onuruna ve hukuka uygun davranacak, mücadeleye devam edecek.
Ama benim tüm bunlardan bağımsız içime kök salan, bir türlü söküp atamadığım, öfkemle sulanan bir sorum daha var. Yalnız olmadığımı da biliyorum:

Yaşananlar, hapishanede geçen zaman, sevdiklerinden uzak kalmak, mesleklerini yapamamak, çektikleri sıkıntılar… Bunlar nasıl telafi edilecek?

Önemli haberleri ve güncellemeleri kaçırmamak için SonTurkHaber.com'ı takip edin.
seeGörüntülenme:75
embedKaynak:https://www.agos.com.tr
archiveBu haber kaynaktan arşivlenmiştir 23 Ağustos 2025 09:39 kaynağından arşivlendi
0 Yorum
Giriş yapın, yorum yapmak için...
Yayına ilk cevap veren siz olun...
topEn çok okunanlar
Şu anda en çok tartışılan olaylar

Vodafone 5G için geri sayıma başladı Ekonomi Haberleri

12 Eylül 2025 04:06see182

Yolsuzluğu anlatana tahliye Gündem Haberleri

11 Eylül 2025 08:46see174

İşçi sendikaları Komisyon’da Gündem Haberleri

11 Eylül 2025 08:47see172

Nihat Özdemir e yine kötü haber geldi: Bir türlü olmadı

11 Eylül 2025 19:56see171

Avrupa kırmızı alarm verdi... Rus dronları NATO ülkesi Polonya’ya girdi

11 Eylül 2025 07:23see170

KFC ye ne oldu? Türkiye ye geri dönüyor!

11 Eylül 2025 17:01see164

Değişen havalar dudaklarınıza zarar vermesin! Dudak kuruluğunu gidermenin püf noktası açığa çıktı

11 Eylül 2025 16:17see161

Mert Hakan Yandaş sakatlığıyla ilgili çarpıcı gerçeği açıkladı: Bunu yaşayıp futbola dönen oyuncu sayısı 1 ya da 2

11 Eylül 2025 13:27see156

Dışişleri Bakanı Fidan: İsrail’in yayılmacı politikasının Katar’a kadar uzanması Netanyahu’ya göz yuman çevrelerin artık uyanmasını sağlamalı

12 Eylül 2025 00:19see156

Kaosu yaşayan Nepal de mahkumlardan akıl almaz firar girişimi! Bilanço ağır

11 Eylül 2025 20:13see153

Körfez’i İsrail bombasından önce o harita karıştırdı Yahya Bostan

12 Eylül 2025 04:14see146

Düzce’ye modern eğitim yuvası… Bakan Uraloğlu’nun katılımıyla açılış törenini gerçekleştirdi

11 Eylül 2025 12:49see129

İtalya Dışişleri Bakanı Tajani: Türkiye gibi önemli bir ülkeyle iş birliği, insan kaçakçılarına karşı mücadelemizi güçlendirecek

12 Eylül 2025 01:40see124

Hamas tan İslam dünyasına Gazze için dua ve namaz daveti Dünya Haberleri

11 Eylül 2025 19:20see122

İskendurun da 2 asker şehit düşmüştü! MSB kaynakları adli tıp raporunu açıkladı

11 Eylül 2025 12:20see121

Gaziantep FK, Kocaelispor maçının hazırlıklarını sürdürdü Gaziantep Haberleri

11 Eylül 2025 20:02see120

Hamas: İsrail in Doha saldırısının ardından taleplerimizde değişiklik yok

11 Eylül 2025 18:37see119

Mersin Balığı Üretimi Başlıyor

11 Eylül 2025 11:14see119

Altının kilogram fiyatı geriledi Ekonomi Haberleri

11 Eylül 2025 17:49see116

TÜGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım dan faiz kararı değerlendirmesi

11 Eylül 2025 17:38see115
newsSon haberler
Günün en taze ve güncel olayları