Bir zamanlar Sinematek: Anılar, röportajlar ve yüzleşmeler Yeni Şafak Kitap Eki Haberleri
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
RABİA BULUT
Şener Şen ile Cem Yılmaz›ı bir araya getiren Av Mevsimi filminde herkesin hatırladığı bir sahne vardır. Cem Yılmaz›ın karakteri ölürken amirine bir mesaj bırakır: “Bakış açını değiştir.” Gerçekten de bakış açınızı değiştirdiğinizde olayları ve durumları farklı konumlardan görebilir, yeni anlamlar keşfedebilirsiniz. Geçmişe bakmak da biraz böyledir. Sinema tarihi içinde de bu durum geçerlidir. Çeşitli bakış açılarından anlatılan olayları okudukça yapbozun parçaları tamamlanır ve resim daha da netleşir. Bu ayki yazımıza konuk olan Jak Şalom imzalı Bir Sinematekten Ötekine - Sinemayı Sevmek kitabı da bu yapbozun bir parçasını daha yerine oturtuyor. Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan kitapta sinema eleştirmeni Jak Şalom, yıllara yayılan sinema serüveninin tarihini bizlerle paylaşıyor.
BİR SİNEMA SEVDALISI ANLATIYOR
Jak Şalom bir sinema eleştirmeni ve akademisyen olmasının yanı sıra bir sinema sevdalısı. Türk sinema tarihinde önemli bir yeri olan Türk Sinematek Derneği’nin ilk üyesi ve yöneticilerinden biri. Şalom, Bir Sinematekten Ötekine - Sinemayı Sevmek kitabında parçası ve tanığı olduğu tarihi anlatıyor. Kitap; “Bir Sinematekten Ötekine: Türk Sinematek Derneği”, “Bir Sinematekten Ötekine: Sinematek / Sinema Evi” ve “Onat Kutlar İçin” bölümlerinden oluşuyor. Önsözde şu soru karşımıza çıkıyor: “12-13 yaşlarında bir çocuk gördüğü filmlerin listesini neden yapar?” Hemen yanında ise Şalom’un 1958-1959 yıllarında izlediği filmlerin listesi yer alıyor. Böylece Şalom’un sinemayla bağının çocukluk yıllarına uzandığını anlıyoruz. İlk bölümde, onunla farklı zamanlarda yapılmış söyleşiler ve röportajlar yer alıyor. Bu röportajların ortak noktası; Türk Sinematek Derneği ile yolunun nasıl kesiştiği, Onat Kutlar ile ilişkisi, Yeşilçam’ın Sinematek’e bakışı ve Sinematek’in amacı üzerine yoğunlaşıyor. Şalom’un Sinematek ile yolu 1965 yılında kesişiyor; 1972’ye kadar aktif olarak görev alıyor. Dernek 1980 darbesine kadar varlığını sürdürüyor ancak en parlak dönemini 1965-1972 yıllarında, Onat Kutlar’ın başta olduğu yıllarda yaşıyor. Şalom da o dönemin birebir tanığı olarak hem o yıllarda kaleme aldığı yazılarla hem de 2010’lu yıllarda yapılan görüşmelerle dönemi anlatıyor. 1972-1977 yıllarında Fransa Sinemateki’nde Henri Langlois ile çalıştığı döneme de değiniyor. Ayrıca 2021 yılında Kadıköy Belediyesi’nin desteğiyle yeniden açılan Sinematek/Sinemaevi’nin fikir aşamasına dair bilgileri de paylaşıyor. 79 yaşındaki Şalom, hâlâ sinemaya hizmet etmeye devam ediyor.
KİTLELERİ SİNEMA İLE TANIŞTIRMAK
Türk Sinematek Derneği, kurulduğu andan itibaren belirli bir kitleye sinema kültürü kazandırma amacı güttü. Bu durum, bir yorumdan ziyade doğrudan bir amaçtı. Kitabın ilk bölümlerinden öğrendiğimize göre, dernek ilk yılında hiç Türk filmi göstermemiş. Şalom, bu tercihin yanlış olduğunu ve sonradan bu yanlıştan dönüldüğünü de belirtiyor. “Sinematek, Türk sinemasına bakışını ‘iyi filmler olduğu takdirde biz destekleriz’ şeklinde düzeltti. En baştaki tutum, anlaşılması pek kolay olmayan bir yaklaşımdı. Doğruydu ama anlatılması gerekirdi. Sinematek bunu yapmamıştı ilk başlarda.” diyerek kendi içsel yüzleşmesini ortaya koyuyor. Bu da bu tür sinema kitaplarının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Çünkü yaşanmışlıklara yeni bir bakış sunuyor, tarihin arka odalarını aydınlatıyor.
TÜRK SİNEMACILARDAN TEPKİ
Türk filmleri göstermeyip Fransa’dan, Almanya’dan filmler gösterilmesi, Sinematek’in tepki almasına neden olmuş. Bu tepkilerin başında Türk sinemasının usta yönetmenleri Metin Erksan ve Halit Refiğ geliyor. O dönemde ulusal sinema ve devrimci sinema tartışmaları da gündemde. Şalom, kendilerine yöneltilen eleştirileri şu sözlerle değerlendiriyor: “Yazar, çevirmen, eleştirmen; iyi ailelerden gelen, iyi okullarda okumuş insanlardı. En başta iki üç film yaptılar. Sonra baktılar işsiz kalacağız korkusuyla Sinematek’i parmakla gösterdiler. Biraz çocuksu bir tavırdı. Sinematek’in yaklaşımında da belki psikolojik bir hata oldu. O psikolojik yaklaşım da külliyen Yeşilçam’ın reddedilmesiydi. ‘Bozuk düzenden iyi bir şey çıkmaz’ diye bir tavır takınıldı. Yeşilçam kavgasının içinden Yılmaz Güney çıktı.” Sinematek, Yeşilçam’ın halktan gelen taleplerle şekillenen yapısına karşın, belli bir sinema zevkine sahip topluluk oluşturma hedefiyle hareket etti. “Film göstermek yoluyla biz insanları daha akıllı kılmıyorduk ama kafalarının biraz daha iyi çalışması, duygularının biraz daha incelmesi için bir gayret gösterdik. Ondan sonra nöbeti devrettik. Büyük bir okul dışı eğitim kurumu gibi çalıştı Sinematek.”
Şalom, Türk Sinematek Derneği’nden ayrıldıktan sonra Fransız Sinemateki’nde de çalıştı. Orada, İzmirli Henri Langlois ile birlikte görev yaptı. Dünya Sinema Müzesi’nin kuruluşunda da yer aldı. Yani sinematek dünyasında hem Türkiye’de hem Fransa’da önemli roller üstlendi. “Sinematekçi filmi korur. Parası varsa temizletir, onarılmasını sağlar. Gerekirse, iki kopyadan bir kopya yapar, yeter ki tam olsun.” sözleriyle sinematekçiliğin özünü tanımlar. Bu cümle bile “Neden sinemateklere ihtiyacımız var?” sorusunun cevabını verir niteliktedir.
Türk Sinematek Derneği, Yeni Sinema dergisi ve Genç Sinema hareketi birlikte bir bütünlük oluşturur. Şalom, dergilerde sinema yazıları kaleme alır, güncel tartışmaların içinde yer alır. *Beyoğlu ‘68* adlı kısa filmiyle bir kez de olsa yönetmenlik koltuğuna oturur. Şalom, Sinematek’te birlikte çalıştığı, pek çok şeyi ondan öğrendiğini söylediği; “Sinema şenliktir.” sözünü miras bırakan şair, yazar Onat Kutlar’ı kitabın son bölümünde anıyor. Ona dair yazdığı yazılar okuyucuyla buluşuyor. Türk Sinematek Derneği denildiğinde Şakir Eczacıbaşı, Onat Kutlar, Hüseyin Baş, Henri Langlois isimlerinin akla gelmesi, okur için kalıcı bilgiye dönüşüyor. Kitabın açtığı başlıklar, ilgilisine ve meraklısına yeni yollar sunuyor. Böylece Türk sinema tarihinin önemli bir parçası görünür hâle geliyor.


