Doğu’nun zenginlikleri gözlerini kamaştırdı, kör oldular Selçuk Türkyılmaz
Yenisafak sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
İsrail’in Gazze’de ve tarihî Filistin topraklarının tamamında yüz yılı aşan ve insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş barbarlığını izah ederken hemen daima Siyonist ideoloji üzerinde durmamız gerekir. Çünkü Siyonist ideolojinin köklerini ortaya çıkarmak için çaba gösterdiğimizde Londra ve New York gibi şehirlere uzanmamız kaçınılmazdır. Bu da çözüm arayışı açısından oldukça önemlidir. Siyonizm’in kökleri Berlin ve Paris’e de uzanır. Üzerinden bir asırdan fazla zaman geçtiği için Avusturya-Macaristan İmparatorluğunu belki unutmuş olabiliriz fakat Siyonist ideolojinin oluşum süreci açısından Viyana’yı da hesaba katmak gerekir. Bu ideolojinin köklerini ortaya çıkarmak istediğimizde Orta Avrupa’yı göz ardı edemeyiz. Fakat Siyonizm’e siyasal biçimini kazandıranlar İngilizler ve Amerikalılardır. Bu ideolojinin köklerini ve siyasal biçimini birbirinden ayrı değerlendirmekte fayda var. Köklerin uzandığı şehirler ulus üstü bir yapının varlığına işaret ediyor fakat bu ulus üstü yapıyı yorumlarken ona siyasal biçimini kazandıran güç merkezlerini göz ardı ettiğimizde İngilizler ve Amerikalıların rolü tam olarak anlaşılmaz.
Siyonizm’e siyasal kimliğini kazandıran İngilizler ve Amerikalılar yaklaşık yüzyıl boyunca Doğu Akdeniz sahilleri üzerine çalıştılar. 19. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı coğrafyasını sahil şeritleri boyunca baştan aşağıya dolaşan misyonerlerin oryantalist yargılarını siyasal hedefler açısından tahlil ettiğimizde oldukça farklı sonuçlara ulaşırız. Bu farklı sonuçlara ihtiyacımız olduğunu da belirtmek isterim. Genç kuşakların Batılı kaynakları gözden geçirirken öğrenci psikolojisinden kurtulması hayatî derecede önemlidir. Oryantalistlerin İslam coğrafyasıyla ilgili yargıları siyasal hedeflerin dinamizmi içinde oluştu. Onların durağan bir Doğu, durağan İslam ve durağan Müslüman algısı kolonyalist hedefler açısından oldukça önemliydi. Siyonizm’i siyasal bir biçime yönlendiren de bu durağanlık algısıydı.
“Topraksız bir halk için halkı olmayan bir toprak” ifadesi boş bir toprak parçasını ima etmez. İlk Siyonist yerleşimciler tarihî Filistin topraklarına geldiklerinde Filistinlilerle karşılaştılar ve bunu yadırgamadılar. Toprağın insansız olmasını beklemedikleri anlaşılıyor. Bu ifadeyi daha çok siyasal bir ideoloji çerçevesinde tahlil etmek gerekir. “Yarı medeni” kavramı da çok önemlidir. Durağan, yarı medeni ve ulus olmayı başaramamış olduklarını düşündükleri topluluklarla baş edebileceklerine ikna olmuşlardı. Hayal ettikleri hedefe ulaşmakta zorlanmayacaklarına inanıyorlardı. Göz kamaştırıcı bir zenginliğe ulaşmak işten bile değildi. Siyonizm’e inandırıcılık kazandıran en önemli hadise Filistin’de manda yönetiminin tesis edilmesidir. Filistin’de İngiltere manda yönetimi, yani neokolonyalist bir yönetimin ilk yüksek komiseri Herbert Samuel’di. Sir ünvanı taşıyan bu kişi ideolojik olarak Siyonizm’e bağlıydı. İngilizler neokolonyalist yönetimde en önemli mevkilere Siyonizm ideolojisine bağlı kişileri getirdi. İngilizler ve Amerikalılar Filistin’de yeni bir Avrupa icat etmek için Filistin’in tarihî topraklarını insandan arındırma yolunda olağanüstü bir hazırlık başlattılar. Durağan, yarı medeni ve ulus olmayı başaramamış bir halk Batı medeniyeti karşısında direnç gösteremezdi. Doğu İslam dünyası hakkındaki oryantalist yargıları sadece hegemonya bağlamında düşünmemek gerekir. Filistinlilerin direnç göstermeyeceğine olan inanç, Filistinlilerde vatan ve millet duygusu olamaz gibi bir kabulden doğmuştu. Hayallerinde büyüttükleri zenginlik gözlerinin önündeydi.
Amerikalıların Batı dünyasını peşine takarak 1990’ların başından itibaren İslam coğrafyasını yeniden istilaya kalkışması Siyonist projenin tamamlanması hedefine matuftu. Bu süreci de Yahudileri merkeze alarak değerlendirmek yanıltıcı olacaktır. Siyonist Yahudi oryantalistlerin yeni dönemin oluşumunda katkısı inkâr edilemez fakat geçmişte olduğu gibi büyük fotoğrafı görmek için muhakkak İngiltere ve ABD’ye bakmak gerekir. Doğu’nun zenginliklerine ulaşmak isteyenler onlardı, Siyonist Yahudiler onların siyasî hedeflerinin ortaya çıkardığı imkânları keşfettikleri için ikna oldular. Fakat onlar da Filistin direnişini kıramayınca Haçlı Seferlerinin bin yıldır unutulmayan vahşetini yeniden canlandırdılar. İslam dünyası bunu da bin yıl unutmayacak.
Başaramadılar ve kaybettiler. Bu başarısızlığı ilk gören kişilerden biri herhalde Trump’tır. Soykırıma en fazla destek veren kişinin bu başarısızlığı görmesi oldukça ilginçtir.


